Analiz: Kuveyt Emiri Meşal’in ziyareti ve 60. yılında Türkiye-Kuveyt ilişkileri
Yapılan açıklamalarda, Türkiye ve Kuveyt’in karşılıklı ticaret hacminin 5 milyar dolar seviyelerine çıkarılması konusunda mutabık kalındı.
Son birkaç yıl içerisinde 7 kez kabinenin iflas ettiği ve mali reformların gerçekleştirilememesinden kaynaklı iç siyasi istikrarsızlıkla mücadele eden Kuveyt, kriz içerisinde olan Orta Doğu siyasetine yeni bir dış politika turu gerçekleştirerek dahil oluyor. Yaklaşık 6 ay önce Aralık 2023’te, sadece 3 yıl görev yapabilen Şeyh Nevaf el-Ahmed el-Cabir es-Sabah’ın vefatıyla birlikte Kuveyt Emiri olan Şeyh Meşal el-Ahmed el-Cabir es-Sabah, Ürdün ve Mısır’ı ziyaretinin ardından Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri ve Arap dünyasının dışındaki ilk yurt dışı ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirdi.
Şeyh Meşal’in Türkiye ziyareti, iki ülke diplomatik ilişkilerinin kurulmasının 60. yılı vesilesiyle gerçekleştiriliyor. Aynı zamanda ziyaret, 2017 yılında Şeyh Nevaf’dan önceki emir Şeyh Sabah el-Ahmed’in ziyaretinin 7 yıl ardından gerçekleşen ilk ziyaret olması hasebiyle kritik öneme sahip. Ziyaretin gerçekleştiği arka planda, 60 yıldır devam eden iki ülke ilişkilerinin siyaset, ekonomi, ticaret, yatırımlar, savunma ve güvenlik işbirliği alanlarında geliştirilmesi ise iki ülkenin temel hedefi olarak göze çarpıyor.
Gerek TB2 ve diğer Türk menşeili ürünlerin uluslararası piyasadaki rekabetçi karakteri, gerekse Türkiye-Kuveyt ilişkilerinin stratejik doğası, iki ülke ilişkilerinde savunma ve güvenlik ortaklığının güçlenerek devam edeceğini gösteriyor.
Kalabalık bir heyet ile Türkiye’ye gelen Şeyh Meşal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve kabine üyeleri ile toplantılar gerçekleştirdi. Ziyaret sonrası yapılan açıklamalarda, Türkiye ve Kuveyt’in karşılıklı ticaret hacminin 5 milyar dolar seviyelerine çıkarılması konusunda mutabık kalındı. Aynı zamanda, daha önceki anlaşmalara da dayanarak karşılıklı yatırım ve ticaretin artırılmasının iki ülkenin yararına olduğu ifade edildi. Bunun yanında tanıtım faaliyetlerinde, serbest bölgeler arasında, konut refahı ve altyapısı alanında işbirliği, savunma sanayii tedarik sözleşmeleri konusunda uygulama protokolü, afet ve acil durum konusunda işbirliği ve dışişleri bakanlıkları düzeyinde stratejik diyalog konularında mutabakat zaptı imzalandı. Ziyaret bu açıdan, bir bakıma Türkiye-KİK ilişkilerindeki konsolidasyon dönemini perçinledi ve Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar ile güçlü ilişkilerin ardından bu konsolidasyon dönemi Kuveyt ile zenginleşmiş oldu.
İlişkinin dayandığı ekonomik noktalar
Körfez’de gerek coğrafi alan gerekse nüfus açısından küçük bir ülke konumunda olan Kuveyt, bütün bunların aksine ekonomik ve siyasi dinamikler açısından kritik bir ülke olarak göze çarpıyor. 180 milyar dolara yaklaşan Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) ile Suudi Arabistan, BAE ve Katar gibi komşularının ekonomik güç anlamında gerisinde kalsa da Kuveyt, dünyada kişi başına düşen milli gelir sıralamalarında yukarı sıralarda yer almayı başarıyor. Bütün bunların yanında Kuveyt, bölge siyasetinde arabuluculuk ve kolaylaştırıcılık faaliyetleri ile ön plana çıkıyor, fakat Suud-BAE-Katar gibi ülkelerin aksine yüksek yoğunluklu dış politika yerine, içerideki iç siyasi ve mali sıkıntılar hasebiyle düşük yoğunluklu dış politika izleyen bir ülke konumunda.
Tarihsel açıdan Türkiye-Kuveyt ilişkileri büyük oranda Türkiye’nin KİK ülkeleriyle ilişkileri çerçevesinde şekillendi. Kuveyt’in 1961 yılında bağımsızlığını takip eden 3 yılın ardından, Türkiye ve Kuveyt arasında 31 Mayıs 1964 tarihinde diplomatik ilişkiler tesis edildi ve 2024 yılı itibarıyla diplomatik ilişkilerin 60. yılına girildi. İki ülke KİK çerçevesinde ilişkilerine devam etmelerinin yanı sıra, Ekim 2013 tarihinde İşbirliği için Ortak Komite’yi (İOK) tesis etti ve Nisan 2023 tarihinde bu platform çerçevesinde 8’inci toplantı gerçekleştirildi.
Türkiye ve Kuveyt ilişkileri, 2000’li yıllardaki çifte vergilendirmenin önlenmesi, 2012’deki yatırımların teşviki ve korunması gibi ekonomik işbirliği anlaşmalarıyla yukarı yönlü ivme gösteriyor. 2000 sonrası dönemde bu gibi anlaşmaların imzalanması ve yatırımların yapılması sürecindeki pürüzlerin ortadan kaldırılması, iki ülkenin karşılıklı olarak yatırımları teşvik etmesi ve kolaylaştırması, finansal risklerin azaltılması ve karşılıklı turizm ziyaretlerinin artırılmasıyla ilgiliydi.
Siyasi ve stratejik noktalar
Türkiye ve Kuveyt’in bölge siyaseti açısından üzerinde uyuştuğu önemli noktalardan bir tanesi Filistin meselesidir. Nitekim her iki liderin de ziyaret ile birlikte Filistin devletinin kurulmasının İsrail-Filistin meselesinin çözümünün en büyük şartı olduğunu ifade ettiği görülüyor. 7 Ekim’den bu yana İsrail’in Filistin’e ve Filistinlilere yönelik soykırıma varan hukuksuz ve orantısız şiddetinin bölgede yarattığı infial, gerek Türkiye gerekse Kuveyt tarafından gündeme getiriliyor ve bu meseleye bir çözüm aranıyor.
Bu aşamada her ne kadar İbrahim Anlaşmaları ile 2020 yılından bu yana İsrail ile normalleşme ve “İsrail’i normalleştirme” girişimleri bölgesel bir mefhum haline gelse de Kuveyt halen resmi devlet politikası olarak da siyasi söylem olarak da İsrail ile normalleşmeyi reddeden bir ülkedir. Bu da 7 Ekim öncesi ve sonrasında Filistin halkının ve İsrail-Filistin meselesinin çözümünde Kuveyt’i bölge açısından kritik bir aktör haline getiriyor.
Türkiye-Kuveyt ilişkilerinin bölge siyasetine ilişkin veçheleri ile ilgili bir diğer nokta da Türkiye’nin KİK ülkeleri ile artan savunma-güvenlik işbirliğinin farklı Körfez ülkeleri tarafından benimsendiğinin tescillenmesidir. Türkiye’nin Katar ile ilişkileri, Katar’daki askeri varlıklarını artırması ve askeri ekipman tedariki için anlaşmalar yapmasıyla stratejik bir ortaklık seviyesine ulaştı.
Bu durum, Orta Doğu’da 2021 sonrası siyasi normalleşmeler döneminde kısa sürede Türkiye’nin BAE ve Suudi Arabistan ile ilişkilerine de olumlu yansıdı. Bu çerçevede Kuveyt de Türkiye’yi KİK ülkelerinin önemli bir savunma ve güvenlik ortağı olarak değerlendirirken ikili işbirliklerini savunma ve güvenlik işbirliği ile teyit ediyor. Nitekim Suudi Arabistan ve BAE gibi Kuveyt de geçtiğimiz yıl Türk savunma sanayi firması Baykar ile TB2 SİHA’larının teslimi için 367 milyon dolarlık bir anlaşma imzalamıştı. Gerek TB2 ve diğer Türk menşeili ürünlerin uluslararası piyasadaki rekabetçi karakteri, gerekse Türkiye-Kuveyt ilişkilerinin stratejik doğası, iki ülke ilişkilerinde savunma ve güvenlik ortaklığının güçlenerek devam edeceğini gösteriyor.
Dikkat çeken sektörlerde işbirliği
İki ülke ilişkilerinin sadece ekonomik ve savunma boyutu bulunmuyor. Bu çerçevede önemli bir nokta ikili ilişkilerin yakaladığı olumlu ivmenin farklı sektörlere dağılmasıdır. Türk inşaat firmalarının ve çalışanlarının Körfez’deki etkinliği ve yetkinliği su götürmez bir gerçek olarak kabul ediliyor. Diğer Körfez ülkelerinde olduğu gibi Kuveyt’te de Türk inşaat yatırımları ve firmalarına büyük gereksinim var.
Nitekim Kuveyt Haber Ajansı (KUNA) da Emir’in ziyareti öncesinde yayınladığı haberde Kuveyt’te 400’den fazla Türk şirketinin yer aldığını ve bugüne kadar Türkiye’nin Kuveyt’te inşaat sektöründe 9,2 milyar dolarlık projeler gerçekleştirdiğini ifade etti. Türkiye-Kuveyt ilişkilerindeki bir diğer sektör de emlak ve sağlık turizmi olarak dikkati çekiyor. Türkiye’de konut alımlarında yabancı ülke vatandaşlarında Rusya, İran, Irak, Ukrayna gibi ülkelerin yanında, Kuveyt vatandaşları da ön plana çıkarken sadece 2023 yılında 400 binden fazla Kuveyt vatandaşının Türkiye’ye turizm amacıyla ziyaret gerçekleştirdiği de ifade ediliyor.
Dolayısıyla, Emir Şeyh Meşal’in ziyaretinin, Türkiye-KİK stratejik diyaloğunu geliştirecek, genişletecek ve zenginleştirecek bir ziyaret olduğu ifade edilmelidir. Bu aşamada Türkiye, bölge ülkeleri tarafından sadece kritik bir ekonomik aktör olarak değil, aynı zamanda savunma ve güvenlik ortağı olarak görülmeye devam edecek ve dolayısıyla sadece Türkiye-KİK diyaloğu değil, ikili ilişkilerin de bu minvalde güçlenerek devam edeceği beklenebilecektir.
Kaynak: AA / Gökhan Ereli / ORSAM Körfez Çalışmaları Koordinatörü