Rus Medyası: "Türkiye Tek Bir Atış Yapmadan Ülkeleri Fetheden Bir Strateji Uyguluyor" - M5 Dergi
Öne ÇıkanStrateji Analiz

Rus Medyası: “Türkiye Tek Bir Atış Yapmadan Ülkeleri Fetheden Bir Strateji Uyguluyor”

Abone Ol 

“Rus analist çevrelerinde hüküm süren şüpheciliğe rağmen Türkiye, birçok eski Sovyet Cumhuriyetinde başarılı bir şekilde kendini kanıtladı ve kanıtlamaya devam ediyor…”

Rus TopWar’da yayımlanan analiz M5 tarafından çevrilmiştir.

Türkiye, birçok eski Sovyet Cumhuriyetindeki etkisini, ortaya koyduğu başarılı politika ile net bir şekilde kanıtladı.  Azerbaycan ise bu ülekeler arasında temelde daha farklı.

Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin “derebeyi tebası” şeklinde görülebileceğini söylemek faydalı olacaktır. Ankara, Azerbaycan’ın egemenliğine tecavüz etmiyor ve asla küçük görmüyor.

Druzhilovsky, “Türkiye’nin Yönetme Alışkanlığı” adlı çalışmasında şunlara dikkat çekmişti;

“1990’ların başında, Büyük Turan’ın yaratılmasına ilişkin geleneksel Pan-Türk fikirleri yeniden canlandı. Türk liderler, Adriyatik Denizi’nden Çin Seddi’ne kadar Türkçe konuşan yeni bir topluluk fikrini ciddi bir şekilde konuşmaya başladı.
Aynı zamanda Ankara, Türk halklarının “ağabeyi” rolünde Moskova’nın yerini almasının yanı sıra, bölgede doğrudan Batı etkisini ortadan kaldırma yeteneğini de ortaya koydu.
Türk medyasının sayfalarında, “Türk birliğini yeniden tesis etmek için tarihi bir şans” fikri ısrarla dillendirilmeye başlandı. “Özbek”, “Kırgız” kelimeleri yerine, “Tatar Türkü”, “Özbek Türkü”, “Kırgız Türkü”, “Kırım Türkü” gibi ifadeler kullanıldı.
Türkiye dışında yaşayan Türk halkları anlamına gelen “dış Türkler” tabiri devreye girdi.”

Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler konusunu incelemeye başlarsak, son derece dikkat çekici ve ilginç bir gerçek üzerinde durulmalıdır.

Türkçe ve Azerbaycan dilleri birbirine çok benziyor. Ortak bir kökenleri vardır ve dilbilimcilerin dediği gibi, sıradan günlük konuşmalarda bu ülkelerin sakinleri birbirlerini kolayca anlayabiliyorlar. Elbette bir dil engeli olmamasının olumlu rolü gözardı edilemez.

Rusya, Ankara’nın eylemlerine; yalnızca askeri etki araçlarının kullanılması açısından baktı. Bunun; iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiyi hiç hesaba katmayan, savunma alanında tam teşekküllü bir işbirliğini gözardı eden yanlış bir yaklaşım olduğu unutulmamalıdır.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonraki ilk yirmi yıl boyunca, Moskova’nın Sovyet sonrası alandaki askeri ve siyasi etkisi yeterince güçlü kaldı. Bu güç; Dağlık Karabağ gibi “donmuş” çatışma bölgelerindeki düşmanlık girişimlerini de bir dereceye kadar engelledi.

Fakat Karabağ’da gerçekleşen savaş, Bakü ile Ankara arasındaki ilişkilerin gelişmesine büyük ölçüde katkıda bulunan bu çatışma oldu. Türkiye’nin desteği Azerbaycan’ın aktif olarak toprak anlaşmazlığını çözmek için hem askeri hem de askeri olmayan yollar bulmaya çalışmasına katkıda bulundu. 

Bugüne kadar devletler arasındaki ikili ticaret hacmi 5 milyar dolar seviyesindeydi.  Önümüzdeki yılların hedefi ise iki ülke liderleri tarafından 15 milyar dolar olarak açıklandı. Bugüne kadar, Türk müteahhitlik şirketleri Azerbaycan’da 436 milyar dolar değerinde 16,3 proje gerçekleştirdi. Ankara aynı zamanda Azerbaycan ekonomisinin petrol dışı sektörüne yapılan doğrudan yatırımlar açısından da uzun yıllardır lider konumda.

Bakü ise 2002’den günümüze kadar resmi rakamlara göre Türkiye ekonomisine 19 milyar dolar yatırım yaptı. Bu yatırımların% 62,4’ü hizmet sektöründe,% 32,9’u finansman ve sigortacılıkta,% 24,2’si imalat sektöründe,% 11’i enerji sektöründedir.

Azerbaycan Ekonomi Bakanı Mikail Jabbarov geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamasında;

“Karabağ’da çeşitli restorasyon çalışmaları çerçevesinde Türk firmalarına öncelik veriyoruz. Türk işadamlarının bu işlere katılım için çok sayıda teklif göndermesine sevinçle karşılıyoruz. Kurtarılan bölgelerde uygun altyapıyı oluşturma sürecine bir dizi Türk şirketi dahil oldu ve bu doğrultuda Türkiye ile aktif işbirliğine devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

“Yuvanıza hoş geldiniz.”

Bu sözler Türk sınırındaki geçiş kapılarında Azerbaycan vatandaşlarıyla buluşuyor.

Bu yıl, bir başka önemli aşama daha hayata geçirildi. İki ülke arasındaki pasaportlar tamamen kaldırıldı.

Türkiye, Azerbaycan sakinlerine karşı çok saygılı bir tavır sergiliyor. Onlar için tüm mal ve hizmetler, yabancı turistler için değil, kendi vatandaşları için nasıl sunuluyorsa o şekilde sunuluyor. Hatta Türkler Azerbaycan dilini daha temiz ve Türkçeye kendilerininkinden daha yakın olarak adlandırıyorlar.

Elbette bu tutumların tamamının sonuçta meyve vermeyi başarması doğal bir sonuç.  Çünkü bunlar, popülizm ya da etkisiz siyasi sloganlar değil. Bu iki akraba halkın gerçek bir füzyonudur. 

Askeri alan

İki ülke arasındaki gerçek askeri işbirliği aslında 2012’de ortaya çıktı. Uzun bir süre sınırlı ve mütevazıydı ve dışarıdan gözlemleyenler için tehlikeli görünmüyordu.

Bu durum aslında Azerbaycan’ın ana silah tedarikçisi olan Moskova’nın güçlü etkisiyle açıklanabilir. Çünkü o döneme kadar pek çok Azerbaycanlı subay Rus askeri eğitimi almaktaydı.

Fakat 2012 yılında Türkiye ile “Savunma Sanayii Alanında İşbirliği Anlaşması” imzalanmasının ardından durum dramatik bir şekilde değişmeye başladı.  Bundan sonra, Türk etkisi Azerbaycan’ın askeri yapılarına tam olarak girmesi başladı. Anlaşmanın 21. maddesinin özü, Azerbaycan subaylarının Türk Silahlı Kuvvetlerini tarafından eğitimini düzenlemekti.

2019 istatistiklerine göre, Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin gelecekteki 18000 subayı Türk askeri akademilerinde eğitildi ve en az 8000 aktif askeri personel de yeniden eğitim aldı. Ve Dağlık Karabağ savaşı sırasında Azerbaycan ordu güçlerinin bel kemiğini oluşturan da bu insanlardı.

Askeri işbirliğinin ikinci önemli yönü ise ortak tatbikatlardı: “Türkiye ve Azerbaycan’ın Şahinleri” iki ülke topraklarında dönüşümlü olarak düzenlenen özel harekat kuvvetlerinin ortak tatbikatlarına katılmaya başladı. İki ülke her yıl yaklaşık 15 ortak askeri tatbikat gerçekleştiriyor.

Ve bu gelişmelerden sonra Dağlık Karabağ’daki zaferle, Rusya’nın Azerbaycan ordusu üzerindeki siyasi etkisini ortadan kaldırmanın son aşaması da başladı: Moskova ile olan bağları nedeniyle Genelkurmay Başkanı Necmeddin Sadık görevden alındı ​​ve Türkiye’de eğitim almış olan subaylar önemli konumlarda aktif olarak görev almaya başladı.

Şüphesiz, Türkiye’nin savunma sanayi kompleksinin gücünün ve yeteneklerinin artması da bu sürece büyük bir ivme kazandırdı.  Bu sayede Türk silahlarının aktif tedarik süreci başladı. 2021 yılında Azerbaycan’a askeri ürünler ihracatı ilk çeyreğe göre %2020 arttı.

Bu yıl Türkiye ile Azerbaycan arasında savunma sanayi alanında önemli bir işbirliği anlaşması daha imzalandı. Anlaşma, iki ülkenin topraklarında ortak askeri araştırma faaliyetleri yapılmasını öngörüyor. Bu sayede Türk savunma şirketleri Azerbaycan topraklarındaki faaliyetlerini genişletebilecek ve Azerbaycan topraklarında yeni üretim tesisleri oluşturabilecek.

Hatta iki ülkenin yıllık stratejik diyalog zirvesinde, Hazar Denizi de dahil olmak üzere Azerbaycan topraklarında üç Türk askeri üssünün kurulması fikri tartışıldı. 

Sonuç

Özetle, Ankara’nın askeri teknolojiler dışında yumuşak güç etkisini geliştirme sanatında da mükemmel bir şekilde ustalaştığını söyleyebiliriz.

Türkiye ilgilendiği ülkelerle sabırla ve ustalıkla temas noktaları arıyor, dikkatli ve tutarlı bir şekilde tüm alanlarına nüfuz ederek varolmayı başarıyor.

“Yumuşak gücün” etkisi net bir şekilde görünüyor. Bu “Yumuşak güç” tek bir atış yapmadan ülkeleri fetheden bir strateji, bir silah…”

Kaynak: M5
Çeviri/Analiz: Adem KILIÇ

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close