[Analiz] Modi’nin Güney Kıbrıs ziyareti: Rum tarafının yeni ittifak illüzyonu
Ziyaretin en önemli nedeni, perde arkasında ABD’nin kurguladığı, Çin’in 2023’te açıkladığı Bir Kuşak Bir Yol Girişimi’ni zayıflatmayı hedefleyen ve Çin’in yükselen gücünü Hindistan üzerinden dengelemeyi amaçlayan IMEC projesidir
Geçtiğimiz hafta İsrail’in İran’a yaptığı saldırıların gölgesinde kalan ancak özünde bu saldırılarla da organik bağı olan ilginç gelişme yaşandı. Hindistan Başbakanı Modi, mayıs başında Pakistan’la yaşanan çatışmanın ardından ilk yurt dışı ziyaretini 15-16 Haziran’da GKRY’ye yaptı. Böylelikle Modi, 2002’den bu yana Ada’ya giden ilk Hindistan Başbakanı oldu.
Rum liderliği, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) daimi üyelerinin genişletilmesi halinde Hindistan’a destek olacağını ifade etti. Ayrıca iki taraf, uluslararası kuruluşlarda adaylıklar için karşılıklı destek alışverişi de dahil olmak üzere Birleşmiş Milletler (BM) çerçevesinde yakın işbirliği ve karşılıklı destek konusunda anlaştı. Rum yönetimi, Keşmir konusunda Hindistan’a tam destek verirken, Modi’ye de en yüksek nişanları olan “Makarios nişanı” verildi. Ayrıca iki taraf, 10 maddeden oluşan “Ortak İşbirliği Deklarasyonu” imzaladı. Bu deklarasyonda öne çıkan noktalar arasında Hint savaş gemilerinin Güney Kıbrıs limanlarını kullanması, ortak deniz tatbikatları ve eğitimleri için çalışmalar yapılması ve havacılık alanında ortak çalışma kararı alınmasıydı. Peki, Batı medyası tarafından “Türkiye’ye mesaj” olarak duyurulan bu ziyareti nasıl okumalıyız?
Modi, GKRY’yi neden ziyaret etti?
Ziyaretin görünen sebebi olarak son dönemde tırmanan Keşmir gerilimiyle ilgili olarak Hindistan’ın 7 Mayıs’ta Pakistan’a düzenlediği hava saldırıları neticesinde Türkiye Dışişleri Bakanlığı tarafından haklı olarak yapılan, “Hindistan tarafından düzenlenen saldırı topyekun bir savaş riskini ortaya çıkarmıştır. Bu tür kışkırtıcı adımları ve siviller ile sivil altyapıyı hedef alan saldırıları kınıyoruz.” açıklaması gösterilebilir. Ancak gerçek nedenler hiç kuşkusuz bunun çok ötesindedir.
Ziyaretin en önemli nedeni, perde arkasında ABD’nin kurguladığı, Çin’in 2023’te açıkladığı Bir Kuşak Bir Yol Girişimi’ni zayıflatmayı hedefleyen ve Çin’in yükselen gücünü Hindistan üzerinden dengelemeyi amaçlayan Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) projesidir. Bu koridor, Hindistan’ı Arap Denizi yoluyla Arap yarımadasına bağladıktan sonra ABD’nin müttefikleri olan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Ürdün ve İsrail üzerinden Akdeniz’e bağlamayı amaçlayan deniz ve demir yolu bağlantısıdır. Bu bağlamda Doğu-Batı ticaretinde en uygun hat olan Türkiye’nin bu denklemde olmama ihtimali, son dönemde tamamıyla ABD güdümünde hareket eden Rum yönetimini de bu görüşme için heveslendirmiştir.
GKRY gitgide güvensiz hale geliyor
GKRY lideri Nikos Hristodulidis, ziyaret boyunca her zaman yaptığı gibi “güvensizlikten güven yaratmaya” ve bölgesel gelişmeleri iç politika malzemesi yapmaya çalışmıştır. Bu kötü niyet kendini Modi ile imzaladıkları Ortak İşbirliği Deklarasyonu’nda da belli etmiştir. Deklarasyonda deniz bölgelerindeki egemenlik haklarıyla ilgili olarak Türkiye’nin taraf olmadığı Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne (UNCLOS) özel vurgu yapılmış ve sözde Sevilla haritasına destek aranmıştır. Bu bağlamda deklarasyonun “Güvenlik, Savunma ve Kriz Yönetimi” başlığı altındaki 5. maddesinde yer alan “Hint savaş gemilerinin Kıbrıs limanlarına daha düzenli yanaşması teşvik edilecek, ortak deniz tatbikatları ve eğitimleri için yeni fırsatlar birlikte keşfedilecektir.” ifadesi, Rum yönetiminin dış güçlere bağımlılığını artırarak aslında daha da güvensiz hale geldiğinin en bariz göstergesidir.
İlk önce Rusya daha sonrasında ise ABD, Fransa, İsrail gibi ülkelerle savunma ve askeri işbirliği anlaşmaları yapan Rum yönetimi, askeri ve siyasal bağımlılık, bu ülkelerin silah pazarı ve çöplüğü olmak dışında hiçbir kazanım elde edememiştir. Hindistan ile de yapılacak benzeri bir anlaşma da dronlarına müşteri arayan ve İslamabad’a destek bahanesiyle Türk havacılık şirketlerinin ülkedeki varlığını kısıtlayan Hindistan’ın yeni müşterisi olma dışında bir etki yaratmayacaktır.
Sonuç olarak Modi’nin GKRY ziyaretini bölgemizdeki gelişmeleri bile doğru dürüst okuyamayan ve her şeyi iç politika malzemesi yapmaya çalışan Hristodulidis’in “düşmanımın düşmanı dostumdur” illüzyonunun son yansıması olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır. Tek dürtüsü Türk düşmanlığına, doyumsuz silahlanma ve müttefik bulma arayışına dayanan bu sığ, geleceği olmayan tehlikeli yaklaşım, Kıbrıs adasında yan yana yaşama mecburiyeti olan iki halkın güvenliği için de büyük riskler taşıyor.
Özellikle soykırımcı İsrail yönetimiyle kurduğu stratejik ortaklık neticesinde bu ülkenin Orta Doğu’daki askeri operasyonlarının ve planlarının kritik lojistik üssü haline gelen GKRY, “Hindistan açılımıyla” da her gün büyüyen İsrail müttefikliğinden kaynaklanan risklerin yanına bir de Pakistan, İran ve Çin’den gelecek olası askeri, siyasi ve ekonomik tehlikeleri eklemiştir.
Bu ve binlerce benzeri tecrübeden çıkarılacak en önemli sonuç ise küresel ve bölgesel mücadelenin gittikçe kızıştığı belirsizliklerle dolu alacakaranlık çağında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) egemenliğinin ve Türkiye’nin Ada’daki askeri varlık ve garantisinin ne kadar varoluşsal olduğudur. Modi’nin ziyareti ve Güney Kıbrıs liderliğinin bilindik tavrı, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanarak ortaya koyduğu “iki devletli çözüm” modelinin içinde bulunduğumuz kaotik dönemin jeopolitik gerçek ve çağrılarına yegane yanıt olduğunu bir kez daha ispatlamıştır. Bu siyaset hem Türkiye hem de KKTC için olmazsa olmaz devlet politikası haline gelmiştir. Ayrıca, Türkiye’nin güvenliğinin KKTC, KKTC’nin güvenliğinin de anavatan Türkiye’den başladığını tüm dünyaya bir kez daha göstermiştir.
Kaynak: AA / Prof. Dr. Hüseyin Işıksal, KKTC Cumhurbaşkanı Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Özel Danışmanı