Analiz: Trump-Musk ikilisi “çürümüş liberalizmin” alternatifini buldu: Faşizm zeminli yağmacı kapitalizm!.. - M5 Dergi
Öne ÇıkanStrateji Analiz

Analiz: Trump-Musk ikilisi “çürümüş liberalizmin” alternatifini buldu: Faşizm zeminli yağmacı kapitalizm!..

Abone Ol 

Ardan ZENTÜRK M5 GENEL YAYIN YÖNETMENİ

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump ve “fiili başkan” Elon Musk, kurallarından sıkıldıkları neo-liberal sistemi yıkmak için belli ki, Batı siyasal kültürünün her zaman zor günlerde başvurduğu faşizmi kullanmakta kararlılar. Beyazsaray’ın bugüne kadar gördüğü “en küreselci sermaye grubu birliğinin” artan “ulusalcı kisve” altında “anti-küreselci” sloganlarla sürdürdüğü ataklar, dünyanın farklı coğrafyalarındaki ulusalcı hareketleri de heyecanlandırıyor.

Oysa, 20 Ocak 2025 günkü yemin töreninden bu yana yaşanılanlar, Amerika’nın başına hızla yerleşen ekibin tek hedefi olduğunu gösteriyor: BEYAZ, HIRİSTİYAN-YAHUDİ SEÇKİN ULUSLARIN DİĞERLERİ ÜZERİNDEKİ VAHŞİ EGEMENLİĞİNİ SAĞLAMAK VE DİĞER ULUSLARIN ZENGİNLİKLERİNİ YAĞMALAMAK…

Trump ve ekibine göre Filistinliler, adı bile anılmayacak aşağılık bir ulusu temsil ediyorlar, topraklarından sürülebilir, evlerine el konulabilir ve ulusal varlıkları “fantastik yatırım alanı” yapılarak milyarlarca dolar kazanılabilir…

Tarih, Batı emperyal güçlerinin (adları ne olursa olsun) bu hedefler doğrultusunda kullandıkları sistemin zaten adını veriyor: FAŞİZM…

Dünyanın en güçlü ordusunun başına geçen ekip, “öteki ulusları” yeri geldiğinde etnik temizlik politikasıyla ortadan kaldırmayı, zor durumda olanın malına el koymayı ana politika olarak benimseyen faşist anlayışla karşılaştık.

Amerikan Hazine Bakanı Scott Bessent, Ukrayna’nın başkenti Kiev’de Volodimir Zelensky ile bir araya geldiği saatlerde Trump, açıklamasında, “Hazine Bakanı Bessent, Amerikan çıkarları için bütün tehlikeleri göze alara Kiev’de bulunuyor, tehlikeli bir tren yolculuğu ile oraya vardı ve o yolculukta çevresinde çok fazla olay yaşanıyordu” diyordu. Bessent, Kiev’e kahramanlık sergilemek için değil, ülkenin zengin nadir metal rezervlerine el koymak için gitmişti! Trump, bu rezervler üzerinde başlangıç olarak 500 milyar Dolar’lık bir anlaşma yaparak, bugüne kadar savaş nedeniyle Ukrayna’ya verilmiş 350 milyar Dolar’ı geri almayı garanti etmeye çalışıyordu.

Devamında Münih Güvenlik Konferansı lobilerinden sızan bilgilere göre, Zelensky “ya kabul et ya git” mantığıyla önüne konulan anlaşmayı imzalamamıştı. Bilgiler, Trump ekibinin Ukrayna’nın zengin rezervinin yarısına el koymayı hedeflediği gösterdi…

  • NEO-LİBERAL ÇÜRÜMEDEN YAĞMA KAPİTALİZMİNE…

Özellikle, Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılmasından bu yana, dünyaya kabul ettirilen “neo-liberal sistemin” çürüdüğü açıktır. Dünya kaynaklarının yağmalandığı, son iklim değişikliğine varacak ölçüde pervasızlıkların yaşandığı, daha bugün itibariyle yaklaşık 100 milyon insanı göçmen kılmış ve gelecekte daha da büyük sosyal yıkımlara neden olacak insanlık tarihinin en büyük eşitsizliğinin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz.

STAR gazetesinin 16 Mart 2017 tarihli nüshasında “Liberal Avrupa’nın sonu, tarihin yeni başlangıcı” başlıklı yazımda şu konunun altını çizmiştim:

Aslında, “sevimli çocuklardı…” Sermayenin hakimiyetini, demokrasi ve insan hakları gibi yüksek ideallerle süslemeyi 19. yüzyılın ortalarından itibaren başardılar. “Birey” önemliydi ve tercihleri özgür kılındığında toplumsal barışın kendiliğinden sağlanacağını ileri sürüyorlardı. Hedefledikleri sistem“özgürlük” kavramını bireyin tercihler kaderiyle bütünleştirdi, atladıkları bir nokta vardı: Süslü laflara rağmen, insanlar arasında sosyal eşitliği sağlamakta acizdiler.

Ne zaman tarihin akışına hakim olsalar zengin daha zengin, fakir daha fakir oldu, fakirlere “birey olarak özgürsün” derken, onların sermaye sınıfının varlığı için kolay harcanabilir insanlar olduklarına inandılar. “Demokrasi” kavramını kendileri için bayrak yaptılar, “ötekilerin” demokrasilerine saygı duymadılar.

Aynı fikir geleneğinden doğan “sosyalizmi” bu nedenle sevmediler. Onları aynı dinin içinde şekillenmiş ortadan kaldırılması gereken batıl bir mezhep olarak gördüler, tarih içinde en büyük darbeyi, sosyalistlerden değil, uygulamalarını insan soyunun seçkinci evrimine karşı olduğuna inanan sağ kanattan, yani faşizmden yediler.

Tarih, onlara 2 büyük zafer hediye etti. Hitler-Mussolini ikilisini, sevmedikleri sosyalistlerin devleti Sovyetler Birliği’nin ittifakı ile yendiler, 1991’de Sovyetler Birliği dağıldığında ise insanlığın kaderinin ellerine geçtiğine inandılar.

Liberaller o kadar kendilerinden emindi ki, Francis Fukuyama isimli yazar, Soğuk Savaş’ın sonlanmasıyla artık tarihin sonuna gelindiğini, bundan böyle insanlığın demokrasi ve serbest piyasa ekonomisi içinde ortak “küresel” bir zeminde buluşacağını yazdı.

“Küreselcilerin” büyük bir iştahla insanlığa zorladığı sistemin bugünkü sonucu: Dünyanın en zengin 8 insanının serveti, en fakir 3.6 milyar insanının parasına eşit! Her toplumda üretilmiş yüzde 1’lik seçkin grup, dünya servetinin yüzde 52’sine el koymuş durumda, geri kalan yüzde 99 ise yüzde 48’i paylaşmaya çalışıyor!

Liberalizm, “demokrasi” ve “insan hakları” ile perdelediği vahşi ekonomik yüzünü bu kez uzun süre saklayamadı, insanlığın çok geniş coğrafyalarını kan ve ölümle buluştururken, kendi servetini korumanın yolunu tam olarak bulamadı. 2008’de Wall Street denilen küresel finans oligarşisi merkezindeki liberal hırsızlar nedeniyle girdiği ekonomik buhrandan çıkamayınca saldırganlaştı, belki de insanlığın sonunu getirecek toplu hesaplaşmaların peşine düştü.

Rusya’yı sıkıştırıyor, Çin’e gövde gösterisi yapıyor, Türkiye’ye sataşıyor, İslam coğrafyasını ise topluca hedefe oturtuyor. “Sevimli çocuklar” yüksek güven ve kibirle sonunda kazanacaklarından çok emin oldukları bir çatışma arıyorlar.

  • Faşizmle ittifak: Sonun başlangıcı

Ne zaman, varlıkları tehlikeye girse, kolayı seçtiler: Faşizme yol verdiler. Ne, kendileriyle aynı kökten gelen sosyal-demokratların fikir zemini, ne de “vicdan” ve “kul hakkı” zeminli İslam’ın değerler bütünü onları ilgilendirmedi. Korudukları “vahşi kapitalizm” sıkıştığı anda, “vahşi çözüme” yöneldiler: Faşizm, “ötekini” dışlayan, “ortamı temizleyen”, ayak bağı veya tehdit unsurlarını gerektiğinde silahla etkisiz hale getiren iyi bir hareketti. Görevini yapar, bir sonraki kullanıma kadar da tavan arasına kaldırılabilirdi.”

Trump-Musk ikilisinin faşizme yönelmesi, küresel sermayenin kurtuluşu bir kez daha yağmalamada bulduğunu göstermesi bakımından önemlidir.

  • ARANAN HİTLER YİNE ALMANYA’DA BULUNDU!..

İlk işareti, yine Elon Musk, sahibi olduğu X’teki “Almanya’nın kurtuluşu AfD’dir” mesajıyla vermişti. Ona göre, ulusal kimliğini kaybetmiş Almanya’yı bir kez daha ayaklarının üzerine oturtacak siyaset, artık ülkenin ikinci büyük partisi olarak adlandırılan neo-nazi kimlikli Almanya için Alternatif’deydi. Türkler başta, Batılı beyaz Hıristiyan kültürden olmayan herkesi nefretle karşılayan bir hareket, dünyanın en zengin adamının desteğini almıştı! Aynı adam, bu mesajından bir-kaç gün sonra Trump’ın Florida’daki Mar-a-Lago malikanesinde buluşup birlikte fotoğraf çektirdiği bir başka faşist siyasetçi, İngiltere’nin Nigel Farage’ının partisine 100 milyon Dolar bağışladığını söylüyordu.

Halkayı, Almanya’da Münih Güvenlik Konferansı’na katılan ABD Başkanı Yardımcısı JD Vance tamamladı, bütün siyasi teamülleri bir kenara bırakarak seçim döneminin son günlerini yaşayan ülkede AfD lideri Alice Weidel ile buluştu! Bu şaşırtıcı değildi, Elon Musk’ın geçtiğimiz günlerde X’te canlı yayında Weidel’i 75 dakika süreyle ağırlaması hafızalardaydı…

Münih’teki güvenlik konferansında konuşan Vance, Avrupa liderlerini aşırı sağ partilerle çalışmayı reddettikleri için uyardı.”Kendi seçmenlerinizden korkarak yarışıyorsanız, Amerika’nın sizin için yapabileceği hiçbir şey yok,” dedi Vance. “Önümüzdeki yıllarda değerli bir şey başarmak için demokratik yetkilere ihtiyacınız var.”

Bu hamle, Trump yönetiminin İngiltere, Almanya ve diğer büyük müttefik ülkelerdeki mevcut hükümetlere karşı kıtanın en zehirli partilerine büyük bir bahis oynadığı izlenimi vermesiyle birlikte Alman siyasi çevrelerinde şok etkisi yarattı .

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, X’te yaptığı paylaşımda, “ABD Başkan Yardımcısı Vance’in Münih Güvenlik Konferansı’nda söylediklerini açıkça reddediyorum” dedi. “Nasyonal Sosyalizm deneyiminden, Almanya’daki demokratik partilerin ortak bir mutabakatları var: Bu, aşırı sağ partilere karşı bir güvenlik duvarıdır.”

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, konuşmayı yorumsuz bırakamayacağını söyledi.

“Eğer onu doğru anladıysam, Avrupa’nın bazı bölgelerindeki koşulları otoriter rejimlerdeki koşullarla karşılaştırıyor. Bu kabul edilemez ve yaşadığım ve şu anda kampanya yürüttüğüm Avrupa ve demokrasi bu değil,” dedi.

  • MUSSOLONİ’NİN KIZI” TRUMP’IN AVRUPA’DAKİ GÖZDESİ…

Aslında Avrupa çok önceden kurgulanmış bir filmi izliyor…20 Ocak 2025 güün Washington’da gerçekleşen yemin töreninde Avrupa’dan yalnız bir liderin bulunması ve bu liderin siyasi kimliği dikkat çekiciydi. Trump’ın ilk başkanlık döneminde, 2017’de New York’taki Trump Tower’ı sessizce ziyaret eden ve o günden bu yana ilişkiyi sıcak tutmaya çalışan Fransız aşırı sağının kadın lideri Marine Le Pen değildi törende hazır olan.

Yabancı/İslam düşmanı Ulusal Cephe lideri, davetli olduğu törene katılmamış, ama partisinden üç önemli ismi temsille görevlendirmişti.

Trump’ın davetliler arasında mutlaka görmek istediği isim, bir başka faşist siyasetçi, İtalya Başbakanı

Bu onur, Trump’la Mar-a-Lago’daki tatil yerinde görüşmek üzere Florida’ya uçmasının üzerinden iki hafta geçmesinden sonra geldi ve onu Avrupa’da Washington’ın yeni müttefiki olma yolunda önemli bir konuma taşıdı.

İtalya Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Meloni’nin İtalya Kardeşleri partisinin üyesi Edmondo Cirielli, Reuters’a yaptığı açıklamada, “Trump, güvenilirliği, itibarı ve hükümetimizin istikrarı nedeniyle onu AB’de tercih edilen muhatap olarak seçti.” dedi.

Doğal bir ideolojik ortak olan Trump’ın seçilmesi, ona çok daha büyük bir sahnede benzer bir rol oynama fırsatı verdi. Bu sahnede, 1980’lerde Margaret Thatcher ve Ronald Reagan gibi liderler arasında, İngiltere ile Amerika arasındaki “özel ilişki” olarak adlandırılan ilişkiyi pekiştiren güçlü kişisel ittifaklar ortaya çıktı.

  • TRUMP: MELONI MÜTHİŞ BİR KADIN

Trump ve Meloni, başkanın Beyaz Saray’a dönüşünün ardından birbirlerine övgüler yağdırıyor.

“Bu çok heyecan verici. Harika bir kadınla birlikteyim,” dedi Trump, Meloni’nin bu ay Mar-a-Lago’ya yaptığı ziyarette. “Avrupa’yı gerçekten kasıp kavurdu.”

Meloni ise ABD’nin seçilmiş başkanının Batı’nın çıkarlarını savunacağını belirterek, onun jeopolitik becerilerinin Rus lider Vladimir Putin’i Ukrayna ihtilafını çözmek için müzakere masasına oturmaya zorlayabileceğini söyledi.

Florida gezisinin ardından yaptığı açıklamada, “Trump diplomasi ve caydırıcılığı dengeleme yeteneğine sahip” dedi.

Meloni ayrıca, başkanın yakın çevresinde önemli bir isim olarak ortaya çıkan milyarder Elon Musk’la da yakın ve ikili, Musk’a övgüler yağdırıyor.

Musk, geçen yıl eylül ayında New York’ta düzenlenen bir smokinli etkinlikte Meloni’yi “dışarıdan çok içeriden güzel biri” olarak tanımlamış, İtalyan lider de girişimciye “değerli bir dahi” demişti.

SON SÖZ: Yeni Amerikan yönetiminin, Avrupa’da faşist/neo-nazi siyasete destek olmasının perde arkasında kendileri açısından son derece tutarlı bir seçim var: Demokrasinin seçim sistemiyle karşılarına çıkabilecek tatsız sonuçları baştan yok etmeyi, zaman içinde Batı coğrafyasındaki sol karşı çıkışları ortadan kaldırmayı arzu ediyorlar. Avrupa’da geniş kitlelerin ve Amerika’da üniversite kampüslerindeki genç üniversite öğrencilerinin İsrail’in Gazze’deki soykırımına karşı çıkmaları “yağmacı kapitalizmin yeni efendilerinin” hiç hoşuna gitmedi. Onların, yağma masasından pay almaya çalışan ve İsrail’i seven faşistlere ihtiyacı var…

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close