Neden Kimse İsrail'in Nükleer Silahlarından Bahsetmiyor? - M5 Dergi
DünyaÖne ÇıkanStrateji Analiz

Neden Kimse İsrail’in Nükleer Silahlarından Bahsetmiyor?

Abone Ol 

2015 yılında imzalanan Ortak Kapsamlı Eylem Planı ve Orta Doğu genelindeki genel istikrarsızlık, İsrail’in öngörülebilir gelecekte bölgedeki tek nükleer silahlı devlet olarak kalmasını sağladı.

Foreign Policy’de yayımlanan analiz M5 tarafından çevrilmiştir.

Eylül 2016’da halka sızdırılan özel bir e-postada, eski dışişleri bakanı ve emekli ABD Ordusu generali Colin Powell, İsrail’in 200 nükleer silahdan oluşan bir cephaneliğine sahip olduğunu ima etti. Bu rakam biraz abartı gibi görünse de, İsrail’in güçlü bir nükleer stoğa sahip olduğuna şüphe yok.

Bu nükleer silahlar İsrail’i; konvansiyonel bir savaşta düşman devletlerin nükleer, kimyasal ve biyolojik savaş saldırılarına karşı caydırıcı bir karşı koruma sağlıyor. Fakat her şeye rağmen diğer silahlarda olduğu gibi İsrail’in bu silahları edinmesinin nedeni de aynı: Yahudi devletinin yıkımını önlemek.

İsrail, 1950’lerde nükleer üreten ülkeler kategorisine katılmaya başladı. David Ben-Gurion’un o dönemde nükleer bombaları İsrail’in düşmanlarına karşı sigorta olarak geliştirdiği bildirildi. O dönemde ülke tek başınaydı, hatta İsrail, Savunma Güçlerini silahlandırmak için karaborsadan konvansiyonel silahlar alıyordu. Nükleer silahlar, kendi kaderini kontrol etmek isteyen insanlar için nihai sigorta şekli olacaktı.

Ben-Gurion, bilim danışmanı Ernst David Bergmann’a İsrail’in gizli nükleer çabalarını yönetmesi ve İsrail Atom Enerjisi Komisyonu’nu kurup başkanlık etmesi talimatını verdi. Daha sonra İsrail’in cumhurbaşkanı ve başbakanı olarak görev yapmaya devam eden Şimon Peres, Fransa ile temas kurdu ve bu, Fransa’nın kullanılmış bir reaktörü yenileyerek yeraltında bir plütonyum işleme tesisi sağlamayı kabul etmesiyle sonuçlandı. Reaktör Negev çölündeki Dimona’da inşa edildi.

1960’ların sonunda Amerika Birleşik Devletleri İsrail nükleer silahlarını “olası tehlike” olarak değerlendirdi ve İsrail’e nükleer programı yavaşlatma çağrısı yaparak, İsrail’in Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşmasına katılmasını istedi fakat bu çabaları hiçbir sonuca varmadı.

Nihayet Eylül 1969’da, Nixon ve İsrail Başbakanı Golda Meir görüşmesi sonrası İsrail, ABD’nin teftiş talebini kabul ederek İsrail’in çoğalmayı durduracağını fakat karşılığında İsrail’in nükleer silahlarını beyan etmeyeceğini ve sorgulatmayacağını içeren gizli bir anlaşmaya vardıkları bildirildi.

1973 yılında meydana gelen Yom Kippur Savaşı’nda Arap orduları stratejik bir sürpriz yaptı ve İsrail Kara Kuvvetleri’ni hem Sina Çölü’ne hem de Golan Tepeleri’ne büyük bir sarsıntıya uğrattı. İşte o zaman İsrail nükleer silahları alarma geçirdi ve Jericho I karadan karaya füzeler ve F-4 Fantomlarını devreye aldı. Fakat ilerleye süreçte İsrail’in kararlı karşı saldırıları durumu her iki cephede de tersine çevirdi ve nihayetinde bu nükleer silahlar kullanılmadı.

Son dönemde İsrailîn nükleer silahları hakkında, özellikle verimleri ve stok miktarları hakkında pek bir şey bilinmiyor.

İsrail nükleer silaha sahip olduğunu onaylamıyor fakat inkar da etmiyor. Uzmanlar genel olarak ülkeyi şu anda yaklaşık seksen nükleer silaha sahip olarak değerlendiriyor, Fransa, Çin ve Birleşik Krallık gibi ülkelerden daha az, ancak yine de çevresindeki rakiplerinin sahip olmadığı dikkate alındığında, bu oldukça büyük bir sayı.

Bu silahlar, İsrail’in kendisine yönelik herhangi bir saldırıyı caydıracağı şekilde kara, hava ve deniz temelli kuvvetlerden oluşan “üçlü” bir varyasyon olarak dağıtılmış durumdadır.

İsrail’in ilk nükleer silahları muhtemelen savaş uçakları tarafından kullanılan bombaları da içeriyor. Bunları taşıyan hava araçlarından birisinin F-4 Phantom’lar olduğu düşünülüyor. Büyük, çift motorlu sağlam bir saldırı uçağı olan Phantom, muhtemelen İsrail Hava Kuvvetleri’nin birinci nesil bir nükleer bomba taşıyabilen ilk uçağı. Yeni, daha küçük nesil nükleer yerçekimi bombaları ise muhtemelen F-15I ve F-16I savaşçılarını donatıyor.

İsrail’in ilk kara tabanlı nükleer silahları, Fransa ile işbirliği içinde geliştirilen Jericho I füzelerine dayanıyordu. Jericho I’in emekli olduğuna inanılıyor, yerine Jericho II ve -III balistik füzeler geldi. Jericho II’nin menzili 932 mil iken, İran’ı ve diğer uzak devletleri risk altında tutmak için tasarlanan Jericho III’ün menzili en az 3.106 mil. İsrail balistik füzelerinin toplam sayısı bilinmiyor, ancak uzmanlar tarafından en az iki düzine olduğu tahmin ediliyor.

Diğer nükleer silahlı ülkeler gibi, İsrail Donanması’nın da nükleer silahları denizaltılarında konuşlandırdığı bildiriliyor. İsrail, uzmanların nükleer uçlu seyir füzeleriyle donatıldığına inandıkları Alman yapımı beş denizaltıya sahip. Seyir füzelerinin temelinin Popeye füzesi veya Gabriel Antiship füzesi olduğu bildiriliyor.

İsrail muhtemelen yakın zamanda da kendisini nükleer bir güç olarak ilan etmeyecek; 2015 Ortak Kapsamlı Eylem Planı ve Orta Doğu’daki genel istikrarsızlık, İsrail’in öngörülebilir bir gelecekte muhtemelen bölgedeki tek nükleer silahlı devlet olarak kalmasını sağladı. Ve kısa dönemde de bunun için çabalar devam edecek gibi görünüyor.

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close