Uluslarası Arenada Yükselen Güç Türkiye ve "Yumuşak Güç" Stratejisi (Çeviri/Analiz) - M5 Dergi
Öne ÇıkanStrateji Analiz

Uluslarası Arenada Yükselen Güç Türkiye ve “Yumuşak Güç” Stratejisi (Çeviri/Analiz)

Abone Ol 

“Dünya değişiyor ve aynı zamanda yeni oyuncular uluslararası politika arenasına giriyor. Ve belki de yeni etki alanları için verilen mücadelenin en beklenmedik katılımcılarından biri Türkiye Cumhuriyeti.”

Rus Medyası Topwar’da yayımlanan analiz M5 tarafından çevrilmiştir.

“Ne yazık ki Rusya’da, Ankara’nın uluslararası nüfuzu konusu bugüne kadar tamamen açıklanmadı. Büyüyen Türk siyasi gücü hakkındaki birkaç gerçek, yalnızca dar bir uzmanlar çemberinin ilgisini çekiyor ve kitleler arasında herhangi bir yansıma bulmuyor.

Ankara’nın uluslararası etkisinin resmi giderek yoğunlaşıyor ve son derece kapsamlı, ilginç ve şüphesiz çok tehdit edici bir tablo haline geliyor.

Belki de bu analize Türkiye’nin yeni bir jeopolitik oyuncu olarak yükselişinin başlangıç ​​noktası olan ülkeden başlamak oldukça adil olur.

Ne yazık ki, Rusya’nın tüm özlemlerinin ve umutlarının aksine, tek başına “Suriye karmaşasını” çözmesini çok zor olduğu ortaya çıktı. Çünkü Rusya kendisini çok güçlü görse de çok fazla oyuncunun çıkarları bu bölgede kesişiyor ve çoğu için mevcut durum tatmin edici görünmüyor.

Şu anda Şam’daki resmi hükümet, ülkenin savaş öncesi topraklarının yalnızca% 63,38’ini kontrol ediyor.

Kalan yüzdeli kısım ise; ABD destekli Kürt ittifakı SDG’nin ve Ankara’nın kuzey güvenlik bölgesi olarak şekilleniyor.

Şam tarafından kontrol edilmeyen bu bölgeler Suriye için hayati önem taşıyor. Fırat’ın ötesindeki iller bir zamanlar ülkeye önemli miktarda petrol sağlıyordu ve bu kuzey vilayetlerine “ekmek sepeti” deniyordu. Çünkü petrol haricinde o bölgede ülkenin en verimli toprakları bulunuyordu.  Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye, bu bölgedeki kontrolü ile Rusya’nın tam zaferini imkansız hale getiren koşulları yarattı.

Başlangıçta hiç kimse Ankara’nın Suriye’nin bir bölümünü işgal etmeye ciddi şekilde karar vereceğini beklemiyordu. Fırat Kalkanı Harekâtı’nın başlangıcında, Rus uzmanların çoğu Türkiye’nin kuzey vilayetlerinde etkin olamayacağından emindi. Fakat Türkiye “terörist gruplar” olarak gördüğü birliklere karşı aktif saha operasyonu yürüttü. Bu durum, Suriye ordusunun gayriresmi olarak yenilgiyi kabul ettiği 2019 yılı sonu ve 2020 yılı başına kadar devam etti.

Bu tarihlerden sonra Türkiye neredeyse anında bölgesel edinimlerine ciddi ve kalıcı yatırımlar yapmaya başladı. Bölgeyi ele geöiren askerlerin ardından artık bölgede Türk inşaatçılar ve girişimciler vardı. Eski Suriye vilayetleri kısa süre sonra elektrik, yakıt, dükkanlar ve yolların mevcudiyeti açısından resmi hükümet tarafından kontrol edilen bölgelerle karşılaştırılmaya başlandı. Çünkü Türkiye’nin yatırımları resmi hükümetten çok daha iyi ve etkiliydi.

Suriye’nin kuzeyinde, Türk hayır kurumları tarafından son derece etkili bir insani yardım faaliyeti başlatıldı. Örneğin, İHH fonu okul çocukları için sıcak yemek sağlıyor, düzenli olarak yiyecek paketi, kıyafet ve yatak tedarikini organize ediyor. Bir dizi kuruluş, mülteciler için aktif olarak konut kompleksleri inşaa ediyor. Bunlar, alt yapılar, okullar, camiler ve perakende satış mağazalarını içeren yapılarla desteklendi.

Ankara’nın devlet yapıları kar amacı gütmeyen kuruluşlara ayak uyduruyor: Türk ordusu düzenli olarak yerel nüfusa yardım etmek için tasarlanmış insani yardım operasyonlarına katılıyor. Buna sıcak yemek dağıtımı, tıp merkezlerinin organizasyonu, okulların restorasyonu ve Türk askeri personelinin katılımıyla buralarda dersler verilmesi, sosyal açıdan savunmasız kategorilere yardımlar (yaşlılar, engelliler, babasını kaybeden aileler) ekleniyor.

Bunlar ayrı ayrı çok önemli. Fakat Türkiye’ye ait olan kuzey topraklarında tutkulu gençlerle yapılan çalışmadan bahsetmeye de değer. Genç ve fiziksel olarak güçlü insanlar “Suriye muhalefetinin silahlı kuvvetlerine” dahil ediliyor ve Türk askeri eğitmenlerinin rehberliğinde tam teşekküllü eğitim görüyorlar. Onlardan, Ankara’nın kontrolündeki eski Suriye illerinde düzeni sağlayan polis birimleri oluşturuluyor.

Bununla birlikte bu güvenlik güçlerinin oluşturulması bölgedeki gerilimi azaltmak ve milyonlarca mülteciye yardım etmek için tasarlanmış tek önlem değil. Türkiye, Suriyelilerin bir veya daha fazla meslek edinebilecekleri Mesleki Eğitim ve Öğretim Merkezlerine aktif olarak finansman sağlamaktadır. Ayrıca Türkçe dil kursları düzenleniyor. Buradaki öğretmenler ve din adamları, Ankara’nın bölgedeki “yumuşak gücünün” belki de en iyi şefleri olarak göze çarpıyor.

Türkiye eğittiği bu askeri polis yapısına ek olarak, Türkiye tam teşekküllü bir bürokratik yapı oluşturdu.

Ayrıca, kuzey bölgeleri çoğunlukla Türkiye Cumhuriyeti’nin elektrik şebekesine bağlı olduğunu belirtmekte fayda var. Türkiye bölgede uzun vadeli ve düzenli elektrik kesintilerine son verdi. Bölgedeki mobil iletişim Türk operatörler tarafından sağlanmaktadır ve Türk lirası ödeme aracı olarak hizmet etmektedir. Ayrıca Ankara, sınır ötesi ticareti kolaylaştırmak için 500’den fazla Suriyeli şirketle anlaşmış durumda.

Olanların arka planına karşı, Suriyeli mülteciler Türk askerlerini ve Erdoğan’ı kelimenin tam anlamıyla putlaştırıyorlar. Ankara’nın aktif müdahalesi birçoğunu kesin ölümden kurtardı. Ve ardından bölgedeki ekonomiyi, hukuku ve düzeni yeniden tesis etmek için alınan tedbirler ile Türkiye yanlısı kuzeydeki yaşam standardı Şam tarafından kontrol edilen bölgelere göre belirgin şekilde daha yüksek olmaya başladı.

Türk yetkililer askeri ve siyasi başarılarını son derece akıllıca kullandılar: son derece nazik ve asil bir yaklaşımla birleşen geniş kitlelerle sürekli halkın yararına çalıştılar. Türkler, Suriyelileri kardeşler olarak adlandırıyorlar ve aktif olarak genel refah düzeyine odaklanıyorlar. Türkler etkin oldukları bölgeleri Şam’ın sağlayamayacağı bir refah vitrini haline getirdiler.

Mevcut siyasi ve ekonomik durum devam ederse Şam’ın çöküşü yalnızca an meselesi olacaktır. Çünkü; Esad’ın kontrolündeki bölgede 2021 itibariyle, Suriye’de yaklaşık 11 milyon insan, insani yardıma ihtiyaç duyuyor ve tahminen 9 milyonu gıda sıkıntısı çekiyor. Ülke nüfusunun yarısından fazlası işsiz.

Türkiye Cumhuriyeti tarafından uygulanan hem askeri hem de askeri olmayan tedbirler kompleksi, Recep Tayyip Erdoğan’ın oldukça tartışmalı yayılmacı politikasının arka planına rağmen Ankara’nın dünya çapında tanınmasına ve saygı duymasına yardımcı oldu.

New York Times’ın da yazdığı gibi “Türkiye, Suriye’ye asker getirdiğinde büyük ölçüde eleştirildi, ancak bugün milyonlarca Suriyeli ile Beşar Esad birliklerinin elindeki olası katliam arasında duran güç sadece askerleri”
Bunların haricinde tabiki Türk silahlı kuvvetlerinin önemi küçümsenmemelidir. Ancak Suriye’nin kuzeyinin bir Türk toprağı olarak gelişmesindeki kilit rol analistlere, ekonomistlere, yetkililere, psikologlara, doktorlara ve öğretmenlere aittir. Milyonlarca Suriyeli, Türkiye Cumhuriyeti’nin sadık tebaası haline geldi ve Türkiye’yi sadece kendi topraklarında savunmaya değil aynı zamanda Türkiye’nin diğer ülkelerdeki çıkarlarını da geliştirmeye de hazırlar.

Türkiye’nin ortaya koyduğu strateji ve bu “yumuşak güç” gerçek ve etkili bir dış politikanın örneklerinden birisi olarak göze çarpıyor.”

Kaynak: M5
Çeviri/Analiz (Adem KILIÇ)

 

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close