Türkiye'nin Afrika Boynuzu'nda Artan Etkisi (Çeviri / Analiz) - M5 Dergi
Öne ÇıkanStrateji Analiz

Türkiye’nin Afrika Boynuzu’nda Artan Etkisi (Çeviri / Analiz)

Abone Ol 

Türkiye, Doğu Afrika ülkeleriyle ilişkilerini geliştiriyor ve son on yılda profilini önemli ölçüde artırdığı bir bölgede görünürlüğünü artırıyor.

The New Arab’da yayımlanan analiz M5 tarafından çevrilmiştir. 

Afrika Boynuzu’ndaki iki canlı liman kenti olan Cibuti ve Mogadişu’nun silueti, bugün Türk yapımı Osmanlı tarzı büyük camilerin minareleri ve kubbeleriyle süsleniyor.

Son on yılda tamamlanan iki cami, Ankara’nın Doğu Afrika ülkeleriyle ilişkileri geliştirme ve Türkiye’nin son on yılda profilini önemli ölçüde artırdığı bir bölgede görünürlüğü konusunda sinyaller veriyor.

Balsillie School of International Affairs Direktörü ve Doğu Afrika güvenlik analisti olan Ann Fitz Gerald, Türkiye’nin bölgeyle paylaştığı dini kimliği ve izlediği politika sayesinde kendisini, Afrika’nın Avrupalı, Çinli ve Amerikalı ortaklarından ayırdığını söylüyor. Türkiye’nin uzun vadeli bir NATO üyesi ve güvenilir bir ekonomik ortak olması bu zemini itibarının üzerine inşa etmesine olanak tanıyor.

Cibuti’deki 6.000 kişilik Abdülhamid Han II Camii, ülkenin en büyüğü konumunda. Proje, Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cibuti’ye yaptığı ve Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Gülleh’in başkentinde bir Osmanlı camisi görmek istediğini söylediği 2015 ziyareti sırasında ortaya çıktı.

Türkiye Meclis Başkanı Mustafa Sentop, caminin 2019 yılında halka açıldığı Cuma namazına katıldı. Ülkeler arasındaki ilişkiler özellikle bu dönemden sonra ivme kazandı.

Türkiye, Doğu Afrika ülkeleriyle ilişkilerini geliştiriyor ve son on yılda profilini önemli ölçüde artırdığı bir bölgede görünürlüğünü artırıyor.

Türk Hava Yolları’nın ülkeler arasında direkt uçuşları bulunurken, Türkiye’nin yardım kuruluşu TİKA, Cibuti genelinde ofisler kurdu ve projeler hayata geçirdi. Türkiye ayrıca Ambouli Dostluk Barajı’nı finanse etmeyi ve inşa etmeyi kabul etti.

Türkiye’nin Cibuti Büyükelçisi, “Cami projesi sosyal ve mimari açıdan elbette önemli ama baraj projesi su sıkıntısı yaşanan bölgede somut bir etkiye sahip olacak.” açıklamasında bulundu.

Somali’de, Türk devletinin varlığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2011 yılında Mogadişu’ya yaptığı yüksek profilli ziyaretin ardından çok daha görünür hale geldi ve onu yirmi yıldır ülkeyi ziyaret eden ilk Afrikalı olmayan lider yaptı.

Beş yıl sonra Türkiye, Mogadişu’da en büyük denizaşırı büyükelçiliğini açtı ve sağlık ve altyapıdan eğitim ve güvenliğe kadar çeşitli alanlarda Somalili yetkililerle işbirliği yapmaya başladı.

TRT Dünya Araştırma Merkezi’nde araştırmacı olan Abdinor Dahir, ülkeler arasındaki ilişkilerin başlangıçta insani zorluklara odaklandığını söylüyor. Türkiye, Somali’de ne kadar potansiyel olduğunu erken fark etti ve doğru yatırımlar yaptı.

Türkiye, 2011 ve 2013 yılları arasında, Somali’de kıtlık ve insani konular üzerine odaklanmış bir politika izledi ve bu sorunlarla mücadele edildi. Bundan sonra ilişki daha kapsamlı hale geldi ve kalkınma yardımı ve devlet inşasına doğru genişledi.

Bu işbirliği, Somali Milli Ordusu Kampı TÜRKSOM’da öğrencilerin eğitimi gibi daha karmaşık zorluklara kadar her şeyi kapsadı ve Türkiye’yi diğer MENA güçlerinden ayırdı. Ek olarak Somalili birlikler, Türkiye’nin güneybatısındaki Isparta ilinde komando eğitim programlarına kaydoldu ve bir grup elit birlik Mart ayı başlarında eğitimlerini tamamlayarak geri döndü.

Güvenlik işbirliği ikili ilişkilerde önemli bir rol oynasa da, Türk inşaat firmaları ülkede Somali’nin yeni parlamentosunun inşası da dahil olmak üzere kritik projeleri tamamladı.

Somali’nin Türkiye’de eğitim alan Adalet Bakanı Ankara’ya geniş çapta duyurulan resmi bir ziyarette “Türkçe’nin Somali’nin ikinci dili haline geldiğini söylemek yalan olmaz” şeklinde şaka yaptı. Bu gösteriyordu ki Türkiye’nin çabaları Somalili yetkililerle birlikte meyvesini veriyordu.

Şubat ayında Middle East Eye, Türkiye’nin Ay’a gitme projesinin Somali’den başlatmayı planladığını bildirdi. Yerel basında da 2020’nin başlarında Türkiye’nin Somali tarafından denizlerini petrol aramaya davet edildiği bildirildi.

Bölgede Türk yatırımlarını engellemek isteyen çevrelerde var. Türk projelerini hedef alan bir saldırı sonucu 2019’un sonlarında 79 Somali vatandaşını öldürüldü ve Türk mühendisleri yaraladı. 2020 yazında, Al-Shabab Mogadişu’daki Türk üssüne bir saldırı düzenledi.

Türkiye’nin güvenlik ayak izi Somali’nin ötesinde büyüdü ve Somali ile çıkarlar anlamında bağlantı noktasına sahip olan Doğu Afrika’nın iki hegemonu Kenya ve Etiyopya’nın dikkatini çekti.

Kenya ve Etiyopyalı barış güçleri, Somali hükümetinin ülkenin istikrarını sağlamaya yardımcı olan bir Afrika Birliği misyonu olan AMISOM’un bir parçası olarak El-Şebab’a karşı mücadelesini desteklediler. Her iki ülkeden de birlikler Güney Somali’nin çeşitli bölgelerinde iki taraflı olarak konuşlandırıldı.

Türkiye, Afrika Boynuzu’ndaki yumuşak güç, ekonomik kalkınma ve güvenlik angajman projeksiyonuyla geniş bir rol oynamaya başladı.

Abdinoor Dahir, Doğu Afrika’daki Türk yaklaşımının Batı Afrika’dan farklı olduğunu söylüyor ve; “Türkiye Batı Afrika’da büyük bir güç olan Fransa ile çarpışma rotasına girdi. Ancak ilişkilerini güvene ve ortak çıkarlara dayalı bağlar kurarak devam ettirdi” ifadelerini kullanıyor.

Bu yılın başlarında Kenya ordusu, Türk üretici Katmerciler’den 118 Hızır personel taşıyıcı sipariş etti. Kenya’nın Somalili militan grubu Al-Shabab ile mücadelesine yardımcı olması amaçlanan satın alma, Türk zırhlı araçlarını Afrika pazarına tanıttı.

Siparişin verilmesinden bir ay sonra, Somali ile Kenya arasında ortak sınırlarından çıkan enerji zengini bir üçgen nedeniyle sürmekte olan denizcilik anlaşmazlığında Türkiye’nin çözüm için bir rol aldığına dair raporlar ortaya çıkmaya başladı.

Nairobi merkezli Afrika Politika Enstitüsü’nden Peter Kagwanja, “Türkiye, Afrika Boynuzu’ndaki en etkili ülkelerden biri. Türkiye ile yeni angajmanlar inşa etmek için geniş çerçeveler oluşturmalı, bölgesel gücü projelendirmeli ve Türkiye ile sürdürülebilir ortaklıklara demirlemeliyiz.” tespitinde bulunuyor.

Afrika’nın en büyük pazarlarından ve en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olan Etiyopya, Türk diplomasisinin ve yatırımlarının da önemli bir hedefi oldu. Şubat ayı başlarında Etiyopya Dışişleri Bakanı Demeke Mekonnen, Etiyopya Büyükelçiliğinin Ankara’daki yeni ofisininin açılışı için Türk Bakan Çavuşoğlu’nun da bulunduğu tören ile Ankara’yı ziyaret etti.

Törende konuşan Çavuşoğlu, ülkeler arasındaki 1896 yılına kadar uzanan tarihi bağları anlattı. Etkinliğin odak noktasını ikili ilişkilerin bugünü ve geleceği oluşturdu.

Etiyopya Yatırım Komisyonu’na göre bugün Türkiye, Etiyopya’da Çin’den sonra en büyük ikinci yabancı yatırımcı konumunda ve 20.000 kişiyi istihdam eden 200’e yakın şirkete sahip.

Türk işletmeler Etiyopya’nın zorlu iş ortamında giyim ve tekstil alanlarında bazı zorluklarla karşı karşıya kalırken, Türk ürünleri Addis Ababa’nın pazarlarında ve mağazalarında yükselişe geçti. Dükkan sahipleri mallarını Dubai yerine Türkiye’den ithal etmeyi tercih ediyor.

Bir dükkan sahibi Addis Fortune’a verdiği demeçte, “Gezinmek ve değişiklikleri tahmin etmek için iyi bir muhakeme yeteneğimiz yoktu, ancak şimdi biliyoruz Türkiye var ve Türkiye’ye bağlıyız” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin bölgedeki ilişkilerdeki olumlu gelişmeleri, Türkiye’nin de Nil barajı anlaşmazlığında Kahire ile Addis Ababa arasında arabuluculuk yapmasına da yol açtı.

Türkiye Afrika Boynuzu’ndaki yumuşak güç, ekonomik kalkınma ve güvenlik angajmanı projeksiyonuyla “niş bir rol” kazandı. Türkiye’nin diplomasisi ve yatırımları, onu Afrika’da çok az varlığı olan bir aktörden bölgedeki herkesin bağlarını geliştirmekle ilgilendiği bir ülkeye dönüştürdüğü net olarak görülüyor.

Kaynak: M5

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close