[Analiz] İsrail’in ana hedefi: İran’da rejim çöküşü… - M5 Dergi
Öne ÇıkanStrateji Analiz

[Analiz] İsrail’in ana hedefi: İran’da rejim çöküşü…

Abone Ol 
  • İsrail kaynakları, bu sabah saatlerinde başlayan yoğun saldırıda vurulan nükleer tesislerin belirli bir zaman diliminde yerlerini yeniden alacaklarını biliyorlar. İran, nükleer programını ulusal kaynakları ile sürdüren devlet kimliği taşıyor, harekat, İsrail’e bir-kaç yıl kazandırabilir.
  • Neo-con Siyonist lobinin önde gelen isimlerinin, daha harekat başlamadan önce belirli düşünce kuruluşları yayınlarındaki yazılarında, “Harekat, ABD desteğinde rejimin çökmesiyle sonlanmalı” fikrini öne çıkarmaları dikkat çekici…
  • Harekat uzun yıllar boyunca planlanmış bir MOSSAD-Ordu  harekatı kimliği taşıyor. Bu yıllar içinde İsrail’in Tahran yakınlarında bir SİHA üssü kurması, İran hava savunma ve karadan karaya füze sistemlerini yok eden saldırı silahlarını İran topraklarında konuşlandırmış olması, İran rejimi açısından büyük darbe anlamına geliyor.

Ardan ZENTÜRK / M5 Dergi Genel Yayın Yonetmeni

İsrail uzun yıllardır geliştirdiği planlar çerçevesinde İran’ın nükleer tesislerini vurdu. TelAviv’den yapılan açıklamalar, harekatın yalnız Natanz nükleer tesisi başta, ülkenin dört bir yanına dağılmış nükleer tesislere değil, pek çok askeri hedefe de saldırı düzenlediğini duyurdu.

İsrail, İran ordusu ve ünlü Devrim Muhafızları’nın üst komuta kademesini yok etti, ülkenin önde gelen nükleer fizikçilerini öldürdü…

Yaşanılan özellikle İran-Irak Savaşı’nın bitmesinden sonra, yani 1988’den bu yana, ülke savunmasını vekil savaşçılar üzerinden Ortadoğu coğrafyasına yaymış olan Tahran rejiminin istihbaratta büyük bir yıkım yaşadığını göstermesi bakımından önemlidir.

Yaşanılanlar, yalnız, HAMAS siyasi lideri İsmail Haniyeh’in eski radikal eğilimli cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin cenaze törenine katılmak üzere bulunduğu Tahran’da bir suikast sonucu öldürülmesini değil, bizzat, Reisi’nin Azerbaycan’dan dönüşte kullandığı helikopterin de nasıl düştüğünü sorgulatacak kimlik taşımaktadır.

Savunmasını Lübnan’da Hizbullah, Irak-Suriye hattındaki Şii milisler ve Yemen’deki Husiler üzerinden “uzak alan savunma mevzisi” olarak planlamış İran’ın, kendi topraklarını MOSSAD’a kaptırdığı açık bir gerçektir.

  • HAREKAT YILLAR SÜREN HAZIRLIĞIN SONUCU…

İsrail kaynaklarının harekatla ilgili olarak doğruladıkları bilgiler, esas olarak bu harekatın bir MOSSAD harekatı olduğunu, İsrail Hava Kuvvetleri’nin harekatın bombalama bölümünü yürüttüğünü gösterdi.

Lübnan’daki Hizbullah’a karşı yeni cepheyi açarken, bu örgütün elemanlarının ceplerinde taşıdıkları çağrı cihazlarını içlerindeki mini bombalar ile patlatan MOSSAD, bu kez, karşımıza hem de Tahran yakınlarındaki bir dron üssü ile çıktı.

Lübnan’daki çağrı cihazı harekatının geriye doğru yaklaşık 15 yıllık geçmişi vardı, bugün İran’da yaşanılanlar, benzer durumun tekrarlandığını göstermesi bakımından önemlidir.

The Times of Israel’e konuşan bir güvenlik yetkilisi, İsrail’in İran’ın nükleer ve füze programlarına karşı operasyona hazırlanmak için yıllarca zaman harcadığını, bu hazırlıklar arasında İran içinde bir insansız hava aracı üssü kurmak ve ülkeye hassas silah sistemleri ve komandolar sokmak da olduğunu söyledi.

Bu çaba, IDF ile Mossad istihbarat teşkilatı arasındaki sıkı ortak planlamaya dayanıyordu.

Yetkiliye göre, Mossad ajanları Tahran yakınlarındaki İran topraklarında bir drone üssü kurdu. İHA’lar gece boyunca aktive edildi ve İsrail’i hedef alan yüzeyden yüzeye füze fırlatıcılarını vurdu.

Ayrıca silah sistemleri taşıyan araçlar da İran’a sokuldu.

Bu sistemler İran’ın hava savunmasını etkisiz hale getirdi ve İsrail uçaklarına İran üzerinde hava üstünlüğü ve hareket özgürlüğü sağladı.

Üçüncü gizli girişim ise Mossad komandolarının İran’ın merkezindeki uçaksavar üslerinin yakınlarına hassas füzeler konuşlandırmasıydı.

Yetkili, operasyonların “çığır açan düşünce, cesur planlama ve İran’ın kalbinde faaliyet gösteren ileri teknolojilerin, özel kuvvetlerin ve ajanların cerrahi operasyonlarına dayandığını ve yerel istihbaratın gözünden tamamen uzak durulduğunu” söyledi.

  • İSRAİL REJİMİ DÜŞÜRMEDEN DURMAYACAK…

İsrail’in bir harekat gecesinde İran Devrim Muhafızları Komutanı ve Genelkurmay Başkanı’nın aynı anda öldürmesi, yaklaşık 10 üst düzey komutanın bu üst düzey komutanlarla birlikte öldürülmesi, aslında İran kamuoyuna dönük bir gövde gösterisidir.

İsrail, ülke ekonomisinde yaşanılan ağır çöküş, son yıllarda sokaklarda tırmanan sosyal-siyasal gerginlikler nedeniyle İran halkının büyük kesiminin rejim değişikliğini arzu ettiğini bilerek hareket etmektedir. Çünkü, bu harekat, devamında bir değişiklik yaratmazsa, İsrail’e en fazla bir-iki yıl kazandırmış bir harekat olacaktır.

İran nükleer programını kendi bilim insanları ve kendi ürettiği teknolojik zeminle yürüten bir devlettir, İsrail’in yaklaşık 10 bilim adamını öldürmesi, bu potansiyelin ortadan kalkması anlamına gelmemektedir.

Günümüzde, Washington’daki İsrail-Birleşik Arap Emirlikleri destekli Demokrasileri Koruma Vakfı (FDD) bünyesinde yapılanmış Neo-con Siyonist hareketin önde gelen isimlerinden Michael Rubin, harekat henüz başlamak üzereyken National Security Journal’de yazdığı yazı, bu ekibin kalıcı güvenlik için İran rejimini yıkmayı amaçladığını işaret ediyor.

İsrail Genelkurmay Başkanı Gen.Eyal Zamir’in “Bu savaş uzun, yorucu ve bazen zor katlanacak kayıplar ile sürebilir” açıklaması, konunun sadece nükleer silah üretimini engellemekten öte, “İran tehdidini tamamen sonlandırma” olduğunu işaret ediyor.

Zaten Michael Rubin’in yazısındaki “İslam Cumhuriyeti’ni deviren veya meşruiyetini ortadan kaldıran bir askeri saldırı bölge genelinde oyun değiştirici olabilir. İran da rejim değişikliğine hazır. Ülke çapında art arda ve giderek daha sık gerçekleşen protestolar, İslam Cumhuriyeti’ni popüler meşruiyetten yoksun bir zombi rejimi olarak ortaya çıkardı.

31 ilde 120’den fazla kasaba ve şehri etkileyen devam eden kamyoncu grevi, 46 yıl önce şahın iktidardan düşmesine yardımcı olan işçi eylemiyle paralellik gösteriyor. İran değişime hazır ve nazır.

Şimdiki soru, Amerika Birleşik Devletleri’nin olup olmadığıdır. Geçtiğimiz yıl boyunca İsrail, hedeflerine ulaşma yeteneğinin yeniden değerlendirilmesini zorunlu kılacak yenilik, yetenek ve kesinlik gösterdi. İslam Cumhuriyeti çökerse, Amerika Birleşik Devletleri “Direniş Eksenini” Hizbullah’ın kalıntılarından, Bedir Kolordusu gibi Irak milislerine ve Husilere kadar temizlemeye hazır mı? Diyelim ki bu terörist gruplar ve milisler, en büyük patronlarının ölümüyle aniden yetim kaldılar.

Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye, Katar veya Pakistan gibi potansiyel yeni patronların ortaya çıkmasını önlemek için bir planı var mı? Daha da önemlisi, ABD, İslam sonrası Cumhuriyet İran’ı İbrahim Anlaşmaları’na ve İslam Cumhuriyeti’nin Irak’taki eski müttefiklerine dahil ederek bölgedeki istikrarı tamamlayabilir mi? Son bombalamalar ve füze saldırılarından sonra, benzersiz fırsatlar olabilir. “ cümleleri, planın çok önceden yapıldığını göstermektedir.

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close