Cold Start’tan Azm-e-Nau’ya: Hindistan ve Pakistan’ın askeri doktrin savaşı - M5 Dergi
Öne ÇıkanStrateji Analiz

Cold Start’tan Azm-e-Nau’ya: Hindistan ve Pakistan’ın askeri doktrin savaşı

Abone Ol 

Hindistan ve Pakistan arasında tarihi gerilim zaman zaman tekrar ederken uzmanlar, Hindistan’ın Pakistan’dan gelecek herhangi bir nükleer tehdide karşı 2004’te geliştirdiği “Cold Start (Soğuk Başlangıç) Doktrininin” uygulanabilirliğini sorguluyor.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsünün (SIPRI) 2025 yıllığında yer alan verilere göre, Hindistan’ın 180, Pakistan’ın ise 170 nükleer savaş başlığına sahip olduğu tahmin ediliyor.

Bu durum, iki ülkenin gelecekte yaşayacağı herhangi bir çatışma durumunun “nükleer bir yıkıma evrileceği” endişelerini artırıyor.

Hindistan’ın, 22 Nisan’da Cammu Keşmir’in Pahalgam bölgesinde gerçekleşen saldırısına misilleme olarak, 6 Mayıs’ta Pakistan toprakları ve Pakistan’ın kontrolündeki Azad Keşmir bölgesine füze saldırıları düzenlemesiyle taraflar arasında çatışmalar başladı.

Çatışmalar, 10 Mayıs’ta ABD’nin ara buluculuğunda son bulmasına rağmen Hindistan’ın Pakistan’ı terör saldırısından sorumlu tutması, gerilimin “tazeliğini koruduğunu” açıkça gösterdi.

İki ülke arasında gerilimler zaman zaman devam ederken, Hindistan’da 2001’de meydana gelen parlamento saldırısının ardından Yeni Delhi yönetiminin geliştirdiği Cold Start Doktrini de öne çıkan gündemlerden biri oldu.

Doktrin nasıl geliştirildi?

2001’de Hindistan Parlamentosu’na düzenlenen ve beş silahlı saldırganın yedi güvenlik görevlisini öldürdüğü saldırı, Hindistan ile Pakistan arasındaki gerilimi tırmandıran bir dönüm noktası haline geldi.

Yeni Delhi, saldırıdan Pakistan merkezli militan grupları sorumlu tuttu ve iki ülke nükleer savaş senaryolarını gündeme taşıyan bir “askeri restleşme” sürecine girdi.

Bu krizin ardından Hindistan’da ordunun, geleneksel seferberlik sürecinin yavaşlığı ve caydırıcılıktaki yetersizliği yönünde bazı eleştiriler yükseldi.

Hint ordusu, Cold Start Doktrini olarak bilinen yeni bir askeri konsepti geliştirdi. Doktrin, geniş çaplı harekatlar yerine, hızlı, bölgesel ve sınırlı saldırılarla Pakistan’a karşı ani askeri tepkiler verebilmeyi hedefliyor.

Buna göre, iki ülke arasındaki çatışma, nükleer bir savaşa evirilmeden önce, Hint ordusuna ait küçük mekanize birliklerinin, Pakistan topraklarının derinliklerine (50-80 km) nüfuz ederek çok sayıda baskı noktası oluşturması ve böylece dış diplomatik müdahaleden önce Pakistan’ın askeri uyumunu hedef alması amaçlanıyor.

Ancak aradan geçen 21 yıla rağmen doktrinin sahada tam anlamıyla uygulanıp uygulanamayacağına dair soru işaretleri sürüyor.

Doktrinin uygulanabilirliği tartışmaları

Cold Start’ın yalnızca askeri değil, aynı zamanda siyasi bir araç olarak şekillendiği yönünde görüşler de dikkati çekiyor.

Doktrinin uygulanabilirliği, Hindistan’ın askeri kapasitesinin yanı sıra, iç siyasi iradesi, bürokratik koordinasyonu, kamuoyu yönetimi ve uluslararası tepkileri göğüsleyebilme becerisiyle doğrudan ilişkilendiriliyor.

Ayrıca, böyle bir stratejinin kriz anlarında kontrollü ve hızlı şekilde hayata geçirilebilmesi, Hindistan’ın sivil-asker karar alma mekanizmalarının etkinliğine bağlı görülüyor.

King’s College London’dan Doç. Dr. Walter C. Ladwig’in, 2008’de Oxford Üniversitesinden yayımlanan “Hindistan Ordusunun Cold Start Stratejisine Genel Bir Bakış ve Değerlendirme” başlıklı makalesine göre, 2001’deki parlamento saldırısının ardından Hindistan’ın başlattığı “Parakram Operasyonu’nun” amacı olarak Keşmir’e askeri yığınak yapabilmesinin gecikmesi, Yeni Delhi yönetiminin yeni bir strateji geliştirme arayışını da körüklemişti.

Ladwig, AA muhabirine, Hindistan’ın geliştirdiği Cold Start doktrinine ilişkin yazılı değerlendirmelerde bulundu.

Cold Start’ın stratejik ve operasyonel tanımları

Stratejik olarak Cold Start Doktrini’ni, “nükleer eşiğe gelmeden iki ülke arasındaki çatışmada sınırlı bir savaş kabiliyeti geliştirme girişimi” olarak tanımlayan Ladwig, operasyonel olarak ise doktrini “mekanize birliklerin Pakistan topraklarının küçük bir kısmına müdahale ederek çok sayıda baskı noktası oluşturması ve karşı tarafın askeri uyumunu bozması” şeklinde niteledi.

Ladwig, uluslararası mekanizmanın müdahalesi olmadan önce sınırlı bir askeri müdahale ile üstünlük kurma çabası olarak değerlendirdiği doktrini, “Cold Start, temelde hız ve kararlılıkla ilgilidir.” ifadeleriyle aktardı.

Yeni Delhi’deki 2001 parlamento saldırısının ardından Hindistan ordusunun hareket yavaşlığının, doktrinin geliştirilmesine yol açtığını ifade eden Ladwig, ayrıca Keşmir’deki saldırıların da bu sürece katkıda bulunduğunu belirtti.

Ladwig, doktrinin, Hindistan’a “konvansiyonel caydırıcılık kazandırma amacıyla” ortaya çıktığını vurguladı.

“Cold Start sadece bir kavram, tam uygulanan bir yaklaşım değil”

Cold Start doktrininin geliştirildikten sonra resmiyet kazanıp kazanmadığı ise tartışmalara konu oldu.

Hindistan’da Jawaharlal Nehru Üniversitesinden Doç. Dr. J. Jeganaathan, resmen ilan edilmemiş olmasa da doktrinin amacının “çatışma durumunda Hindistan’ın, tam ölçekli bir savaş ya da nükleer çatışma yaşanmadan, sınırlı askeri saldırılarla caydırıcılık sağlaması” olduğunu savundu.

Bu yönüyle doktrine yönelik değerlendirmeler, hem teorik çerçevesini hem de sahadaki uygulanabilirliğini sorgulayan yaklaşımları beraberinde getiriyor.

Pakistan ve Hindistan arasındaki çatışma tehditlerinin Yeni Delhi yönetimini “sürekli savunma halinde olmaya ve stratejik belirsizlik yaşamaya ittiğini” ileri süren Ladwig, Cold Start’ın, mevcut tehdide “doktrinel bir yanıt” olarak geliştirildiğini vurguladı.

Ladwig, “Cold Start sadece bir kavramdı, tam olarak uygulanan bir yaklaşım değildi.” ifadesini kullandı.

Pahalgam bölgesindeki terör saldırısı yeniden gündeme getirdi

Hindistan ile Pakistan tarih boyunca silahlı çatışmalara zaman zaman sürükleniyor.

Bu çatışmaların sonuncusu, Hindistan’ın 22 Nisan’da Cammu Keşmir’in Pahalgam bölgesinde yaşanan terör saldırısına karşılık olarak 6 Mayıs’ta Pakistan ve Pakistan’ın kontrolündeki Azad Keşmir bölgesine füze saldırısı düzenlemesiyle bir kez daha yaşanmıştı.

6 Mayıs’taki saldırı, Hindistan’ın Cold Start benzeri bir yaklaşımı hayata geçirip geçirmediği yönündeki tartışmaları yeniden gündeme taşıdı.

Uzmanlar, 10 Mayıs’ta ABD’nin ara buluculuğuyla ateşkes ilan eden iki ülkenin gelecekte yeniden bir çatışma riskiyle karşı karşıya kalması üzerine odaklanıyor.

Jeganaathan, gelecekteki olası bir saldırı esnasında Hindistan’ın söz konusu doktrininin, “konvansiyonel olmayan düzeydeki güvenlik tehdidini ele almak için hala uygulayabileceğini” öne sürüyor.

Askeri doktrinlerin değişebileceğini ifade eden Jeganaathan, “Doktrin, ortaya çıkışından bu yana insansız hava araçları, hava tehditleri gibi askeri teknolojik faktörlerin evrimine uyum sağlayacak şekilde gelişmiştir.” değerlendirmesinde bulundu.

Ladwig ise Cold Start’ın “bugün tam anlamıyla hayata geçirilmiş operasyonel bir doktrinden ziyade tarihsel ve kavramsal bir referans olarak etkisini sürdürdüğünü” belirterek, asıl amacının “Hindistan’ı daha esnek bir stratejiye zorlamak olduğunu” vurguladı.

Güney Asya’da Cold Start ve caydırıcılık algısı

Pakistan’ın başkenti İslamabad’daki Quaid-i-Azam Üniversitesinden Dr. Salman Ali Bettani ise Cold Start doktrinini “Hindistan’ın, stratejik hedeflerine ulaşmak için nükleer tehdit riski olmaksızın sınırlı bir savaş alanı bulmaya yönelik provokatif girişim” şeklinde tanımlıyor.

Bettani, Güney Asya’da nükleer bir çatışma riskinin konuşulmasının bile “tüm tehdit senaryolarını karıştırdığını” ifade etti.

Doktrinin, “hassas ve değişken bir tehdit ortamında” çatışmaların tırmanması riskini artıracağı ihtimaline değinen Bettani, “Cold Start, caydırıcılık istikrarını değiştirmeye çalışarak Güney Asya’da tehdit senaryosunu da etkilemiştir.” dedi.

Cold Start’ın iki ülkenin karşılıklı nükleer kapasitelere sahip olmasına rağmen “sınırlı bir savaş yürütme amacı taşıdığına” değinen Bettani, bunun “Güney Asya’nın güvenlik ortamında yanlış hesaplama ve hızlı tırmanma riskini inkar edilemez bir şekilde artırdığını” öne sürdü.

Pakistan’ın Cold Start Doktrini’ne cevapları

Pakistan, Hindistan’ın Cold Start Doktrini’ni dengelemek amacıyla 2009–2013 yılları arasında “Yeni Savaş Konsepti” (New Concept of War Fighting – NCWF) kapsamında askeri hazırlıklar yaptı.

Bu dönemde özellikle “Azm-e-Nau-III” ve “High Mark” gibi tatbikatlarla kara ve hava kuvvetleri arasındaki koordinasyon güçlendirildi, böylece Hindistan’ın hızlı saldırılarına karşı koyma kapasitesi artırıldı.

Bettani’ye göre, Pakistan sadece kara ve hava gücünü değil, aynı zamanda deniz tabanlı ikinci vuruş kabiliyeti ve seyir füzeleri gibi stratejik silah sistemlerini de geliştirerek Cold Start’a karşı caydırıcılığını korumaya çalışıyor.

Doktrinin günümüzde iki ülke arasında hala önemli bir tehdit unsuru olduğunu vurgulayan Bettani, “Pakistan’ın bakış açısına göre Cold Start hala oldukça ‘canlı’ bir tehdit senaryosudur.” dedi.

Bettani, son çatışmalarda Pakistan’ın yeniden etkili bir caydırıcılık sağlayabildiğini belirterek, bu başarının “konvansiyonel düzeyde ileri bir entegrasyon stratejisi, ezici hava üstünlüğü ve çoklu seçeneklerin hazır tutulması” ile mümkün olduğunu ifade etti.

Kaynak AA / Yasin Yorgancı

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close