Analiz: Türk-Alman ilişkilerinde stratejik ortaklık yeniden mi başlıyor?

Türkiye, bölgesel çatışmaların çözümünde kolaylaştırıcı rolünün yanı sıra, savunma sanayisinde attığı adımlarla geliştirdiği askeri kapasitesi sayesinde Berlin’in güvenlik ortağı olarak değer verdiği aktörlerden biri haline geldi.
Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in Türkiye ziyareti, iki ülke ilişkileri açısından olduğu kadar bölgesel sorunların çözümü konusunda da oldukça önemli bir ziyaret. Avrupa ve yakın bölgelerdeki sorunların çözümü konusunda etkinliğini artırmak ve Washington’a bağımlılıklarını azaltmak isteyen Avrupa ülkeleri için Türkiye, giderek daha önemli bir ortak haline geldi.
Hafta başında İngiltere Başbakanı Keir Starmer Türkiye’deydi, şimdi Almanya Başbakanı Merz’in ziyareti gerçekleşiyor. Türkiye gibi Almanya da küresel siyasetin her geçen gün daha da sertleşen kurallarına uyum sağlamaya ve kendi gücünü artırmak için ekonomik ve askeri işbirliklerini artırmaya çalışıyor. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ve İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği soykırım, bütün dünyaya olduğu gibi her iki ülkeye de güç politikasının bundan sonraki süreçte dünya siyasetini domine edeceğini gösterdi.
Almanya açısından bakıldığında, yakın zamana kadar kaynaklarını ticareti geliştirmeye ayıran, askeri alanda ABD’ye yaslanmanın yeterli olacağını düşünen ve ABD’nin desteğine sahip oldukları sürece kendileri için ciddi bir tehdidin söz konusu olamayacağını zanneden Berlin’deki politikacılar, kötü bir rüyadan uyanmış gibiler. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ve ABD Başkanı Donald Trump’ın güven vermeyen tavırları, onları uyandırdı ama bu uykunun çok uzun süre devam etmesi, askeri açıdan çok geri kalmalarına yol açtığı için şimdi panik içerisinde hareket ediyorlar. Uzun süre ihmal ettikleri silahlanmaya hızlı bir şekilde büyük kaynaklar tahsis ettiler, asker sayısını artırmak için zorunlu askerlik uygulamasını yeniden getirmek istiyorlar ve yakın çevrelerindeki küstürdükleri müttefiklerini geri kazanmaya çalışıyorlar. Fiili silah ambargosu uygulayarak, Avrupa Birliği (AB) üyeliğine karşı çıkarak, demokrasi ve insan hakları sorunlarını bahane edip iç işlerine müdahale ederek küstürdükleri ülkelerin başında Türkiye geliyor.
Almanya, Türkiye’yi “stratejik ortak” olarak görüyor
Sertleşen küresel güç mücadelesi, NATO’ya ve dolayısıyla Avrupa’nın güvenliğine büyük katkılarda bulunmuş, Ankara’nın önemini artırdığı gibi son 20 yılda ekonomik ve askeri kapasitesindeki büyük artış da Türkiye’yi önemli bir ortak yapıyor. İki hafta önce Ankara’yı ziyaret eden Alman Dışişleri Bakanı Johann Wadephul’un ifadesiyle Türkiye’yi “stratejik ortak” yapıyor. Wadephul’dan bir önceki Dışişleri Bakanı Yeşiller partisi üyesi Annalena Baerbock ise Türkiye’yi stratejik ortak değil iç işlerine müdahale edilecek bir ülke olarak görüyordu.
Yeni Alman hükümetinin Türkiye’yi neden stratejik ortak gördüğünü anlamak için Berlin’deki yeni Başbakan ve Dışişleri Bakanı’nın daha rasyonel çizgiye sahip olmalarının yanında, Türkiye’nin gerek ekonomik gerekse askeri alanda gösterdiği gelişmeye bakmak gerekir. 2000-2024 yıllarında gayrisafi yurt içi hasılasını (GSYH) satın alma gücü paritesi (SAGP) rakamıyla 6,2 kat, nominal rakamlarla ise 4,8 kat yükselten Türkiye’nin dünyanın en büyük üçüncü ekonomisine sahip Almanya ile karşılaştırıldığında ekonomik gücünü önemli oranda artırdığı görülür. Tablo 1’de de görüldüğü gibi, 2000 yılında Türkiye’nin SAGP’ye göre GSYH’si, Almanya’nın yüzde 26,9’u kadarken 2024 yılında bu oran yüzde 62,2’ye yükseldi. Nominal GSYH açısından aynı dönem verilerine bakıldığında ise yüzde 13,9’dan yüzde 28,3’e artış görülür. Bu rakamlar, aslında artık Türkiye’nin Almanya için istediğinde iç işlerine karışma anlamına gelecek müdahale ve ikazlarda bulunacağı bir ülke değil bu tür müdahalelerle rahatsız etmemesi gereken önemli bir ekonomik ortak haline geldiğini gösteriyor.
Tablo 1 – Türkiye’nin GSYH’sinin Almanya’ya Oranı 2000-2024 (%)
| GSYH-SAGP | GSYH-Nominal | |
|---|---|---|
| 2000 | 26,9 | 13,9 |
| 2005 | 30,6 | 17,5 |
| 2010 | 39,1 | 22,4 |
| 2015 | 50,9 | 25,3 |
| 2020 | 49,0 | 18,3 |
| 2024 | 62,2 | 28,3 |
Kaynak: Dünya Bankası
Almanya, halen Türkiye’nin en önemli ticaret ortağı olmasına rağmen bu ülkenin Türkiye’nin toplam ticaretindeki payında son 24 yıldaki ciddi düşüş gözlemleniyor. Bu durum gücünü dünyanın en önemli ticaret devletlerinden biri olmasından alan Almanya için bir şeylerin ters gittiğinin en açık göstergelerinden biridir. Türkiye’nin en büyük ticaret ortakları sıralamasında önce 2022’de birinciliği Rusya’ya kaptıran Almanya, 2024 yılında da ikinciliği Çin’e kaptırdı ve üçüncü sıraya geriledi. Son yıllarda ekonomik büyümesinde ciddi sorunlar yaşayan Almanya’nın bu sorunları aşmak için hem yeni pazarlar bulmaya hem de Türkiye gibi göreceli üstünlüğü kaybettiği eski pazarları yeniden kazanmaya ihtiyacı var. Tablo 2’deki rakamlar, 2000-2024 döneminde Berlin’in Ankara üzerindeki ekonomik yaptırım gücünün azaldığına işaret ediyor. Almanya’nın Türkiye’nin toplam ihracatında 2000 yılında yüzde 18,7 olan payı, 2024 yılında yüzde 7,7’ye gerilerken aynı dönemde bu ülkenin Türkiye’nin toplam ithalatındaki payı yüzde 13,2’den yüzde 7,8’e düştü.
Tablo 2 – Türkiye’nin Dış Ticaretinde Almanya’nın Payı 2000-2024 (%)
| İhracat | İthalat | |
|---|---|---|
| 2000 | 18,7 | 13,2 |
| 2005 | 12,9 | 11,8 |
| 2010 | 10,1 | 9,5 |
| 2015 | 9,3 | 10,3 |
| 2020 | 9,2 | 9,8 |
| 2024 | 7,7 | 7,8 |
Kaynak: TÜİK
Güvenlik ve savunma alanında işbirliği
Avrupa’nın ortasında dört yıla yakın süredir devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Almanya ve Türkiye, farklı politikalar izledi. Türkiye, her iki tarafla da ilişkilerini koruyup arabulucu rolü üstlenmeye ve savaşın diplomatik yollarla sona erdirilmesine katkıda bulunmaya çalışırken Almanya, başka birçok Batılı ülke gibi Ukrayna’yı desteklemeyi tercih etti ancak bu savaşta taraf olmasının Almanya’ya ciddi güvenlik riskleri ve ekonomik maliyetler yüklediği görülüyor. Bu maliyetlerin azaltılması, Merz hükümetinin öncelikleri arasında bulunuyor ve Berlin, bu konuda Ankara’nın desteğini bekliyor. Türkiye’nin gerek Rusya-Ukrayna çatışmasının gerekse Gazze’deki soykırımın durdurulması konusundaki diplomatik girişimleri, Almanya tarafından önemseniyor zira her iki çatışmanın uzaması da Almanya’da halkın rahatsızlığını ve endişelerini artırıyor.
Almanya’da yapılan kamuoyu yoklamaları, açık bir şekilde halkın büyük çoğunluğunun İsrail saldırganlığından ve Berlin’in bu saldırganlığa verdiği destekten rahatsız olduğunu gösteriyor. Halkın bu rahatsızlığını giderek daha fazla sokaklara yansıtması, İsrail’i destekleme meselesini abartan Alman hükümetinin her geçen gün göstericilere karşı polis şiddetini artırmasına yol açıyordu. Bunun yanında başta Fransa, İngiltere ve İspanya olmak üzere çok sayıda Avrupa ülkesinin Filistin Devletini tanıma kararı alması da bu adımı atmak istemeyen Berlin’i zora sokuyordu. Bu nedenle Türkiye’nin de katkılarıyla Gazze’deki soykırımı durduracak ateşkesin sağlanması, Almanya’yı rahatlatan bir gelişme oldu ancak faşist Netanyahu hükümetinin bu ateşkese ne kadar uyacağını ve uymaması durumunda Berlin’in nasıl bir tavır takınacağını zaman gösterecek.
Türkiye, Almanya’yı da yakından ilgilendiren ve etkileyen bölgesel çatışmaların çözümü konusunda kolaylaştırıcı aktör olmasının yanında, savunma sanayisinde attığı önemli adımlar sonucu geliştirdiği askeri kapasitesiyle de Berlin’in güvenlik ortağı olarak değer verdiği aktörlerden biri haline geldi. Bu çerçevede diğer bazı Batılı ülkeler gibi Almanya’nın da Türkiye’yi eşit-egemen ülke olarak kabullenip ona karşı son yıllarda uyguladığı baskı ve yaptırım politikalarından vazgeçtiği ve küresel rakiplerine karşı Ankara’yı yanında görmek istediği anlaşılıyor. Berlin’in geçen yıla kadar Türkiye’ye karşı fiili olarak uyguladığı silah ambargosuna son vermesi ve bu yılın temmuz ayında da Eurofighter savaş uçaklarının Türkiye’ye satışına onay vermesi, Almanya’nın Türkiye politikasında yaşanan bu dönüşümü yansıtıyor.
Türkiye ile Almanya arasında gelişen ilişkilerin her iki ülke açısından da en fazla kazanç sağlayacak noktaya gelmesi için yeni adımlara da ihtiyaç var. Bu çerçevede Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği anlaşmasının revize edilmesi ve vize serbestisi konularındaki taleplerine Berlin’in destek vermesi, iki ülke arasındaki işbirliği atmosferini güçlendirecektir. Ayrıca Türkiye’nin Avrupa Güvenlik Eylemi (SAFE) programına dahil olmasına karşı çıkan Yunanistan’ın ikna edilmesinde de Almanya’nın desteği önemlidir. Zira özellikle SİHA üretimi konusunda dünyada ilk üç ülke arasında yer alan Türkiye’nin bu alanda Almanya’nın ve Avrupa’nın savunmasına ciddi katkılarının olacağı açıktır.
Kaynak: AA / Prof. Dr. Kemal İnat



