III.Dünya Savaşını'nın Nedeni İran mı Olacak? (Çeviri/Analiz) - M5 Dergi
Öne ÇıkanStrateji Analiz

III.Dünya Savaşını’nın Nedeni İran mı Olacak? (Çeviri/Analiz)

Abone Ol 
Bazı stratejik ikilemleri değerlendirirken, sözkonusu alandaki etkin devletlerin bu konuda ne söylediğini dikkate almamak gerekir. Fakat;  söyledikleri veya yazdıkları, yarının stratejik bilmeceleri hakkında ipuçlarını verecektir. Çünkü olmayan şeyleri söyleyerek aslında olmasını istedikleri durum hakkında ipucu vermektedirler. 

Naval Institute Proceedings’de yayımlanan makale M5 tarafından çevrilmiştir.

Zaman, teknoloji ve insan toplumu ilerliyor. Tarihin bazı figürlerinin geleceğe nasıl etki edeceğini kesin olarak söylemek zor. Fakat onlar bize göstermiştir ki; büyük olmak, yanılmaz olmaktan geçmektedir. 

Konuya ilişkin örnek vermek gerekirse İran’ı vermek tam yerinde olacaktır. İran son zamanlarda sürekli olarak manşetlerde yer alıyor. Mesala; bugün yaşasaydı efsanevi jeopolitik bilimci ve Yale profesörü olan Nicholas Spykman , Amerika Birleşik Devletleri ile İran arasındaki süreç hakkında ne derdi?

Eminim ki; ABD ve İran arasındaki bu “kan davası” hakkında söyleyecek çok şeyi olacaktı. Her şeyden önce Washington’un İran’ın emellerini köreltmeye çalışmasına devam etmesini isterdi.  Çünkü yıpratma politikalarının çoğu zaman bir savaştan daha etkili olduğunu tarih çok defa insanlığa göstermiştir. 

Spykman, “canavarları yuvalarına hapsetmek” stratejine inanıyordu.  Çünkü ona göre bu stratej ile “o canavar hem etkisiz hem de kullanışlı” olur. Peki ABD İran konusunda bu stratejiyi mi izliyor?

İran; şüphesiz ki Pers İmparatorluğunun Orta Doğu ve Güney Asya’yı en iyi şekilde yönettiği hatta bir süreliğine Avrupa’daki Büyük Krallıkları kontrol altına alma tehdidinde bulunduğu görkemli günleri özlüyor. Fakat bugünkü İran bunu başarabilecek bir İran değil. Bu türden girişimler için ekonomik ve askeri kaynaklardan yoksun. 

Başka bir deyişle olası bir imparatorluk olma hayali İranının geleceğinde mümkün görünmüyor. Bölgeyi İran gözüyle inceledğimizde; Sünni Arap devletlerinden hiçbiri İran’a teslim olmadı. Bununla birlikte bir çok Sünni ülke, İran’ın tersine, ekonomik yaptırımlarla engellenmeyen ve petrol servetiyle finanse edilen ciddi askeri güçlere sahipler. 

Bugün tüm yaptırımlar ortadan kalksa bile, İran’ın ekonomisini canlandırması, milli serveti istenilen noktaya getirmesi ve  diğer devletleri durdurmaya yetecek kadar askeri yeteneklere ve diplomatik nüfuza ulaşması onlarca yıl alacaktır. Tahran’ın Körfez bölgesini buharlaştırma veya KİK devletlerini boyun eğdirme kapasitesi pek olası görünmüyor.

İran’ın kuzeydoğusunda Orta Asya, güneydoğusunda ise Pakistan ve Hindistan yer almaktadır. Afganistan ve diğer komşuları ise stratejik olarak dünya konjenktorunde neredeyse hareketsizdir.  Bu tür müttefikler, İran stratejisi için bir varlık olmaktan ziyade ağırlık olacaktır. Pakistan, Hürmüz Boğazı yaklaşımları boyunca Umman Denizi cephesinde yer alır ve nükleer bir cephaneliğe sahip. Coğrafya ve askeri faktör, Pakistan’ı İran için uygun bir ortak haline getiriyor. Fakat; Şii bir İran ile Sünni bir Pakistan arasındaki ittifak neredeyse imkansız görünüyor.

Kısacası, İran’ın tehlike arz edecek derecede büyümesine dair gerçekçi bir senaryo öne sürmek zordur.

Fakat; İran açıkça söylemek gerekiyor ki; haylazlık yapma konusunda muazzam bir kapasiteye sahip. Örneğin, Tahran muhtemelen  mütevazı bir nükleer cephanelik geliştiriyor. Fakat bunu kıyamet silahları gibi sunmaya devam ediyor. 

Tahran, başta Çin ve Rusya olmak üzere Amerikan hakimiyetinin diğer rakiplerine yakınlaşıyor ve Washington’un kendisini tehlike olarak görmesine izin veriyor.  Ve bu durum Spykman’ın “canavar” teorisini uygulamak için ABD’ye fırsat veriyor. Görünen o ki; bu karşılıklı strateji iki ülkenin de şimdilik istediği birşey.

Şimdi, bu nispeten iyimser stratejik teşhis ve tahminlerden sonra dengeleme stratejisini bir kenara bırakarak olması istenilene de bakmak gerekiyor.  ABD özellikle İsrail’in varlığını korumak için bu bölgede “tehlike stratejisi” uygulamasını çok uzun yıllardır devam ettiriyor. Çünkü böyle bir strateji olmamanız gereken bir yerdeki meşruiyetinizi kolaylaştırır. Tarih bu stratejinin gerçekliğini de fazlasıyla göstermektedir.

ABD ve İsrail çıkmaza girdiklerinde; İran’ın yaramazlıklarını kullanmak için her daim tetikte bekliyor.  İşte bu yüzden İran 3.dünya savaşını çıkarma potansiyeline gerçek anlamda sahip olmasa da 3. dünya savaşının çıkması için en kullanışlı “hapsedilmiş canavar”dır.

Çeviri/Analiz: Adem KILIÇ

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close