Analiz: Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan zirvesi ve Türkmen gazının önemi - M5 Dergi
DünyaÖne Çıkan

Analiz: Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan zirvesi ve Türkmen gazının önemi

Abone Ol 

Avrupa’nın ve beraberinde dünyanın ciddi bir enerji krizi ile karşı karşıya olduğu bir dönemde gerçekleştirilen bu zirve Türkiye’nin Rusya-Ukrayna savaşı ve tahıl koridoru anlaşmasında olduğu gibi ilgili tarafları bir araya getirme ve müzakere masasında birleştirme iradesini ortaya koyması açısından oldukça önemlidir.

Dünya ciddi bir enerji krizinden geçiyor. Rusya-Ukrayna savaşı, Rusya’nın petrol, doğal gaz ve kömür alanlarında en büyük üretici ve ihracatçı ülkelerden biri olması nedeniyle enerji piyasalarını doğrudan etkiliyor. Çünkü Batılı devletlerin başı çektiği ülkeler Moskova yönetiminin başlattığı bu savaşı finanse etmemek adına çeşitli yaptırım kararları alarak uyguluyor. Böylesi bir ortamda alternatif enerji tedarikçilerinin önemi hiç olmadığı kadar artarken gözler Hazar Denizi’ne kıyısı olan ülkelere de çevriliyor.

Azerbaycan ve Türkmenistan önemli doğal gaz rezervlerine sahip ülkelerdir. Halihazırda Türkiye, Gürcistan, İran, Yunanistan, İtalya ve Bulgaristan’a doğal gaz ihraç eden Azerbaycan 2,5 trilyon metreküplük rezerviyle dünyanın en büyük 12. doğal gaz rezervine sahip ülkesi konumundadır.

Türkmenistan ise dünyanın en büyük 4. doğal gaz rezervine sahip ülkesidir. 13,6 trilyon metreküplük rezerve sahip Türkmenistan yalnızca Rusya ve Çin’e doğal gaz ihraç ediyor (2021 verilerine göre sırasıyla 10,5 ve 31,5 milyar metreküp). 2021 sonunda imzalanan bir anlaşmayla 2022 itibarıyla İran’a yıllık 1,5-2 milyar metreküp doğal gaz ihraç edilmesine de karar verilmiştir.

Azerbaycan 2021’de 31,8 milyar metreküp doğal gaz üretirken 12,7 milyar metreküp (küçük bir kısmı ithal) doğal gaz tüketmiş ve 19,6 milyar metreküp de ihraç etmiştir. Türkmenistan ise 79,3 milyar metreküp doğal gaz üretirken 36,7 milyar metreküp gaz tüketmiş ve 42,1 milyar metreküp gaz ihraç etmiştir. Bahse konu miktarlar Rusya’nın üretim ve ihracat verileri ile kıyaslandığında görece az olsa da alternatif oluşturmaları açısından önem arz ediyor.

Azerbaycan en fazla doğal gaz ihracatını Türkiye’ye yapıyor. Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı ve Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) Azerbaycan’dan Türkiye’ye gaz taşıyor. Şah Deniz 2 Sahası’nda üretilen gaz TANAP aracılığıyla Türkiye pazarında tüketilmesinin yanı sıra Avrupa pazarına da ihraç ediliyor. TANAP’ın parçası olan ve 16 milyar metreküp doğal gaz taşıma kapasitesine sahip Güney Gaz Koridoru’ndan 10 milyar metreküp Avrupa’ya ve 6 milyar metreküp de Türkiye’ye doğal gaz ihraç ediliyor.

Bununla birlikte hat henüz proje aşamasındayken kapasitenin 32 milyar metreküpe çıkarılması ve bunun 20 milyar metreküpünün Avrupa’ya ihraç edilmesi planlanmıştır. Avrupa’nın içinde bulunduğu enerji krizi nedeniyle geçtiğimiz aylarda kapasite artışının planlanandan önce gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. Böylece Avrupa daha fazla Azerbaycan gazı ithal edebilir duruma gelecektir. Ancak mevcut durumda 10 milyar metreküp olan ihracatın 20 milyar metreküpe çıkarılmasının 2027’ye dek sürebileceği ifade ediliyor. Bu durum ise Avrupa için Türkmen gazı alternatifini yeniden ön plana çıkarıyor.

Türkmen gazının bölgedeki en büyük tüketicilerden biri olan Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa piyasalarına ulaştırılması ise uzun süredir planlanan ancak hayata geçirilemeyen bir hedeftir. Hazar Denizi’nin statü sorunu bunun en temel nedenlerinden biridir. Söz konusu sorun İran ve Rusya’ya olası projelere karşı çıkmak için sağlam bir zemin oluşturmuştur. Ancak 2018’de imzalanan “Hazar Denizi’nin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşme” sorunun çözümüne yönelik bazı yenilikler getirmiştir.

Sözleşmedeki madde 8.1 “Deniz yatağı ve toprak altındaki kaynakların geliştirilmesine ilişkin bu devletlerin toprak altının işletilmesi ve diğer meşru ekonomik faaliyetlere ilişkin egemen haklarını kullanmalarını sağlamak üzere, uluslararası hukukun genel kabul görmüş ilkeleri ve normları dikkate alınarak, Hazar Denizi’nin deniz tabanının ve toprak altının sektörlerle sınırlandırılması, kıyıları karşı karşıya ve yan yana olan devletler arasında anlaşma ile gerçekleştirilecektir” hükmünü içeriyor. Yani kendi aralarında anlaşan kıyıdaş ülkeler deniz tabanındaki kaynakları çıkarma ve işletme hakkına sahip olmuştur.

Sözleşmenin doğrudan boru hatlarıyla ilgili 14. maddesi tarafların deniz altına kablo ve boru hatları döşeyebileceğini ancak bunun çevresel standartlara uygun olması gerektiğini belirtiyor. Bahse konu standartlar kıyıdaş devletlerin taraf oldukları uluslararası anlaşmalar ve Hazar Denizi’nin Deniz Çevresinin Korunması Çerçeve Sözleşmesi uyarınca belirleniyor. Bu durumun diğer kıyıdaş ülkelere çevresel gerekçeleri öne sürerek olası projelere itiraz etme hakkı verdiği düşünülürken sözleşmenin imzalandığı Ağustos 2018’den bu yana henüz bir projenin gündeme getirilmemesi ise soru işaretlerine neden oluyor.

Avrupa başta olmak üzere tüm dünyayı etkileyen enerji krizi Türkmen gazı alternatifinin yeniden gündeme alınmasına neden olmuştur. Rusya’dan ithal edilen gazın tamamen durma noktasına gelmesiyle yeni arayışlara başlayan Avrupa ülkelerinde gözler Hazar’a kıyıdaş devletlere çevrilmiş durumda ve Türkmenistan da bu açıdan önemli bir ülkedir. AB politika yapıcılarının ve üye ülkelerden üst düzey hükümet temsilcilerinin çeşitli ziyaretler düzenleyerek anlaşmalar yapmaya çalıştığı bir dönemde bu konuda önemli bir adım da Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan tarafından atılmıştır.

14 Aralık’ta Türkmenistan’da bir araya gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Türkmenistan Cumhurbaşkanı Serdar Berdimuhammedov Türkmenistan doğal gazının ihracatı için görüşmüştür. Görüşmede üçlü iş birliği formatıyla Türkmen gazının Güney Gaz Koridoru yani TANAP aracılığıyla Türkiye’ye ve Avrupa’ya ihraç edilmesi ihtimali gündeme getirilirken alternatif projeler, yatırımlar ve faaliyetlerin destekleneceği belirtilmiştir.

Enerji alanındaki iş birliğinin güçlendirilmesi için imzalanan mutabakat zaptı somut adımlar atılması konusundaki kararlılığı gözler önüne sererken krizin yaşandığı günlerde enerji güvenliğinin ne denli önemli olduğu bir kez daha vurgulanmıştır. Enerjinin yanı sıra ticaret, ekonomi, ulaştırma, eğitim ve kültür alanlarında da iş birliklerinin artırılması hedeflenirken zirvenin yakın zamanda yeniden toplanmasına karar verilmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ev sahipliğinde Türkiye’de gerçekleştirilmesi öngörülen ikinci zirvede doğal gaz tedariki konusunda daha somut adımların atılması hedeflenmektedir.

Avrupa’nın ve beraberinde dünyanın ciddi bir enerji krizi ile karşı karşıya olduğu bir dönemde gerçekleştirilen bu zirve Türkiye’nin Rusya-Ukrayna savaşı ve tahıl koridoru anlaşmasında olduğu gibi ilgili tarafları bir araya getirme ve müzakere masasında birleştirme iradesini ortaya koyması açısından oldukça önemlidir.

Bahse konu doğal gaz anlaşmasının sağlanması halinde Avrupa Rusya’dan ithal ettiği gazın bir kısmını ikame edebilir duruma gelecekken Türkiye de doğal gaz ithal ettiği ülkelere bir yenisini daha ekleyerek arz güvenliğini artıracaktır. Türkmenistan da Çin, Rusya ve İran dışında yeni pazarlara kavuşarak pazar güvenliğini güçlendirecektir. Tüm taraflar için kazan kazan durumunu ortaya çıkarma potansiyeline sahip Türkmen gazı ihracatı planının hayata geçirilmesi İran ve Rusya’nın aleyhine gibi görünse de karşı karşıya oldukları yaptırımları aşabilmek için bir fırsat da oluşturabilir.

Rusya ve İran’ın Türkmenistan ve Azerbaycan aracılığıyla Türkiye vasıtasıyla doğal gaz satması ihtimali yakın zamanda gündeme gelebilir. Böylesi bir durum ise Türkiye’nin doğal gaz ticaret merkezine dönüşme sürecini hızlandırabilir. Buna binaen yeni gelişmelere hazırlıklı olmak gerektir.

Kaynak: SETAV/Büşra Zeynep Özdemir

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close