Afrika'da "eksen kayması": Rusya'nın Afrika'daki etkisi ve planları - M5 Dergi
DünyaÖne Çıkan

Afrika’da “eksen kayması”: Rusya’nın Afrika’daki etkisi ve planları

Abone Ol 

Rusya’nın hala kendisini Batı karşısında konumlandırarak Afrika ülkelerinde artan Batı karşıtlığından yararlanmaya çalıştığı görülüyor.

2. Rusya-Afrika Zirvesi Ekonomik ve İnsani Forumu 27-28 Temmuz 2023 tarihlerinde Rusya’nın St. Petersburg kentinde gerçekleşti. “Zirve diplomasisi” ya da Judd Devermont’un deyimiyle “zirve sanatı” (The Art of Summitry) [1], Afrika’daki küresel rekabetin bir tezahürü niteliğinde. Bugün Çin, Japonya, Güney Kore, Hindistan ve Türkiye’nin de aralarında olduğu pek çok kıta dışı aktör, Afrika ülkeleriyle ortaklaşa zirveler düzenleyerek kıtadaki varlık ve etkinliklerini artırma arayışında.

Rusya ise özellikle yükselen güçler arasında yeni bir güç mücadelesine sahne olan Afrika kıtasıyla zirve diplomasisine nispeten daha geç bir dönemde, 23-24 Ekim 2019 tarihlerinde Soçi’de düzenlediği 1. Rusya-Afrika Zirvesi’yle dahil oldu. Üçer yıllık periyodlar halinde düzenlenmesi planlanan zirvelerin 2. 1 yıllık gecikme sonucunda 2023’te gerçekleşti.

Tahıldan güvenliğe zirvenin gündemi

Rusya ile Afrika ülkeleri arasında “Barış, Güvenlik ve Kalkınma için” mottosuyla 2019’da yapılan ve 43 Afrika ülkesinin devlet başkanı düzeyinde katılım gösterdiği 1. zirvede, Afrika ülkeleriyle özellikle madencilik, petrokimya, nükleer enerji ve askeri işbirliği alanlarında 12,5 milyar dolar değerinde 92 anlaşma imzalandığı bildirilmişti. Öte yandan, bu anlaşmaların önemli bir kısmı, Rusya’yla Afrika ülkeleri arasındaki mevcut silah satışı anlaşmalarının kapsamının genişletilmesi ile ilgiliydi.

2’nci zirve kapsamında imzalanan 40’dan fazla anlaşmanın çoğu yine silah ve askeri teçhizat satışı üzerine. Aslında bu durum, Rusya’nın Afrika ülkelerinin en büyük silah tedarikçisi olduğu, Afrika ülkeleriyle bu silahların modernizasyonuyla askeri eğitim konularını da içeren ve Sovyetler Birliği dönemine dayanan askeri ve teknik işbirliği anlaşmalarının varlığı göz önünde bulundurulduğunda şaşırtıcı değildir.

Öte yandan, Rusya ile Afrika ülkeleri arasındaki 2. zirveye katılım çok daha düşük bir seviyede gerçekleşti. Sadece 17 Afrika ülkesinin devlet başkanı düzeyinde katılım gösterdiği zirvede 32 Afrika ülkesi ise büyükelçiler ve diğer üst düzey yetkililer tarafından temsil edildi.

Zirvenin en önemli gündem maddesi ise gıda güvenliği ve Rusya-Ukrayna çatışmasının Afrika’ya olası yansımalarıydı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, zirveye devlet başkanı düzeyinde katılımın düşük olmasından başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere Batılı ülkeleri sorumlu tutarken, bu ülkeleri tahıl ve gübre tedarikine engel olmakla da suçladı.

Rusya, 2022 yılının Temmuz ayında Birleşmiş Milletler (BM) ve Türkiye’nin arabuluculuğu sonucunda imzalanan, Ukrayna tahılının güvenli bir şekilde ihracının önünü açan Tahıl Koridoru Anlaşması’nı 18 Temmuz 2023 tarihinde sonlandırdı. Bu durumun küresel tahıl fiyatlarını yükseltmesinin yanı sıra anlaşmanın uzatılmamasından oldukça olumsuz etkilenen Afrika ülkelerindeki gıda güvensizliğini artırmasından endişe ediliyor.

Ancak Putin, tahıl sevkiyatını güvence altına alacağının garantisini vererek, 6 Afrika ülkesine (Mali, Orta Afrika Cumhuriyeti, Burkina Faso, Eritre, Zimbabve ve Somali) 25 ila 50 bin ton arasında ücretsiz tahıl tedariki vaadinde bulundu. Rusya, aynı zamanda, Somali’nin 684 milyon dolarlık borcunu sildiğini duyurdu. Bu ülkelerden Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti, Rus paralı askerleri olan Wagner Grubu’nun en etkin olduğu Afrika ülkeleri arasında yer alıyor. Bununla birlikte, -taraflar inkar etse de- Burkina Faso hükümetinin de Wagner ile anlaşmaya vardığı ve buna karşılık ülkedeki altın madenlerinden birinin işletme hakkının Wagner’e verdiği iddia ediliyor.

Geçtiğimiz haftalarda Wagner Grubu’nun lideri Yevgeniy Prigojin’in başlattığı ve başarısız olan krizin ardından kendisinin de zirveye katılım göstermesi, güvenlik ve askeri işbirliği konularının Rusya-Afrika ülkelerinin gündeminde önemli yer tuttuğunun göstergesi niteliğinde. Bu konudaki belirsizlik devam etmesine rağmen, Wagner’in en azından kısa vadede Afrika ülkelerindeki etkisini artırmaya ve Rusya’nın kıtadaki çıkarlarını gerçekleştirmeye yardım etmeye devam etmesi muhtemel görünüyor.

Anti-kolonyal söylem ve ilişkilere etkisi

Rusya’nın Afrika ülkeleriyle Soğuk Savaş dönemine dayanan derin bağlarının olduğu biliniyor. Bugün hala bu Sovyet mirasına atıfta bulunulduğu ve Rus yetkililerin Soğuk Savaş döneminde Afrikalı ülkelerin bağımsızlık mücadelelerine verilen desteği vurgulayan bir söylem kullandığı görülüyor.

Böylelikle kendisini eski sömürgeci ülkeler de dahil olmak üzere Batı’dan farklılaştıran Rusya, bu politikasını Afrika’ya sağladığı “koşulsuz” yardımlarla güçlendirmeye çalışıyor. Afrika’daki etki sahasını Batılı ülkeler aleyhine genişletmeye çalışan Rusya, Afrika ülkelerinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) başta olmak üzere uluslararası örgütlerin karar verme süreçlerinde reform taleplerine destek vererek Afrika’nın bu örgütlerde yeterince temsil edilmediği hususunun altını çiziyor. Afrika’yla temaslarda kullanılan bu “anti-kolonyal söylem” Afrika ülkelerinde önemli karşılık buluyor.

Soğuk Savaş sonrası dönemde ideolojik faktörlerin Rus dış politikasındaki rolü azalsa da Rusya’nın hala kendisini Batı karşısında konumlandırarak Afrika ülkelerinde artan Batı karşıtlığından yararlanmaya çalıştığı görülüyor. Afrika’da yaşanan küresel rekabette geri kalmak istemeyen Rusya, özellikle eski Fransız sömürgelerindeki varlığını giderek genişletiyor ve bunu yaparken bölgede Fransa’nın politikalarına karşı mevcut tepkiden besleniyor.

Bu anlamda zirve, Ukrayna krizi nedeniyle uluslararası alanda daha da yalnızlaşan Rusya için Afrika ülkeleriyle ortak bir zeminde buluşabileceği alanlara vurgu yaptığı ve Afrika’yla ilişkilerini geliştirme yönündeki kararlılığını vurguladığı, Afrika ülkeleri içinse Rusya’dan taleplerini dile getirebilecekleri bir ortam sağladı. BM’deki oylamalarda çoğu Afrika ülkesinin Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını kınayan yönergelere oy vermekten kaçınması Rusya’nın Afrika’yla ilişkilerini geliştirerek elde etmeyi umduğu diplomatik desteği biraz olsun kazandığını gösteriyor. Bu durumun gerçekleşmesinde Ukrayna krizinin patlak vermesinden sonra kıtaya 8 ziyaret gerçekleştiren Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un yoğun diplomasi turunun da rol oynadığını söyleyebiliriz.

Zirve sırasında Afrika ülkeleri ise Rusya’dan özellikle nükleer tesislerin inşası, silah sevkiyatı ve tahıl ihracatı gibi alanlarda işbirliği isteklerini dile getirdi. Ancak bu alanlarda imzalanan anlaşmaların varlığına karşın, Rusya’nın Tahıl Koridoru Anlaşması’ndan çekilme kararı, Afrika ülkelerinde oldukça büyük tepki çekti. Bu anlamda Kenya Dışişleri Bakan Yardımcısı Korir Sing’Oei’nin bu kararı “dünya gıda güvenliğine arkadan indirilen darbe” olarak nitelendirmesi dikkat çekicidir. Nitekim Kenya Devlet Başkanı William Ruto, mevkidaşları Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame, Nijerya Devlet Başkanı Bola Ahmed Tinubu ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti Devlet Başkanu Felix Tshisekedi gibi isimler zirveye katılım sağlamadı. Burada Rus yetkililerin atladığı önemli bir husus ise zirvede yapılan görüşmelerin Afrika ülkelerinin kendi çıkar ve taleplerinden ziyade Rusya’nın çıkarlarını yansıttığını düşünüp düşünmedikleri.

Rusya-Afrika ilişkilerinin geleceği

Rusya ile Afrika arasındaki 1’inci zirve öncesinde Paul Stronski, Rusya’nın partiye geç kaldığını söyleyerek, Afrikalı ülkelere ihtiyaç duyduğundan çok daha azını sunabileceğini iddia eden bir analiz kaleme almıştı.[2] Rusya’nın Afrika’daki etkinliğini fazla abartmamak gerektiği doğru olmakla birlikte, Afrika ülkelerinin Batılı ülkelerle karmaşık ve inişli çıkışlı bir ilişkilerinin olduğunu da kabul etmek gerek. Başka bir deyişle, Afrika’nın Rusya’yla farklı sektörlerde ilişkilerini artırması, Batılı ülkelerle bağlarını tamamen koparacağı ya da Fransa başta olmak üzere bu ülkelerin Afrika’dan tamamen çekilecekleri anlamına gelmiyor.

Rusya, uluslararası siyasette ağırlığını artırmak isteyen Afrika ülkeleri için geleneksel ortakları olarak kabul edilen Avrupa ülkeleri ile ABD karşısında alternatif bir ortak olmaya devam edecek. Ancak ilişkilerde gelinen noktaya rağmen, Batının yaptırımları karşısında Ukrayna savaşını finanse etmeye çalışan Rusya’nın savaşın daha da uzaması halinde Afrika’daki varlığını ne dereceye kadar aynı şekilde devam ettireceğini tahmin etmek oldukça güç. Üstelik ikili ilişkilerde gerginlik yaratmaya devam edecek önemli hususlar bulunuyor.

Putin’in tahıl sevkiyatı konusunda Afrika ülkelerine verdiği güvence, bu ülkelerin Rusya’yla Ukrayna arasındaki savaşın yol açtığı gıda krizinden en fazla etkilenen ülkeler olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Hatta Afrika Birliği (AfB), geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada Rusya’nın tahıl koridoru anlaşmasından çekilmesinden “büyük” üzüntü duyduğunu bildirdi. Şu anda 10 Afrika ülkesinde faaliyet gösterdiği iddia edilen Wagner Grubu’yla Moskova’daki hükümet arasındaki ilişkilerin belirsizliği de Wagner’den hizmet “satın alan” Afrika ülkeleri için önemli bir soru işareti.

Zirvenin sonuçlarıyla ilgili öngörüde bulunmak için henüz erken olsa da bu tür zirvelerle ilgili en tartışmalı konulardan biri imzalanan anlaşmaların kağıt üzerinde kalıp kalmayacağı. Örneğin, zirvede kabul edilen sonuç bildirgesi, Rusya’nın özellikle güvenlik ve enerji alanlarında Afrika ülkeleriyle ilişkilerini geliştirme kararlılığını ortaya koyuyor. Bir önceki zirveyle karşılaştırıldığında daha çok öne çıkan bir alan ise tahmin edileceği üzere gıda güvenliği.

Bildirgede tarafların uluslararası tedarik zincirlerinin aksamasının yanı sıra gıda fiyatlarındaki artış da dahil olmak üzere küresel gıda güvenliğiyle ilgili derin endişelerini dile getirdikleri görülüyor. Ancak Rusya zirvede Afrikalı ülkelere çok şey teklif etmiş olsa da, bu vaatlerin gerçekleştirilip gerçekleştirilmeyeceğini ya da imzalanan 2’li işbirliği anlaşmalarının pratikte ne kadar uygulanacağını zaman gösterecek.

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close