Kutuplar Türkiye İçin Neden Önemli? - M5 Dergi
KapakÖne Çıkan

Kutuplar Türkiye İçin Neden Önemli?

Abone Ol 

Denizlerin giderek artan siyasi ve ekonomik değerinin ivmelendiği, kutup bölgelerinin gerek ekonomik yatırım fırsatları ve gerekse deniz taşımacılığı rotası kapsamında yeni bir mücadele alanı olarak görüldüğü mevcut konjonktürde ülkemizin de kutup bölgelerinin yönetiminde söz sahibi olması ve fırsatları zamanında yakalaması önem arz etmektedir. Denizciliği kendisine ülkü edinmiş Türk Milletinin, dünya deniz ve okyanuslarındaki hak ve menfaatlerinin çok yakından takip edilebilmesi, siyasi, hukuki ve ticari fırsatların zamanında elde edilebilmesi, ön alınabilmesi ve daha birçok değerlerin kazanılabilmesi amacıyla Denizcilik Bakanlığının kurulmasında büyük fayda görülmektedir.

KUTUP BÖLGELERİNİN ARTAN SİYASİ ÖNEMİ VE EKONOMİK DEĞERİ

Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Dr. Tümamiral Cihat Yaycı’nın işaret ettiği üzere, denizlerin artan siyasi ve ekonomik değerinin farkında olan denizci devletler, II’nci Dünya Savaşı’nın bitiminden hemen sonra başladıkları denizlerin paylaşımı mücadelesi neticesinde, hukukileştirdikleri iç sular, karasuları, bitişik bölge, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge gibi kazanımlarını yeterli görmeyerek; kıta sahanlıklarının ötesindeki deniz yatağı ve kutup bölgelerine yönelmişlerdir.

Kutup bölgelerinin önemine binaen içinde bulunduğumuz dönem, “Kutup Çağı” olarak tanımlanmıştır. Günümüzde Kutup bölgeleri, küresel aktörler arasında giderek şiddetlenen yeni bir mücadele alanı olarak ortaya çıkmaktadır. Nitekim Arktik Bölge ve Antarktika, bugün ekonomik yatırım fırsatları, çıkar çatışmaları, potansiyel doğal zenginlikleri, trilyon dolar değerinde deniz taşımacılığı rotası, askeri bir düğüm noktası ve devletlerin egemenlik mücadelesi nedeniyle küresel ilgiye mazhar olmuştur. Bu bağlamda;

Arktik Bölge; keşfedilmemiş su, petrol ve doğal gaz rezervlerinin tahmin edilen ekonomik değerinin oldukça yüksek olması, değeri 1 trilyon doları bulan uzay teknolojileri ve savunma sanayi başta olmak üzere birçok sektör için kıymetli olan zengin Çinko, Nikel, Altın, Pırlanta, Paladiyum, Platinyum madenlerinin bulunması, hızla artan bir turizm bölgesi haline gelmesi, “Kuzey Deniz Rotası” sayesinde yaklaşık 4.500 deniz milinden tasarruf sağlanması,

Antarktika Kıtası ise; mineral ve enerji kaynaklarının işletilmesinin yasaklandığı 2048 yılından sonra bambaşka bir boyut kazanacak olması nedeni ile oldukça önemlidir.

Savunma ve güvenlik boyutuyla NATO’nun da ilgi alanında olan kutup bölgelerinde hiç şüphesiz ki Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları ve menfaatleri vardır.

“İnsanlığın ortak mirası” olması nedeniyle Arktik bölgede, uğruna kan dökülmemiş egemenliğe konu teşkil edilmemiş Antarktika kıtasındaki gelişmeler yakından takip edilmeli, ülkemizin de kutup bölgelerinin yönetiminde söz sahibi olmasını teminen, hukuki, siyasi, askeri, ticari, ekonomik ve akademik vb. her alanda bizzat rol alması ve etkin olması gerektiği mütalaa edilmektedir.

ŞENAY KAYA DOKTRİNİ

Türkiye gibi Kuzey ve Güney Kutup Bölgelerine uzak devletlerin her iki kutupta hak ve menfaatleri olduğunu savunan, bilgi diplomasisine dayanan, kuvvetli bir devlet siyasası ile desteklenen kutuplar stratejisidir.

KUTUP BÖLGELERİ 

Kutup noktası; “yer ekseninin yeryüzünü deldiği benimsenen iki noktadan her biridir” ve Kutup bölgeleri, Kuzey Kutup bölgesi ve Güney Kutup bölgesi olarak ikiye ayrılmaktadır. Kuzey Kutup bölgesine “Arktik”, Güney Kutup bölgesine ise “Antarktika” denilmektedir. Antarktika etrafı okyanuslarla çevrili donmuş bir kıta olmasına nazaran Arktik, etrafı kıtalarla kaplı donmuş bir okyanustur.

KUZEY KUTBU – ARKTİK BÖLGE

Arktik bölgesi tam olarak Arktik Daire (Arctic Circle) içindeki buzla kaplı olan Kuzey Kutbu ve Arktik Okyanusu da içine alan bölge olarak tanımlanmaktadır.

66˚33˚ Kuzey enleminin üstünde kalan alanlar için kullanılan Arktik Daire, Kutup bölgesinin genişliğini daha güneye kaydırmak amacıyla oluşturulmuş fictitious (hayali) bir hattır. Arktik Daire, sahip olduğu 33 milyon km² alanı ile Afrika ya da Asya’dan daha geniş bir bölgeyi kaplar. Avrupa’dan yaklaşık üç kat ve Rusya’dan da bir buçuk kat daha büyüktür. Bu alanın 9 milyon km2’lik kısmı karasal bölgelerdir.

Arktik Okyanus, dünyanın en sığ okyanusudur. En derin noktası 5.449 metre, ortalama derinlik 1.038 metredir. Arktik bölgesi, daha yeryüzüne çıkartılmamış petrol kaynaklarının %13’üne, doğal gazın %30’una, sıvı doğal gazın %20 ’sine ev sahipliği yapmaktadır. Bu kaynakların %84’ünün açık denizlerde olduğu tahmin edilmektedir. Ham maddelerin bu bölgedeki bolluğundan dolayı jeologlar Arktik bölgeye “Ali Baba’nın Mağarası” ismini vermişlerdir.

Arktik bölgesi, Arktik daire esas alınarak ifade edilecek olunursa; Rusya, Kanada, Danimarka, ABD, Norveç, İsveç, Finlandiya ve İzlanda topraklarının bir kısmını kapsar. Bu bölge geniş Arktik olarak kabul edilir.
Arktik Bölgedeki buzullar son yıllarda giderek artan bir hızla erimektedir. Önümüzdeki 25-30 yıl içerisinde erime sonucunda daha önce ulaşılamayan kaynaklar işletilebilir hale gelecek, yeni deniz ulaşım güzergâhları ortaya çıkacaktır.

Buzun çekilmesi kutup sularını deniz taşımacılığı bakımından da elverişli hale getirmektedir. Süveyş ve Panama Kanalları ile karşılaştırıldığında Kuzey Kutbu 5 ila 12 gün daha kısa sürede ulaşım imkânı sağlamaktadır. Rus kıyılarından geçen Kuzey Kutup Rotası erişim ve destek tesisleri bakımından en elverişli yolu teşkil etmektedir. Kuzeybatı Boğazı ise sadece belirli sezonlarda açık olup çoğunlukla özel gemiler gerektirmektedir. Kutupaşırı Deniz Rotası ise nadiren, sadece özel gemiler tarafından kullanılabilmektedir.

RF, ABD, ÇİN VE NATO’NUN ARKTİK BÖLGE STRATEJİLERİ

RF, Arktik politikasının da içinde yer aldığı Denizcilik Doktrini (Морская доктрина-Naval Doctrine) 2001 yılında imzalanmıştır. Temel Denizcilik Doktrini olarak bilinen bu doktrin 2020 yılına kadar geçerli olacak şekilde düzenlenmiştir. Bu doktrinin belirli kısımları revize edilmiş ve 2015 yılında bu kez 2030 yılına kadar geçerli olacak yeni Denizcilik Doktrini imzalanmıştır. Bu doktrinde en önemli temel çalışma alanı olarak Atlantik ve Arktik Okyanusları belirlenmiştir. RF Devlet Başkanı 20.07.2017 tarihli 327 Sayılı Kararnamesi’nin 24. Maddesi a) bendinde Arktik bölgesinden de tehdit algılandığına vurgu yapmıştır.

Bunun dışında RF’nin Arktik’le ilgili yayınlanmış Strateji 2008-Strateji 2013 belgeleri de bulunmaktadır. Arktik bölgesi ile ilgili RF’nin ortaya koymuş olduğu ilk ciddi çalışma Strateji-2008, Medvedev başkanlığı döneminde yapılmıştır. RF’nin ulusal çıkarları esas aldığı devlet politikasının temelleri böylelikle atılmıştır. 2008 strateji belgesi olarak bilinen bu belgede Arktik kaynaklarının projelendirilmesi, Kuzey Deniz Rotasının ulusal entegre ulaşım hattı olarak belirlenmesi, gelecekteki stratejik kaynak üssü olarak bu bölgenin tayin edilmesinin sağlanması, bölgenin eşsiz ekolojik doğasının korunması vb. gibi bir dizi kurallar ve görevler manzumesi ilan edilmiştir.

RF, Arktik bölgesinin gelişimi ve ulusal güvenliğinin sağlanmasına odaklanmıştır. Öyle ki, RF doğrudan kıta sahanlığındaı olduğunu savunduğu Lomonosov sırtına titanyumdan yapılan 1 metre yüksekliğindeki Rus bayrağını dikerek egemenlik iddiasında da bulunmuştur.

2014 yılında RF Başkanı Vladimir Putin, Kuzey Kutup bölgesini geliştirmek, Moskova, Rusya, Sibirya ve Uzak Doğu Rusya’daki enerji projelerinin ülkenin ekonomisine büyük katkı sağlamak üzere Kuzey Denizi Rotası (Северного Морского Пути-СМП, Northern Sea Route)’na ağırlık vermiştir. Böylece Asya-Avrupa arasındaki deniz taşımacılığını hızlandırmış ve buna bağlı olarak yapılan limanlar ve altyapının Kuzey Kutup bölgesindeki deniz ticaretini desteklemiştir. Bu da Rusya’nın Kuzey Kutup bölgesindeki varlığını güçlendirmiştir. Böylece RF, Kuzey Denizi Rotasının geleneksel ticaret yolu olarak kabul gören güzergâhlardan çok daha kısa olması nedeniyle önemli derecede ekonomik kazanç elde etmektedir.

Rusya, Arktik bölgedeki 100’den fazla yatırım projeleri için 130 milyar dolar’dan daha fazla bir bütçe ayırmıştır. RF’nin dünyanın en güçlü Buz Kıran Filosuna sahip olması da RF’ye bu konuda çok ciddi avantaj sağlamaktadır. Kuzey Kutup bölgesine altyapı inşası (çift kullanımlı ancak giderek artan oranda askeri) bakımından RF; teknoloji, operasyonel bilgi, tecrübe ve kabiliyetler yönünden açık ara öndedir. RF’nin 8’i nükleer güçle çalışan kırktan fazla buzkıran gemisi bulunmaktadır. Birçok gemi de inşa aşamasındadır.

LNG güçle çalışan 4 adet buzkıran gemisinin 2024’e kadar inşasının tamamlanacağı da açıklanmıştır. Son olarak RF tarafından “LİDER” isimli dünyanın en güçlü buzkıran gemisinin 2027 yılında Arktik Okyanusunda faal olacağı deklere edilmiştir. Görüldüğü üzere devletler Kuzey Kutbuna dair faaliyetlerini en üst düzeyde yürütmektedir.
Diğer taraftan, RF, yabancı gemilerin Kuzey Deniz Rotasını kullanmaları konusunda yeni koşullar ilân etmiş, bunlardan bazıları ise Rus makamlarını 45 gün önceden haberdar etme ve gemiler ve taşıdıkları kargo hakkında bilgi verme zorunluluğu vermeleridir.

RF’nin Kuzey Kutbu’ndaki askeri yetenekleri giderek artmaktadır ve bu stratejik bölge askerleşmektedir. Son on yılda deniz üsleri ve havaalanları kurulmuş, eskileri yenilenmiş, Kuzey Komutanlığı oluşturularak birlikler teşkil edilmiş, radar sistemleri yenilenerek yerden havaya ve gemilere karşı füzeler yerleştirilmiştir.

Buzun çekilmesi kutup sularını deniz taşımacılığı bakımından da elverişli hale getirmektedir. Süveyş ve Panama Kanalları ile karşılaştırıldığında Kuzey Kutbu 5 ila 12 gün daha kısa sürede ulaşım imkânı sağlamaktadır. Rus kıyılarından geçen Kuzey Kutup Rotası erişim ve destek tesisleri bakımından en elverişli yolu teşkil etmektedir.

Kuzey Kutbu, 2015 tarihli deniz stratejisinde Rusya’nın ikinci öncelikli bölgesi olarak yer almıştır.

Terk edilmiş halde bulunan Soğuk Savaş dönemine ait tesisler yeniden açılmış ve Rus uçakları ve denizaltıları Kuzey Kutup bölgesindeki diğer ülkelerin alanlarına daha sık girmeye başlamıştır. Bu bağlamda, Kasım 2017’de NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Alman Welt gazetesine yaptığı açıklamada, “RF’nin son yıllarda Kuzey Kutbu bölgesini kayda değer oranda askerleştirdiğini” açıklamıştır. Ayrıca, RF’nin “son yıllarda Kuzey Kutbu bölgesindeki askeri varlığını güçlendirmek” suretiyle yeni bir “askeri karargâh” inşa ettiğini kaydetmiştir.

Rus askeri kuvvetlerinin son zamanlardaki en büyük tatbikatı olan Vostok 2018, Sibirya kuzey bölgesinde yapılan operasyonları kapsıyordu. RF’nin 11 Eylül 2018’de başlayan ve bir hafta süren planlı Vostok 2018 tatbikatı, Sovyet Zapad-81 tatbikatından bu yana en güçlü caydırıcılığı görünür kılan bir askeri faaliyettir. Diğer taraftan, Vostok 2018 tatbikatına Çin askeri birliklerinden yaklaşık 3 bin 200 personel, 30 dönerkanatlı unsur ve 900 kadar kara harp platformu ile katılmış olması oldukça dikkat çekicidir.

Sovyetler Birliği döneminde genel bir çatışmanın eşiğine kadar gelen iki silahlı kuvvetlerin 2018 yılında birlikte Vostok Tatbikatı gerçekleştirmiş olmasının bir takım ciddi sonuçları vardır. Hem ABD’ye bir mesaj niteliği taşımakta hem de RF ile Çin arasındaki askeri stratejik iş birliğinin geldiği aşamayı göstermektedir.

Ayrıca, RF, Vostok tatbikatı ile Kuzey Kutup bölgesindeki radarlarının kapsama alanını genişletmiş ve yabancı uçak ve gemilerin telsiz-elektronik iletişim kanallarını karıştırma sistemlerini (jamming) geliştirmiştir.

ABD ve NATO müttefikleri bu faaliyetlere çeşitli yollarla tepki vermişlerdir. Bu kapsamda, NATO’nun en önemli askeri tatbikatı olan Trident Juncture 18 tatbikatı 25 Ekim-7 Kasım 2018 tarihleri arasında icra edilmiştir.

Arktik bölgede icra edilen RF’nin Vostok 2018 tatbikatı ve NATO’nun Trident Juncture 18 tatbikatı TRT Haber’de, 28 Ekim 2018 tarihinde TRT Haber Özel Koordinatörü Mehmet Ayfer KANCI tarafından bölgedeki dinamikler ve değerlendirmeler kamuoyu ile paylaşılmıştır.

Diğer taraftan, Norveç son yıllarda Arctic Challenge, Cold Response ve Dynamic Mangoose gibi düzenli olarak yürüttüğü daha küçük çaplı NATO tatbikatlarına ev sahipliği yapmaktadır. Bu tatbikatlar NATO’nun Kuzey Atlantik sahasında yürütülecek operasyonlara aşina olmasını sağlamaktadır.

Antarktika Kıtası; mineral ve enerji kaynaklarının işletilmesinin yasaklandığı 2048 yılından sonra bambaşka bir boyut kazanacak olması nedeni ile oldukça önemlidir. Antarktika Kıtasındaki söz konusu yasağın 2048 yılından sonra da devam edebilmesi için, uluslararası hukuka uygun bir şekilde Türkiye’nin de taraf olduğu Antarktika Andlaşması Çevre Koruma Protokolü (Madrid Protokolü)’nün 25’inci maddesinde değişiklik ve tadil yapılması gerekmektedir.

Devamı M5 Dergisi Şubat 2020 Sayısında…

Abone Ol 

İlgili Yazılar

One Comment

Bir yanıt yazın

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close