Analiz: Putin taktik nükleer silah kullanabilir mi? - M5 Dergi
GündemÖne Çıkan

Analiz: Putin taktik nükleer silah kullanabilir mi?

Abone Ol 

Uzmanlar, nükleer silahların kullanılma ihtimaline dair hiçbir göstergenin olmamasını belirsizliğin kanıtı ve bir umutsuzluk duygusu olarak değerlendirseler de ciddi bir adım olduğu konusunda hemfikirler.

Askeri uzmanlar, geçtiğimiz hafta, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile Moskova’da yaptığı ve iki ülke arasında siyasi, askeri ve ekonomik iş birliğine ilişkin bir dizi anlaşmanın imzalandığı üç günlük görüşmesinin ardından Belarus’ta nükleer başlık taşıyabilen, uzun menzilli Rus üretimi İskender taktik füzelerini konuşlandırma kararına odaklandılar.

Penn State Üniversitesi’nden siyaset bilimi profesörü Dr. Stephen Cimballa ve Amerikan İlerleme Merkezi’nin (Center for American Progress/CAP) kıdemli üyesi ve eski Savunma Bakan Yardımcısı Lawrence J. Korb tarafından kaleme alınan ve Amerikan National Interest dergisi tarafından yayınlanan bir raporda, Rusya ve Çin’in ABD’nin dışarıda bırakıldığı yeni bir dünya düzenine ulaşmak için samimi ve ABD’nin egemen olduğu tek kutuplu bir dünyayı Rusya ve Çin’in amaçlarına daha uygun olan çok kutuplu bir düzenle değiştirileceğine inandıkları bir iş birliği yaptıkları vurgulandı.

Dr. Cimballa ve Korb, Rusya’nın yüksek siyaset düzeyindeki kibir ile nükleer silahları sınırları dışında konuşlandırma kararı arasındaki bariz zıtlığı dile getirdiler. Dr. Cimballa ve Korb’a göre Şi ve Putin arasındaki önemli el sıkışma, Rusya’ya siyasi ve askeri hedefleriyle ilgili bir güven vermesi gerekirken Putin’in nükleer silah kullanma tehdidinde bulunduğunu ve bunun da bir güven işareti değil, bir belirsizlik ve umutsuzluk duygusu belirtisi ve aynı zamanda tehlikeli bir işaret olduğunu vurguladılar.

Rusya ordusu, Ukrayna’da bir yılı aşkın bir süredir devam eden savaşta görevlerini tamamlayamadı. Ordu, ilk taarruzda Kiev’i ele geçirmedi ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy hükümetini teslim olmaya zorlamadı. Buna Ruslar arasındaki can kayıplarının fazla olması ve askerlerin moral bozukluğu ekleniyor. Öte yandan Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, NATO ülkeleri arasındaki birliğin ve siyasi bir ittifak olarak yeniden canlanmasına ve NATO’nun askeri yeteneklerinin Rusya’nın yeteneklerine göre güçlenmesine yol açtı.

Diğer taraftan ekonomik yaptırımların Rusya ekonomisi üzerindeki etkisi NATO’nun beklediğinden yahut umduğundan çok daha olumsuzluk yarattı. Rusların büyük çoğunluğu halen Ukrayna’ya karşı başlatılan savaşı destekliyor. Bunun yanında Rusya’nın siyasi ve askeri liderlerinin, nüfusunun üstünlüğü ve artan kaynakları sayesinde Ukrayna’ya karşı herhangi bir uzun süreli savaşın Rusya’nın çıkarına olacağını umduklarını varsaymak daha mantıklı.

Rusya’nın askeri doktrini, kesin bir zaferin hızlı ve kitlesel bir askeri operasyonla elde edildiği imha savaşları ile yıpratma savaşı arasındaki farka dayanıyor. Bu doktrine göre savaşan taraflar, uzun bir süre boyunca insan gücü, kaynaklar ve irade açısından birbirini yıpratmaya çalışır. Eğer halen yirminci yüzyılda yaşıyor olsaydık, bu ayrım Ukrayna’daki savaş için geçerli olurdu ama yirminci yüzyılda yaşıyoruz. 21. yüzyılda kültür, internet ve bilginin küreselleşmesiyle şekillenmiştir. Diğer her şey gibi bu kültür de savaş ve barış kararlarında etkili oluyor. Devlet başkanları ve liderlerin, çıkan haberlerle ilgili 24 saat içinde halklarına güven verici mesajlar göndermeleri gerekiyor. Zira savaş alanındaki herhangi bir yenilgi ya da çıkmaz, bu liderler için hakaret olarak sayılabilir.

Dr. Cimballa ve Korb, Rusya’nın bu baharın sonlarında Ukrayna’ya yapması planlanan büyük taarruza ilişkin haberlerin basında sık sık yer aldığını eklediler. Öte yandan Ukraynalılar ayrıca ülkenin doğusunda ve güneyinde bir karşı saldırı planlıyorlar. ABD ve NATO’daki müttefikleri Kiev’e savaş alanındaki operasyonlar için istihbarat desteğinin yanı sıra daha modern silahlar sağlama sözü verdiler.

Rusya’nın motivasyonu yüksek olan Ukrayna ordusuyla sonsuza kadar savaşacağı düşünülemese de Putin’in nükleer silah kullanma yönündeki önceki tehditleriyle birlikte ülkenin dışında nükleer başlık taşıyabilen taktik füzeler konuşlandırma kararı da göz ardı edilemez. Bu da bize eğer Rusya ordusu, savaş alanında ana hedeflerinden taviz verecek kadar ciddi bir geri çekilme ile karşı karşıya kalırsa ve Ukrayna, kaybettiği tüm toprakları geri almaya yaklaşacak gibi olursa Rusya’nın nükleer silah kullanmaya başlama gibi yanlış bir karar verebileceğini gösteriyor.

Rusya bu kararı, sadece iyi gitmeyen bir geleneksel savaşın telafisi olarak değil, aynı zamanda Nagazaki’den bu yana ilk nükleer silahın öfkeyle kullanmasının eşi benzeri görülmemiş bir şok etkisi yaratabileceği varsayımıyla da alabilir. Bazı çevrelere göre Rusya’nın düşüncesi, Ukrayna ordusu komutanlığını aptallaştırabilir ve NATO’yu siyasi olarak bölebilir. Avrupa ve Kuzey Amerika’da kamuoyunda korkuya neden olabilir ve dünyayı barış anlaşması için Rusya’nın öne sürdüğü şartlara boyun eğmeye zorlayabilir.

Analistler, Rusya’nın olası bir nükleer silah ‘gösterisinde’ bulunsa ve örneğin, uzaydaki kritik öneme sahip askeri silahlara zarar verecek ya da sahadaki iletişim ve kontrol sistemlerinin arızalanmasına yahut her ikisine birden neden olacak büyük ölçekli bir elektromanyetik darbeye neden olabilecek kadar yükseklikte bir bomba patlatsa amaçlanan hedeflere ulaşamayabileceğini ve böyle bir adımın NATO’yu ürküterek geri çekilmeye zorlamak yerine, halkın ve seçkinlerin Rusya’ya karşı öfkesini artırabileceğini söylediler.

Rusya’nın nükleer silahlarının bir kısmını Belarus’a konuşlandırma kararının yanlış bir düşünceye dayalı yanlış bir mesaj olma ihtimalinin yanı sıra teknik sorunları da gündeme getiriyor. Eğer nükleer silahlar bir caydırıcılık aracı olarak tasarlanmış olsa da Ukraynalı komandolar ya da Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko rejiminin muhaliflerinin için çekici hedefler olabilir. Bunun yanında Rusya’nın saha komutanlarının sıkıldıkları ya da  paralı askerlerin ordunun depolarındaki silahları ele geçirip fidye için kullandıkları da düşünülebilir. Teorik olarak, nükleer silahların kullanılması emri yalnızca Rusya Devlet Başkanı ve üst düzey askeri komutanları tarafından verilebilse de gerçekte emir komuta zincirinin en zayıf halkası tarafından yerine getirilir. Tarih, yenilginin yahut parçalanmanın eşiğindeki ordular arasında daha da garip şeylerin yaşandığını gösteren olaylarla doludur.

Kaynak: Aawsat

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close