Ardan Zentürk yazdı... Türkiye ABD-Rusya'nın da yarışacağı bir seçime gidiyor... - M5 Dergi
GündemÖne Çıkan

Ardan Zentürk yazdı… Türkiye ABD-Rusya’nın da yarışacağı bir seçime gidiyor…

Abone Ol 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çalışmaları çerçevesinde bulunduğu New York’ta, Amerikalı mevkidaşı Joe Biden ile görüşmeden Türkiye’ye döndü.

Ziyaret öncesi yaptığı açıklamalarda, Türkiye-Amerika hattındaki sorunlu konuları, fırsat olursa, Biden ile yüz yüze ele alacağını ifade etmişti. Anladığım kadarıyla her ne kadar, Ukrayna-Rusya tahıl anlaşması ve son, esir değişimi anlaşmaları nedeniyle Türkiye’ye teşekkürlerini sunsa da Amerikan yönetiminin Erdoğan’a dönük “soğuk duruşu” devam ediyor.

Bu, Biden ve ekibi Beyazsaray’a yürürken alınmış bir karar ve şu ana kadar değişeceğine ilişkin bir işaret de alınmadı.

16 Aralık 2019 günü New York Times editörleri ile buluşan Biden, şunları söylemişti:

Bence yapmamız gereken Erdoğan’a karşı farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz. Açıkça pozisyonumuzun parlamentoda yer edinmek isteyen Kürt nüfusun entegrasyonunu sağlamak olduğunu söylemeliyiz. Yanlış olduğunu düşündüğümüz şeyler hakkında sesimizi çıkarmalıyız. Yaptıklarının bedelini ödemeli. Bazı silahları ona satıp satmayacağımızla ilgili bir bedel ödemeli (…) Günün sonunda Türkiye Rusya’ya bağımlı olmak istemez (…) Yapacağım son şey ona Kürtler konusunda boyun eğmek olurdu. Onunla Kürtler konusunda birkaç kez görüşmüştüm (…) Bölgedeki müttefiklerimizle bir araya gelerek onun bölgedeki faaliyetlerini tecrit etmek bizim için çok çaba gerektiren bir iş. Özellikle de Doğu Akdeniz’deki petrol gibi, uğraşması çok uzun süren bir çok diğer konu var…”

Biden, 3 yıl önceki bu sohbet konuşmasının doğrultusunda devam ediyor.

  1. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Beyazsaray’dan ilk telefon görüşmesi, 23 Nisan 2021 günü oldu, ertesi gün –sözde- Ermeni soykırımını tanıdığını açıkladı.
  2. Erdoğan-Biden iki kez NATO zirveleri çerçevesinde yüz yüze görüştüler, Erdoğan FETÖ ve PKK konusundaki görüşlerini aktardığını bildirdi, bu iki örgütle mücadelede Beyazsaray’dan destek alınmadı. Aksine, Amerikan askerleri PKK’lı teröristler ile gözümüzün içine bakarak askeri tatbikat bile yapıyorlar.
  3. Türkiye F-35 programında “S-400 gerekçesiyle” çıkarıldı, oysa, bu, İsrail’in 2010 yılından bu yana alınmasını istediği bir karardı, şimdi de Ankara’nın F-16 talebi bilinçli bir politika ile oyalanıyor.
  4. ABD, Doğu Akdeniz’de 3+1 ittifakını güçlendirerek, Türkiye’yi Antalya limanına hapseden güç olmayı sürdürüyor. Yunanistan-Kıbrıs Rum-İsrail ittifakı, Amerika’nın güvenlik şemsiyesi altında ve özellikle Yunanistan topraklarındaki askeri varlığının artmasıyla şekilleniyor.
  • TÜRKİYE’DE YABANCI YATIRIMIN KADERİ BEYAZSARAY İŞARETİNE BAĞLIYSA…

Belli ki, Erdoğan, özellikle 2023 Seçimi’ne doğru “itidalli” politikalara yönelmek zorunda…

Amerika ilişkilerin ısınmasını, iki noktada istiyor; Bir, Biden haklı, tamamen Rusya’ya muhtaç bir ülke lideri olarak görünmeyi arzu etmiyor, İki, Türkiye’nin yabancı yatırımları çekmek için Beyazsaray’ın küresel finans sistemine bir tür “garantör” işareti vermesi gerektiğini çok iyi biliyor.

Birleşmiş Milletler’in tam karşısındaki Türkevi’ni, bir tür diplomasi merkezi haline getiren Erdoğan, özellikle hükümete yakın medya editörlerini rahatlatan güçlü bir görüntü vermesine karşı ABD’den “buruk döndü…”

Bu, “Başkan Biden ile görüşmek ister miydiniz?” yönündeki soruya “O Biden ben de Erdoğan” diyerek cevap vermesi, bütün çabalara rağmen Amerikan-Türkiye ilişkisinin istenilen düzeyde olmadığını işaret ediyordu.

Erdoğan, ülkede enflasyonun yüzde 80’i aştığı, yatırımların durması nedeniyle işsizliğin arttığı, Türk Lirası’nın değer kaybındaki kanamanın durdurulamadığı bir süreçte seçime gitmenin yüksek risk taşıdığını iyi bilen deneyimli bir politikacı…

Bu nedenle, A-B-C planlarının olduğu kesindir.

  • ARAP KAPİTALİZMİ KURTARICI ROL OYNAR MI?..

Erdoğan’ın 15 Temmuz 2016 ihanetinin perde arkasında oldukları bilinen Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan yönetimleriyle bütün yaşanılanlara rağmen iyi ilişki kurması, önemli bir adım olarak kabul edilmeli.

BAE’nin artık bir numaralı yöneticisi Muhabbed bin Zayed ve Suudi Arabistan’ın Cemal Kaşıkçı cinayeti azmettiricisi olarak tanınan veliaht prensi Muhammed bin Selman ile yapılan el sıkışmaların perde arkasında, Körfez’deki “ARAP KAPİTALİZMİ”nden sağlanacak mali imkanlar var kuşkusuz…

Türkiye’nin 2022 yılının 7 ayında cari açığının 36.7 milyar Dolar gibi rekor seviyede olması, bu açığın 24.4 milyar Dolar’lık bölümünün de Merkez Bankası bünyesinde yer alan “net hata noksan kalemi hesabından” sağlandığının anlaşılması dikkat çekici…

İşin teknik yönünü bir kenara bırakırsak,Türkiye’nin cari açığının büyük bölümü, “kimliği bilinmeyen kaynaklardan akan Dolar’lardan” karşılanıyor. Güvenilir kaynaklar, Erdoğan’ın, 2023 Seçini stratejisinde Rusya, BAE, Suudi Arabistan, Katar ve Azerbaycan’dan gelecek 55 milyar Dolar’lık para akışına güvendiğini vurguluyordu… Nitekim Erdoğan, son açıklamalarından birinde şöyle dedi:

Merkez Banka’mızda dikkat ederseniz bir defa, rezerv yükselmeye başladı. Bu tabii döviz rezervi noktasında bizim rahat hareket etmemizi sağlamış oluyor. Bu konuyla ilgili de şu anda bir çok dost ülke gerekli desteklerini sağolsun veriyorlar. Onlardan aldığımız borçlar Merkez Banka’mızı güçlendiriyor. Bu döviz sorununun üstesinden geleceğimize inanıyorum…”

Erdoğan, Türk ekonomisinin girmiş olduğu darboğazda, “dost ülkelerden sağlanan borçlar” ile bir tür ferahlama zemini yakalayabileceğine inanıyor. Buradaki soru işareti, Muhammed bin Zayed ve Muhammed bin Selman’ın şu anda gösterdikleri “el sıkışma görüntüsü vaatlerine uygun” desteği ne kadar sürdürecekleridir.

İsrail’den gelen sinyallerin, bu ülkenin Türkiye ile yumuşama sürecini bir çeşit bekle-gör diplomasisine ve hatta 2023Seçimi sonrasına bıraktığı yönünde olması, Körfez ülkelerinin “Erdoğan stratejisini” değiştirebilir.

Arap liderlerin Erdoğan’ın seçim kazanmasından mutlu olacağını kim söyleyebilir?

  • PUTİN’İN DESTEĞİ, BATI’NIN YENİ HESAPLARINA YOL AÇABİLİR…

Amerikan yönetiminin Türk iç siyasetinde “6’lı Masa” olarak tanımlanan muhalefet partilerini Erdoğan karşısında güçsüz gösterecek “yakınlaşma politikalarını” izlemeyeceğini göstermesi, “Putin unsurunun” öne çıkmasına neden oldu.

19 Temmuz, Tahran’daki Astana Zirvesi’yle birlikte son iki ayda Rus lider ile 3 kez yüz yüze görüşen Erdoğan’ın çizdiği rota dikkat çekicidir.

Özellikle, Rusya’nın “kardeş millet” olarak nitelediği Sırbistan’ın başkenti Belgrad’daki açıklamalarında Batı devletlerini Rusya’ya karşı sürdürdükleri yaptırımlar nedeniyle açık bir şekilde eleştirmesi, kuşkusuz ilgili başkentlerde not edildi.

Putin, Erdoğan’ın 2023 seçimine dönük en büyük endişelerinden birini kolay çözen bir lider oldu: Türkiye, enerji fiyatlarında rahatlayan, Rusya’ya doğalgaz faturasını kolay ödeme imkanı bulan bir devlet haline geldi.

Aslında Putin’in bu desteği, önümüzdeki kış aylarında seçmenin özellikle Avrupalılara göre çok daha düşük enerji faturası ödeyeceğini gösteriyor.

Putin’in tahıl ve esir takası anlaşmalarında yüksek kredi sağlaması, Akkuyu Nükleer Santrali projesi çerçevesinde Türkiye’ye akan 20 milyar Dolar ve düşük enerji faturasıyla Erdoğan’a destek olduğu yönündeki görüşler kuvvet kazanıyor.

Amerikan yönetiminin arkasında durduğu muhalefet ile Putin’in desteklediği lider arasında bir genel ve başkanlık seçimi senaryosu, kuşkusuz, Türkiye için hoş olmayan bir senaryodur.

Erdoğan, taktik manevra kabiliyeti yüksek bir siyaset adamı…

İhtimal, Amerikan yönetimi ile iyi ilişki zemini için bir süre daha çaba gösterecektir…

Bu çabalar, Beyazsaray’ın duvarına çarpıp döndüğünde ise, “Şangay İşbirliği Örgütü’ne üye olmak isteriz” açıklamalarıyla Batı’ya mesaj veren Erdoğan’ın ne yapacağı da merak konusudur…

Kuşkusuz, bu denklemde Erdoğan için asıl risk, Putin’in 2023 yılındaki muhtemel kaderidir…

Ardan ZENTÜRK

Etiketler
Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close