Rusya’nın Ukrayna’daki aktif askeri birliklerinde yaşanan koordinasyon eksikliği, beklenmedik Ukrayna savunması ve Avrupa ile ABD’nin sağlamış olduğu askeri ekip ve mühimmat desteği Kremlin’in dış politikasına dair yeni stratejik hamleler ortaya koymasına zemin hazırladı.
Rusya’nın birliklerini ve sahada aktif olarak kullanmış olduğu Wagner özel askeri şirket çalışanlarını Suriye’den çekeceğine dair söylentilerin gerçekleşmesi Kremlin’in kuvvetlerini toparlaması olarak değerlendiriliyor. Nitekim Rusya’nın Suriye’deki İdlib, Hama, Lazkiye ve Halep’in kırsalında yer alan Menbiç, Tel Rıfat ve Ayn el-Arap’tan çekildiğine dair bilgiler mevcut. Aynı zamanda söz konusu birliklerin bazıları Rusya tarafından Suriye içerisindeki Rus özel kuvvetlerinin bulunduğu Arime bölgesine konumlandırılırken diğerlerinin ise Ukrayna’ya doğru sevk edildiğine dair söylentiler bu bağlamda değerlendirilebilir.
“İsrail, Rusya’nın Suriye’den çekilmesini hem bir fırsat hem de bir tehlike olarak görüyor.”
Esed rejimini güç durumda bırakan bu stratejik hamle, mevcut durumda Suriye’de devam eden güç savaşını yeni bir boyuta taşıyor. Bölgede proxy güçlerle hareket eden Rusya, ABD ve İran gibi ülkelerin yanı sıra düzenlemiş olduğu yüzlerce hava ve kara saldırısını kabul etmeyen İsrail’in de açık bir şekilde Suriye’deki yeni krize dahil olduğunu söylemek mümkün. Nitekim İsrailli yetkililer nisan ayı sonları itibariyle de İran varlığının Suriye’de yayılmasına izin veremeyeceklerini belirterek Suriye’de yeni bir krizin daha fitilini ateşledi.
“ABD’nin Rusya’dan kalan güç boşluğunu İran’ın dolduracağına dair endişeleri giderek artıyor.”
Rusya’nın Suriye’den çekilmesi sonrasında ABD’nin stratejik hamleleri
ABD’nin Suriye’deki varlığının 2014 tarihinde dönemin ABD başkanı Barack Obama’nın DEAŞ ile mücadele edeceklerini resmen açıklanmasının öncesine, 2011 Arap Baharı sonrası bölgede aktif olan ABD istihbarat çalışmalarına dayandığı biliniyor. Biden yönetimi ise ABD’nin Suriye’deki varlığını seleflerinden farklı bir şekilde görmüyor. Bu bağlamda da Biden yönetimi ABD’nin Suriye’de dört görevi olduğunu ileri sürüyor. Bunlar şiddeti azaltmak, Suriye’nin doğusunda sürekli bir askeri varlık aracılığıyla DEAŞ üzerindeki baskıyı artırmak ve DEAŞ ile mücadelede proxy güç olarak kullandığı PKK/YPG/SDG’ye destek sağlamak, insani krizin önüne geçilmesi ve Golan Tepeleri’nden Suriye boyunca İsrail’i tehdit eden İran destekli milis güçlere bir gönderme mahiyetinde İsrail’in kendini savunma hakkının desteklenmesi. Ancak Suriye’de DEAŞ’ın etkisinin giderek azalması, insani krizin bir nedeni olarak PKK’ın gerçekleştirmiş olduğu katliamlar, İsrail’in ise aktif olarak saldırılar düzenlemesiyle Suriye’deki ABD varlığının yanı sıra PKK ve uzantılarına yapmış olduğu askeri ve finansal destekler de sorgulanıyor.
“Türkiye’nin Suriye’de olası bir yeni harekatına dair ayrıntılar henüz netleşmese de sonucunda PKK’ın Türkiye sınırındaki varlığının kırılacağını söylemek mümkün.”
Rusya’nın Suriye’den çekilmesiyle ortaya çıkan alan boşluğunu değerlendirmek isteyen ABD, ülkenin kuzeyinde ticari faaliyetler gerçekleştireceğini iddia ediyor. ABD’den yapılan açıklamada ticari faaliyetlerin inşaat ve tarım üzerine olduğu belirtilirken firmaların isimleri ve gerçekleştireceği projelerle ilgili tam bir gizlilik söz konusu. Suriye’nin kuzeyini batısından ayrı değerlendiren ve kuzeyi tamamen kendi proxy güçleriyle kontrol etmek isteyen ABD, ticari projeler hamlesiyle varlığını devam ettirme niyetinde.
Netice itibarıyla Rus birliklerinin bölgedeki hareketliliği, ABD’nin başta İran ve diğer muhalif güçlerin ülkede yayılma riskini minimize etmek adına PKK’yı sahada daha aktif hale getirme çabalarına yol açtı.
İran’ın Suriye’deki varlığı artıyor
ABD’nin Rusya’dan kalan güç boşluğunu İran’ın dolduracağına dair endişeleri giderek artıyor. Bilindiği üzere, İran’ın Suriye’deki varlığı tıpkı ABD gibi uzun bir geçmişe sahip. İran Devrim Muhafızları Ordusu (IRGC), Kudüs Gücü ve İran güvenlik ve istihbarat servislerinin birçoğu Esed rejiminin iktidardaki hakimiyetini korumak için Suriye ordusuna eğitim, lojistik, askeri mühimmat ve ekipman gibi destekler veriyor. Rusya’nın Suriye’deki operasyonlarının Ukrayna savaşı nedeniyle yavaşlamasının akabinde İran’ın sahadaki görünürlüğü daha da arttı.
2022 başında DEAŞ’ın Haseke’de düzenlediği saldırılarda PKK’nın ağır kayıplar vermesinin akabinde ABD özel kuvvetleri DEAŞ’ın bölgeden çekilmesini sağlamıştı. Bu sayede İranlı milis güçler kendilerine yeni alanlar elde etti. Şubat ve Mart 2022 tarihleri itibarıyla da Haseke ve çevresindeki varlıklarını giderek artırdılar. Rusya’nın Suriye’den çekilmesiyle İran’ın etkisi daha da artacak gibi gözüküyor. Esed’in 8 Mayıs 2022 tarihinde İran’ı ziyaret etmesi de söz konusu durumu kanıtlar nitelikte. Ancak İran’ın etkisinin bölgedeki diğer güç odaklarının hamlelerine göre de şekilleneceğini belirtmek gerekir. Nitekim ABD’nin yanı sıra İsrail de İran’ın Suriye’deki stratejilerini etkileyecek bir diğer önemli güç.
Rusya’nın bölgede azalan varlığı İsrail’in İran’a karşı elini güçlendiriyor
İsrail, Rusya’nın Suriye’den çekilmesini hem bir fırsat hem de bir tehlike olarak görüyor. 2018 yılında Suriye’de İsrail F-16’larının Lazkiye’de hava saldırısı gerçekleştirmesi, söz konusu saldırıda havada bulunan bir Rus uçağının Suriye hava sistemleri tarafından vurulması, İsrail ve Rusya arasında büyük bir krize neden olmuştu. Nitekim kriz, Kremlin ve İsrailli yetkililerce kısa sürede yatıştırıldı. Dolayısıyla da İsrail’in yeniden yanlışlıkla bir Rus jetini ya da birliğini vurmaktan kaçındığı ve bu sebeple Suriye’de İran askeri varlıklarına istediği düzeyde cevap veremediği İsrailli yetkili makamlar tarafından defalarca dile getirilmişti.
Suriye’de rejim unsurlarının yanında hava ve karada birçok saldırı gerçekleştiren Rus birliklerinin aktif olarak sahada olmaması İsrail’in İran unsurlarına yönelik düzenleyeceği saldırılarda psikolojik bir rahatlığın oluşmasını sağladı. Bu bağlamda da 12 Nisan ve 27 Nisan 2022 tarihlerinde İsrail tarafından Suriye’ye düzenlenen hava saldırıları Şam yakınlarında dört rejim askerinin ölmesine neden olmuş ve saldırıların genel olarak İran milis güçlerine yönelik olduğu belirtilmişti. Mayıs ayı başında ise İran milis güçleri ve İran yanlılarının yer aldığı Hama’nın batısında yer alan Masyaf kasabasına yoğun İsrail saldırıları düzenlenerek İran’ın bu bölgedeki hakimiyet alanı kırılmak isteniyor.
Türkiye’nin pozisyonu
Irak’ın kuzeyindeki PKK ve uzantılarını ortadan kaldırmak maksadıyla gerçekleştirilen Pençe-Kilit Operasyonu’nun akabinde örgüt ağır darbeler almaya devam ediyor. PKK’yı askeri ve finansal alanlarda destekleyen devletler ise diplomatik kanallar yerine uluslararası basın ve yayın organlarını kullanarak ikircikli bir tutumla Türkiye’nin gerçekleştirmiş olduğu harekatların meşruiyetini sorguluyor. Bu bağlamda Türkiye’nin PKK ve uzantılarına yönelik gerçekleştirdiği sınır dışı harekatlar uluslararası alanda büyük etki yaratıyor.
Suriye’de yaşanan gelişmeler sonrasında ise örgütün yayılmasını ve yeniden toparlanmasını engellemek adına 30 kilometrelik bir güvenlik bölgesinin oluşturulmasını amaçlayan yeni bir harekatın sinyali verildi. Harekata dair ayrıntılar henüz netleşmese de sonucunda PKK’ın Türkiye sınırındaki varlığının kırılacağını söylemek mümkün. Türkiye’nin Suriye’de gerçekleştireceği harekatın ülkede bulunan güçlerin etki alanlarını değiştirecek olmasının yanı sıra Türkiye’deki Suriye vatandaşlarının gönüllü olarak ülkelerine dönmelerinin desteklenmesi, ABD, İran ve Suriye rejimini endişelendiren bir başka unsur olarak ifade edilebilir.
Kaynak: AA