Analiz: İsrail’in kara harekatını bekletmesine neden olan üç risk ne? - M5 Dergi
DünyaÖne Çıkan

Analiz: İsrail’in kara harekatını bekletmesine neden olan üç risk ne?

Abone Ol 

İsrail’de ‘Gazze Şeridi’ne kara harekâtı düzenlenmesinin gerekliliği’ konusunda siyasi, askeri ve halk düzeyinde bir görüş birliği olmasına rağmen, sonuçlar konusunda bariz anlaşmazlıklar var.

İsrail, ABD yönetimi rehineler meselesini çözene kadar harekâtı ertelemeyi tercih etti. Bu süreçte ayrıca Avrupa hükümetlerinin çoğunun İsrail’in kara işgalinden geri adım atmasını tercih ettikleri netlik kazandı. İsrailliler, bu işgalin kendisi ve arzulanan sonuçlarını tahmin edilen sonuçlarla karşılaştırarak konu hakkında geniş tartışmalara girdiler.

Şarku’l Avsat’ın gözlemlerine göre İsrail kamuoyunun çoğunluğu, şu ana kadar ABD’nin kara harekâtını engelleyen tutumunu destekliyor. Washington ve Tel Aviv’deki çok sayıda kaynağa göre İsrail, ABD’ye kara harekâtını durdurma talebini onayladığını ve kara saldırısını ‘Hamas’ı tasfiye etme hedefinden vazgeçmeden’ başka bir tarihe kadar dondurduğunu bildirdi.

Bu kararın alınmasının birkaç nedeni var:

1.Ağır bedel ödeme riski

Birincisi, İsrail böyle bir operasyona gerçekten hazır mı? Bu bir macera mı yoksa kumar mı? Hamas ve diğer grupların ciddi bir direniş göstermesi durumunda İsrail bu işgalin bedelini ödeyebilecek mi? ABD Başkanı Joe Biden tarafından gönderilen generalin, Ortadoğu’da savaş deneyimi olanlardan oluşan bir ekiple birlikte Tel Aviv’deki askeri komuta merkezinde oturduğu esnada askeri planları incelerken Hamas tarafından yapılan hazırlıkları incelediği ve zor sorular sorduğu söyleniyor. Tabi ki de ekip olarak kararın onaylanması halinde bu saldırının başarılı olmasını istiyorlar.

2. Takas anlaşmasını engelleme riski

İkinci olarak İsrail’in kara harekâtı; ABD, Mısır, Katar, diğer bazı Arap ve yabancı ülkeler tarafından İsrail’in mümkün olan en az kayıpla bir rehine/mahkum takası anlaşmasına varmak için sarf ettiği önemli çabaları sabote etmemeli. Bu, İsraillilerin çoğunluğunun geçerli gördüğü bir sebep. İsrailli rehinelerin ailelerinin çoğunluğu böyle bir anlaşmayı kabul ediyor. Bu görüş, İsrail, bedelini ödeyip binlerce mahkûmu serbest bıraktığında beklenen Hamas kutlamalarının görmezden gelinmesi çağrısında bulunarak başyazılar yayınlayan gazetelerin çoğunluğu tarafından da benimseniyor.

İsrail eski Genelkurmay Başkanı Dan Halutz, İsrail hapishanelerindeki tüm Filistinli mahkumların serbest bırakılması karşılığında İsrailli rehinelerin özgürlüğüne kavuşacağı bir takas anlaşmasını desteklemeye hazır olduğunu söyledi. Halutz, “Netanyahu, Gilad Şalit karşılığında 1027 Filistinli mahkûmu serbest bırakmayı kabul etmişti. Bu durumda ise matematiksel oran olarak 20 bin Filistinliyi serbest bırakmamız gerekecek. Şu anda İsrail hapishanelerinde bulunan 9 bin mahkûmu serbest bırakırsak ne problem olur?” ifadelerini kullandı.

3. Savaşın bölgeselleşme riski

İsrail’in Gazze’ye yapmayı düşündüğü kara harekâtını ertelemeyi kabul etmesinin üçüncü nedeni; savaşın kuzeye, Hizbullah’a ve belki de Suriye’ye kadar genişlemesi ihtimaline karşı yapılan uyarı. Ayrıca böyle bir durumda Irak’taki İranlı milislere ve İran’a doğru bir genişleme de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu tür tehditler daha önce de dinlenildi. Ancak bu kez ciddi olabilir. ABD kuvvetleri böyle bir savaşa hazırlıklı olmak istiyor. ABD, bu harekata doğrudan katılabilir, ama bugün henüz hazır değil.

Haaretz gazetesi yazarlarından Dr. Zvi Bar’el, “Ne pahasına olursa olsun esirlerin serbest bırakılması yönündeki kamuoyu talebi, Hamas’ın sonsuza kadar yok edilmesi çağrısına eşlik etmesi koşuluyla, değerli bir taleptir. Bu değerli istek, hayal kırıklığı yaratan bir irade çatışmasına neden olmaktadır. Kaçırılan tüm insanları serbest bırakmanın bedelinin ne olduğunu biliyoruz. Hamas, henüz tüm taleplerini sunmadı. Hamas belki de esirler karşılığında tüm güvenlik tutuklularının, son savaşta tutuklananlar da dahil olmak üzere diğer grupların serbest bırakılmasını da isteyebilir. Hamas, kara saldırılarının durdurulmasını, uzun bir ateşkesin kabul edilmesini, Gazze’nin eski ve yeni yıkımlardan sonra yeniden inşa edilmesi için para pompalanmasını ve anlaşmaların uygulanması için uluslararası garantiler verilmesini de talep edecektir. Çünkü ‘ne pahasına olursa olsun’ ifadesi aynı zamanda Hamas’ı yok etme ve yeryüzünden silme talebinden vazgeçmek anlamına da gelmektedir” ifadelerini kullandı.

Bar’el, Hamas’ı yok etmenin; Gazze Şeridi’ne girecek on binlerce asker, dar sokaklardan hızla ilerleyen tanklar, evleri ve bodrumları teker teker temizleyen savaşçılar ve her dakika insanların üzerine boşaltılan silah şarjörlerinin değiştirilmesi anlamına geldiğini ifade etti. Bar’el, “bir hafta, belki bir ay, belki daha fazla zaman geçecek ve hiçbir baskı kalmayacak. Kaç asker ölecek ve yaralanacak? Kaç tanesi sakat kalacak? Kaç acılı aile 7 Ekim’de kanla kazınmış acılı listeye katılacak? Peki ya kaçırılan insanlar ne olacak? Onlardan kaçı saldırıdan sağ kurtulacak?” ifadelerini kullandı.

Bar’el, İsrail’in, Filistin Kurtuluş Örgütü’ne (FKÖ) karşı kazanılan zafer ve örgütün altyapısının yok edilmesinden sonra 15 yıl süren Lübnan iç savaşı senaryosu gibi bir senaryoya hazırlanması gerektiğine inanıyor. Aksi halde Bar’el, sadece ertesi gün için değil, önümüzdeki yıllar için bile gerçekçi bir planın olmadığını düşünüyor. Çünkü verilen söz yerine getirilip intikam alınsa, Gazze yeniden işgal edilse ve Hamas Gazze’den silinse bile, Lübnan ve Suriye’de olduğu gibi örgütün liderleri, yöneticileri, altyapısı birçok silah ve kabiliyeti örgütte kalacaktır.

Kaynak: Aawsat

 

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close