Körfez ülkeleri ortak dış politika belirleyebilir mi? - M5 Dergi
Öne ÇıkanStrateji Analiz

Körfez ülkeleri ortak dış politika belirleyebilir mi?

Abone Ol 

Körfez bölgesinde Katar’a yönelik yaklaşık 4 yıl süren ambargonun kaldırılması ve ilişkilerinin normalleştirilmesini beraberinde getiren Ula Zirvesi’nin üzerinden bir yıl geçti.

Aralarındaki krizin sona ermesinin üzerinden bir yıl geçen Körfez ülkelerinin, El-Ula Zirvesi’ndeki en önemli hedeflerinden biri olan dış politikalarında fikir birliği sağlamayı başarıp başaramayacağına ilişkin sorular gündeme geliyor.

Katar’a yönelik yaklaşık dört yıl süren ambargonun kaldırılması ve taraflar arasındaki çatlağın kapanmasını beraberinde getiren 5 Ocak 2021’de Suudi Arabistan’ın Ula kentinde düzenlenen 41. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Zirvesi’nin üzerinden bir yıl geçti.

Körfez krizi, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Mısır’ın, 5 Haziran 2017’de “terör gruplarını desteklediği” iddiasıyla Katar ile tüm diplomatik ilişkilerini kesip, ekonomik ambargo uygulamasıyla patlak vermişti. Katar, söz konusu ülkelerin tüm suçlamalarını reddetmişti.

Ula Zirvesi’nden sağlanan uzlaşının ardından 14 Aralık 2021’de Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da 42. KİK Zirvesi düzenlendi.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muahmmed Bin Selman, 42. Körfez Zirvesi öncesi Umman, BAE, Katar, Bahreyn ve Kuveyt’i kapsayan beş günlük Körfez turuna çıktı. Bin Selman, tur kapsamında Körfez krizinin ardından ilk kez Doha’yı ziyaret etti.

Körfez ülkelerinin Ula Zirvesi’nde mutabık kaldığı ve Riyad Zirvesi’nde teyit ettiği en bariz hedefler arasında, KİK ülkeleri Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, BAE, Umman ve Bahreyn arasında “ortak bir dış politikanın netleştirilmesi” yer alıyor.

Bununla birlikte Körfez ülkelerinin kapsayıcı bir tutumdan yoksun olduğu; hala bölgenin temel hiçbir meselesi üzerinde tam olarak anlaşamadığı görüşünü savunanlar da bulunuyor.

İsrail

Bölgenin temel meselelerinin ve Körfez ülkelerinin ortak bir tutum sergilemediği konuların başında ise İsrail’le normalleşme sürecinin geldiğine dikkat çekiliyor.

Bahreyn ile BAE, 2020’de İsrail’le ilişkileri normalleştirme anlaşması imzalarken, diğer Körfez ülkeleri, İsrail ile Filistin arasında bir barış anlaşmasına varılmaması durumunda bunu reddettiklerini açıkladı.

Suriye

Körfez ülkelerinin birkaç sene önce bir ölçüye kadar birlikte olan Suriye rejimi karşısındaki tutumları da şu anda farklılaşmış durumda.

İsrail’le normalleşme adımları atan Bahreyn ile BAE’nin Beşşar Esed rejimi ile normalleşmeyi desteklemesi dikkati çekiyor.

Körfez ülkelerinin de yer aldığı Arap Birliği, 12 Ekim 2011’de Suriye’nin üyeliğini askıya almış ve Arap büyükelçilerinin, Esed rejimi sivillere tam koruma taahhüdünü kesin olarak yerine getirene kadar Şam’dan çekilme çağrısında bulunmuştu.

BAE ve Bahreyn, 2018 sonunda Şam’daki büyükelçiliklerini maslahatgüzar seviyesinde yeniden açtı.

Umman ise Ekim 2020’de ise Umman, Şam’a yeniden büyükelçi yollayarak diplomatik temsilini büyükelçi düzeyine çıkaran ilk Körfez ülkesi oldu.

Onu Bahreyn izledi. Manama yönetimi, 2012’de büyükelçisini geri çağırarak diplomatik ilişkilerinin seviyesini düşürdüğü Suriye’ye 10 yıl aradan sonra yeniden büyükelçi atadı.

Bu ülkelerin izlediği politikaya karşılık Riyad, Doha ve Kuveyt yönetimleri, Suriye rejimi ile diplomatik ilişkileri normalleştirmeyi kabul etmiyor.

Libya

Muammer Kaddafi rejiminin yıkıldığı 2011’den bu yana istikrarsızlık batağındaki petrol zengini Libya konusunda da Katar ve BAE’nin tutumları farklılık arz ediyor.

Doha yönetimi, Libya’da Birleş,miş Milletler (BM) tarafından tanınan meşru hükümeti desteklerken, bazı uzmanlar Abu Dabi’nin, ülkenin doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’in yanında yer aldığını belirtiyor.

İran

Körfez ülkelerinde izlediği dış politikada İran’a karşı tutum konusunda da farklılık gözleniyor.

Bahreyn ve Suudi Arabistan’ın İran’la ilişkileri hala kopukken Katar, Umman ve Kuveyt’in ise ilişkisi “çatışmasızlık” seviyesinde devam ediyor.

BAE ise Ulusal Güvenlik Müsteşarı Şeyh Tahnun bin Zayid Al Nahyan’ın Tahran ziyaretiyle (2016’dan bu yana ilk BAE üst düzey heyeti ziyareti) İran’la ilişkilerinde “yeni bir sayfa” açılması konusunda anlaştı.

Mayıs ayında ise 2016’da ilişkilerin kesilmesinden sonra Suudi Arabistan ile İran arasında ilk doğrudan resmi görüşmelerin yapıldığı ortaya çıktı.

Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih, ülkesinin Riyad-Tahran arasındaki diyolağa birden fazla kere ev sahipliği yaptığını ifade ederken, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan da görüşmelerin, “keşif aşamasında” olduğunu belirtti.

Körfez ülkeleri, İran’a karşı tutum konusunda anlaşmaya varamamış olsa da Ula Zirvesi’ndeki mutabakat, İran’la yaşanan krizin çözümü için uzlaşma çabalarına ve bir uzlaşma formülüne kapı aralamış gibi görünüyor.

Körfez ülkeleri özellikle de Suudi Arabistan, İran’ı bölgede yayılmacı bir gündem uygulamak, Lübnan ve Yemen gibi Arap ülkelerinin iç işlerine müdahil olmakla suçluyor. İran ise bu suçlamaları yalanlıyor ve iyi komşuluk ilişkilerine bağlı olduğunu ifade ediyor.

Türkiye

Çoğu dış meselede fikir birliğine varılmasa da Körfez ülkeleri arasında Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi yönünde artan bir eğilim var gibi görünüyor. Bu durum, Türkiye’nin bölge ülkeleriyle yakınlaşmaya yönelik samimi arzusuyla güçleniyor.

Türkiye ve BAE ilişkileri, Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid Al Nahyan’ın kasım ayında Ankara’ya ziyareti, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesi ve iki ülke arasında 10 anlaşmanın imzalanmasıyla sonuçlanan kayda değer bir iyileşmeye tanık oldu.

Öte yandan son birkaç ayda Türkiye-Bahreyn ilişkileri diplomatik düzeyde büyük gelişmeler kaydetti. İki ülkenin dışişleri bakanları, 17 Kasım’da Ankara’da iş birliğini geliştirme konularını ele aldı.

Suudi Arabistan ve Türkiye üst düzey yetkilileri arasında da görüşmeler yapıldı. Son olarak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Suudi Arabistan Ticaret Bakanı Macid bin Abdullah el-Kasabi ile iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin güçlendirilmesini ele aldı.

Doha ile Ankara arasındaki ilişkiler ise Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “stratejik, tarihi ve köklü” şeklinde nitelendirilirken, Katar da ilişkilerini genellikle “stratejik ve istisnai bir ortaklık” olarak tanımlıyor.

Körfez ülkeleri arasında Joe Biden’ın 2021 başında ABD Başkanlığı görevine gelmesinden bu yana krizleri “sıfırlama” gerekliliği konusunda ortak bir kanaat hakim.

Biden ise İran ile nükleer anlaşmayı aktif hale getirmeye, Washington’un Orta Doğu’daki ağırlığını azaltmaya ve odağını Çin ve Rusya’ya yönlendirmeye çalışıyor.

Ayrıca geçen aylar, Biden yönetiminin Körfez’deki müttefiklerini özellikle de Suudi Arabistan’ı, İran destekli Husilerin saldırıları karşısında korumaya hevesli olmadığını da gösterdi.

Bu bağlamda aralarındaki krizin sona ermesinin üzerinden bir yıl geçen Körfez ülkelerinin, İsrail, Suriye ve Libya meseleleri başta olmak üzere ortak bir dış politika benimseyip benimsemeyeceğine ilişkin sorular gündeme geliyor.

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close