Analiz: Türkiye’nin savunması Golan Tepeleri’nden başlar!.. - M5 Dergi
Öne ÇıkanStrateji Analiz

Analiz: Türkiye’nin savunması Golan Tepeleri’nden başlar!..

Abone Ol 
  • Golan, haritada bakıldığında sıradan bir kimlik sergileyebilir ama, Ortadoğu-Akdeniz hattının en stratejik noktasıdır. Arazinin özelliği nedeniyle bu alana hakim olan güç, Anadolu’nun derinliklerine kadar uzanan bir gözetleme/radar keşif imkanına da sahip olur.
  • İsrail’in devlet haritasını resmen ilan etmemiş olması, sürekli genişlemeci ve etnik temizlik yapma stratejisini uygulaması, Türkiye’nin beka savunmasının bu ülkenin kontrol alanının sınırından başladığını göstermesi bakımından önemlidir.
  • Ortadoğu’daki faşist kimlik taşıyan İsrail yayılmacı siyasetini durduracak tek karar, Suriye’de yeniden yapılanan devletin, milli güvenlik gerekçesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’ni resmen göreve çağırması ve Türk tanklarının Golan’da mevzilenmesidir.

ARDAN ZENTÜRK M5 GENEL YAYIN YÖNETMENİ

Ortadoğu haritasına baktığınızda, önemsiz ve küçük bir bölge olarak görülebilir…

Doğu Akdeniz-Ortadoğu derinlikleri hattının en önemli stratejik noktası, aslında Golan’dır.

Toplam 1.800 km²lik bir alan. Bu alanın yaklaşık 1.200 km²lik bölümü “meşru Suriye toprağı” olarak 1967’den bu yana İsrail işgali altında bulunuyor. Bu işgal, bugüne kadar Amerika Birleşik Devletleri hariç, hiçbir devlet tarafından onaylanmadı. Amerika’nın günümüzde “seçilmiş başkanı” olarak adlandırılan Donald Trump 2016-2020 yılları arasındak ilk döneminde Golan işgalini “ilhak” olarak tanıdı, bu çerçevede gelecekteki Filistin devletinin başkenti olarak adlandırılan Doğu Kudüs’le birlikte bu alanın İsrail toprağı olduğunu onayladı.

İsrail, bu bölgeyi 1967’de işgal, 1981’de aldığı tek taraflı karar ile de ilhak etmişti, bu kararı onaylayan tek ülkenin Trump yönetimindeki Amerika olması da asla bir tesadüf değildi. Trump ilk iktidar yıllarını, kendilerini “Siyonist-hıristiyan” olarak tanımlayan ve İsrail’in kayıtsız-şartsız destekçisi olan Amerikalı güçlü Evanjelik siyasi hareketine ve onlarla işbirliği içindeki güçlü Yahudi lobisine borçluydu!..

Dönemin Başkan Yardımcısı Mike Pence, kararlı bir Evanjelik’ti ve İsrail’in sınırlarını genişletme hakkı olduğuna yürekten inanıyordu.

Golan’da şu anda 31 bin Yahudi yerleşimci var ve bu insanlar bölgedeki 20 bin nüfuslu Arap ve Dürzi toplumlarıyla birlikte yaşıyorlar. Başbakan Netanyahu hükümetinin ise, Suriye’deki köklü jeopolitik değişim çerçevesinde Golan’da yeni Yahudi yerleşim birimleri kurma politikası devreye girmiş durumda…

  • GOLAN TARİHİ AÇIDAN DA ÖNEMLİDİR…

“Golan” diye adlandırdığımız bölgenin güneyinde Yermük nehri batısında Celile denizi vardır. Doğusunda zengin akarsu yataklarına sahip Rakka Vadisi bulunur.

Golan askeri açıdan çok önemli bir alandır.Golan Tepeleri, İsrail, Ürdün ve Suriye’ye hakim bir yükselti olarak değil, arazinin yapısı nedeniyle Irak ve Türkiye’ye karşı gözetleme, keşif, güçlü radar sistemleriyle yakın takip açısından büyük bir üstünlük sağlar. Golan Tepeleri, ona sahip olan açısından “hakim arazi” üstünlüğü demektir. Burada konuşlandırılan radarlar derinliği yüzlerce kilometreye varan derinliği kontrol eder.

Golan Tepeleri’ndeki bir askeri varlık, Anadolu coğrafyasının derinliklerine uzanan bir üstünlük anlamına gelir.

Daha net olarak söylemek gerekirse, bugünün yüksek teknolojisi çerçevesinde Golan’a el koymuş İsrail, fiili olarak Türkiye’nin komşusu haline gelmiş demektir.

İslam peygamberinin vefatından 3 yıl sonra yaşanılmış olan Yermük Savaşı, Golan’ın Anadolu’nun savunması açısından ne kadar önemli bir mevki olduğunu işaret eder. MS 635’de yaşanılan bu savaşta Bizans İmparatorluğu’nun başında Heraklius bulunuyordu ve bu imparator, Hz.Muhammed’den “İslam’a davet” mektubu almış dönemin önemli bir devlet adamıydı. Başarılı bir imparatordu, Kudüs’ü almış, Sasanilere üstünlüğünü kabul ettirmişti. Ordusu 200 bin kişiden oluşuyordu. Yermük’te bu orduyla karşılaşan Müslümanlar’ın asker sayısını 40 bin olduğu tarihçiler tarafından ifade edilir. Komutanları, Hz. Muhammed’in “İslam’ın kılıcı” olarak adlandırdığı Halid bin Velid’di…

Savaş Golan’ın doğu tarafında başladı, 45 gün sürdü ve savaşın kaderini Bizans ordusu saflarında yer alan Gassani Arapları’nın saf değiştirmesi belirledi. Bu gelişme sonrasında Bizans ordusunu paniklemesi Müslümanlar için zafer demekti. Heraklius Antakya’da kurduğu karargahını toplayıp geri çekilirken, bu savaştan sonra yaşanılan süreç, Anadolu coğrafyası güvenliği açısından önemlidir: Müslüman ordusu bu zaferin hemen ardından Antakya, Halep, Urfa ve mücavir alanları, Kudüs başta olmak üzere Suriye ve Filistin’deki bu arada Anadolu’nu güney illerini hızla ele geçirdi. Golan’a hakim olan güç tüm Ortadoğu coğrafyasına hakim olan güçtü…

Golan zaferinden sonra Müslüman ordunun Malatya’ya kadar gelmesi, Bizans’ın tüm Anadolu’dan çekilme süreci Yermük Savaşı ile başladı.

  • İSRAİL GOLAN’DA DURDURULMAZSA, VAHİMDİR…

Tarihin en büyük siyasi yalanlarından birinin üzerine Irak’ı işgal planını yaşama geçiren ve Ortadoğu’da büyük Arap devletlerinin parçalanması, 1982 Siyonist Oded Yinon Planı’nın yaşama geçmesi için adet a”pandoranın kutusunu açan” dönemin Amerikan Başkanı George W.Bush’un neo-con/Siyonist lobi lideri yardımcısı Dick Cheney’in Golan’da bulunmuş zengin petrol yataklarını işleten şirketin ortağı olması bir tesadüf olarak kabul edilebilir mi, hayır!

Golan zengin su ve 2015 itibariyle yaşama geçirilen zengin petrol kaynakları ile farklı bir kimliktir aynı zamanda.

Kuşkusuz, Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan’ın, “İsrail’in gözü Anadolu topraklarında” açıklaması bir devlet aklının ve elde edilen istihbaratların analizine dayanıyor, asla, göz ardı edilemez.

Nitekim, Suriye’deki Beşar Esed rejiminin yıkılmasından hemen sonra İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar’ın bu ülkenin kuzeydoğusunda Amerikan desteğinde yapılandırılmış PKK/YPG yönetimini korum altına almaya çalışması açık örnektir.

Gideon Saar’ın şu sözleri, Türkiye’nin büyük mali ve insani kayıplarına neden olan PKK terörünü kimlerin desteğinde yaşadığını göstermesi bakımından önemlidir:

“Görüştüğüm bütün dışişlerine bakanlarına, bu arada tabii ki Amerikan Dışişleri Bakanı Antony Blinken’a mutlaka Suriye’deki Kürt toplumunu anlatıyorum. Kürtler İŞİD ile mücadelede büyük yapılar verdiler ve asla kaderlerine terk edilmeyi hak etmiyorlar. Kürtler Suriye’deki Dürziler gibi, İsrail’in doğal müttefikleridirler. Aramızda büyük bin anlayış birliği var. Kürtler aynı zamanda Batı yanlısı çağdaş bir toplum. Onların siyasi/askeri varlığının korunması, Ortadoğu’da güç alanlarının genişlemesi arzu ettiğimiz bir gelişmedir. Şu anda onları askeri bir korum altına almasak da, diplomatik tüm gücümüzü onlar için kullanıyoruz…”

Bu sözler aslında, özellikle Amerikan yönetiminin Suriye’nin yeni jeopolitik denkleminde İsrail ile birlikte ülkenin toprak bütünlüğü ve egemenliği açısından hayli riskli şu hedefi öne çıkaracağını gösteriyor: 1- Federal bir Suriye’de PKK/YPG yönetimi meşruiyet kazanmalı, 2- Suriye “tek ordu” politikasını sürdürse bile bu bölgedeki PKK/YPG unsurları, Irak’taki “peşmerge” örneğinde olduğu gibi varlığını korumalı.

Bu tür bir siyaset duruşu, Amerikan-İsrail ittifakının Tarkiye’nin egemenliğini ve bekasını hiçe sayan bir rotada yürümekte kararlı olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.

Bu nedenle, İsrail, işgal ettiği Golan’dan püskürtülmeli ve 1967 sınırları içindeki topraklarına çekilmeye zorlanmalıdır. Bu yapılmazsa, İsrail’in genişleme stratejisini durdurmak imkansızdır…

  • TÜRK TANKLARININ GOLAN’DA MEVZİLENMESİ ÖNEMLİDİR…

Türkiye’nin “beka mücadelesinin” er-geç Golan Tepeleri’ne varacağını 6 Ağustos 2018 tarihinde STAR Gazetesi’de yer alan “AMERİKA’YI PÜSKÜRTMEK GOLAN’DA GEÇER” başlıklı yazımda şöyle belirtmiştim:

“ABD askerleri, Ortadoğu’da PKK’lılar ile birlikte nöbet tutuyormuş, Fransız ve İngilizler de katılmış, Amerikan Kongresi’nde F-35 ambargosu çıkmış,  Trump yaptırım peşindeymiş, Avrupa’da “Diktatör Erdoğan kampanyası varmış,, Yunanistan Doğu Akdeniz’de bela arıyormuş falan… Geçiniz… 

Tüm dünya Türkiye’ye karşı birleşmiş değil, bütün yaşadıklarımız küresel sistemin anahtarını perde arkasında tutan bir devlete patentli saldırı: İSRAİL!..

Donald Trump, Angela Merkel, Theresa May veya Emmanuel Macron, hepsi, devletlerini içten sarmış Siyonizmin sıradan maşa karakterleri, dünya bir Karagöz-Hacivat perdesi gibi karşımızda duruyor, gölge oyununun gerçek yazarı ise bize kendini İsrail devleti olarak gösteriyor… 

  • Sinsi bir yapılanma…

15 Temmuz gecesi, FETÖ’nün 1 Dolar’lık askerlerini kullanarak bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı’nı infaz ettirmeye çalışmış, kanlı planı için merkezi Washington’daki neo-con/Siyonist örgüt Demokrasileri Savunma Vakfı’nı (FDD) karargah olarak kullanmış, hatta, BAE ve Suudi parasını da bu iş için sifonlamış sinsi bir devletten söz ediyoruz. 

Öyle sinsi bir yapılanma ki, mesela, Amerikalı vergi mükellefleri Batı Virginia Demokrat Senatörü Joe Manchin ile Oklahomalı Cumhuriyetçi Senatör James Lankford’u, birer “Amerikan senatörü” sanıyorlar, ama onlar, İsrailin Amerikan Kongresi’ndeki adamları… 2017’de İsrail devletinin kuruluşunun yolunu açan Balfour Deklarasyonu’nun 100’ncü yılı nedeniyle Kongre’den özel “İsraile sadakat tasarıları” geçiren bu ikili, şimdi, F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye verilmemesi için kampanya yürütüyor, ne tesadüf!.. 

  • TL’ye de İsrail saldırdı!..

Niye sözü uzatıp “Türk ekonomisine yabancı saldırı” falan diyorsunuz, yaşanılanın tek kaynağı var, söyleyelim: İsrail ve küresel Siyonist finans lobisi…

Kaynak,  İsrailli Siyonist analist/akademisyen Edy Cohen’in söyledikleri… Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik, “Dünya servetinin yarısı sadece Yahudi bir aileye ait ve bu ailenin İsrail’in en büyük destekçisi olduğunu bilmiyor musun? Türk Lirası daha kötü olacak” sözü ne anlatıyor?

Daha ağırını şu anda İran’a yapıyorlar, bilin.

1 milyon Müslüman’ın öldürüldüğü, 10 milyonunun da mülteci kılındığı Suriye Savaşı, döndü-dolaştı, İsrail’in İran’a karşı güvenlik sorununa kilitlendi, zavallı Suriyelilerden tek kelime söz eden var mı, dünyada? Veliaht prenslere Filistin’i peş-keş çektiren bir devletten konuşuyoruz, ötesi var mı?..

  • Gerçek düşmanı bilmek…

100 yıllık hesaplaşmadan söz ediyoruz, İsrail’in kuruluş belgesi 1917 Balfour Deklarasyonu ile başlayıp bugünlere varan sürecin geldiği nokta ortadadır. Üzerimize geçmişte İngiliz-Fransız’ı, maşaları olarak da Yunan’ı saldırtmışlardı, şimdi Amerika ile geliyorlar.

Çanakkale Harbi’nde Amerikan gemileri destek görevindeydi, İzmir’e Yunan çıkarken de oradaydılar,  7 Haziran 1922’de Samsun’u bombaladılar!.. Amiral gemisi Yunan,  Georgi Averof ‘tu ve  bombalayan ittifak donanmasında Amerikan, USS Sands, USS McFarland ve USS Sturtevant zırhlıları da vardı!.. Rum-Ermeni çetecileri korumak için yaptılar bunu… 

Beka mücadelesinden söz ediyoruz, doğru…

O halde “gerçek düşmanı” iyi tanımlayacaksın, aksi halde sorun yaşarsın.

Kuracağı manda idaresiyle Anadolu’ya göz dikmiş Amerika’yı  Yunan’ı denize dökünce durdurduk, İsmet İnönü, 12 Temmuz 1947’de imzaladığı ikili anlaşmayla bu topraklara girmesini sağladı, şimdi kurtulmaya çalışıyoruz.

Beka ve bağımsızlık için  Suriye-İsrail sınırındaki Golan Cephesi’nde olmak zorundayız. Bekamıza dönük gerçek tehlike o sınırın arkasında..

Bu nedenle… Rusya ve İran’la sürdürdüğümüz mutabakat süreci tarihi önemdedir…

“Beka rotamız” bize İdlib’in güneyini gösteriyor…

SON SÖZ: Çözüm yeniden yapılanan Suriye devletinin İsrail işgali ve artan tehditleri karşısında Türk Silahlı Kuvvetleri’ni resmen ülkeye davet etmesidir. Bu davet üzerine güneye doğru ilerleyen Türk tanklarının Golan’da mevzilenmesi Ortadoğu’da emperyalist/Siyonist güçler tarafından uygulanan planın çökmesi, Anadolu coğrafyasının güvenliğinin kalıcı olarak sağlanmasıdır. Bu aynı zamanda Türkiye’nin tarih yazmasıdır…

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close