Analiz: İsrail Suriye üzerinden Türkiye ile hesaplaşma arıyor ama Türkiye’nin gündeminde yok!
ARDAN ZENTÜRK
İsrail medyasına yansıyan son yorum ve haberler, İsrail devlet yapılanmasının, Suriye’deki gelişmeler doğrultusunda, Türkiye ile yakın gelecekte bir askeri hesaplaşmanın yaşanabileceğini düşündüğünü ortaya koydu.
Süreç, esas anlamıyla, İsrail ordusundan general rütbesiyle emekli olduktan sonra akademik çalışmalarına ağır veren ve günümüzde Prof.Dr. ünvanını taşıyan Jacob Nagel başkanlığındaki özel komitenin hazırladığı rapor ile alevlendi.
“Nagel komisyonu” olarak adlandırılan yapı, geçtiğimiz yıl, Başbakan Benyamin Netanyahu tarafından İsrail ordusunun 21’nci yüzyıldaki yapılanmasına dönük olarak kuruldu. Komisyon raporunda, Türkiye ile savaş olasılığını en yakın tehdit olarak değerlendirdi ve İsrail ordusunun bu tür bir savaşa hazırlık yapması gerektiğini savundu.
Raporla birlikte, önce, Savunma Bakanı Israel Katz’ın bakanlıkta “Türkiye tehdidine karşı hazırlık ön çalışması” olarak savunma ve dışişleri bakanlıklarının üst düzey katılımıyla (Dışişleri Bakanı Gideon Saar da katıldı) bir toplantı yapması, bunu, Başbakan Netanyahu başkanlığında ülkenin tüm güvenlik birimlerinin temsil edildiği bir başka toplantının izlemesi dikkat çekti.
Ülkenin iki önemli bakanı Gideon Saar ve İsrael Katz ısrarla yaptıkları açıklamalarda Suriye’de istikrarın ancak “federal yapı” zemininde, özellikle ülkenin kuzeydoğusunda Amerikan desteğinde yapılandırılmış yasadışı yönetimin korunmasıyla sağlanabileceğini savundular.
İsrail Dışişleri Bakanı bu fikir doğrultusunda Haseke’deki örgüt elebaşı Mazlum Abdi ile doğrudan temas kurdu, İsrail, “şimdilik” bölgedeki PKKYPG yönetimine askeri olmaktan çok “diplomatik” destek verme kararı aldı.
Aynı iki bakan, Suriye’deki devrim günlerinde Golan Tepeleri’nin tamamını işgal ederek Suriye topraklarındaki Birleşmiş Milletler Güvenlik Bölge Alanı’nı da kontrol altına alan İsrail ordusunun Şam’daki gelişmelere bağlı olarak orada kalacağını ve İsrail’in tam güvenliğinin sağlanacağı kesin bir formül olmadan da Suriye topraklarından çıkmayacağını vurguladılar.
Nagel Komisyonu Raporu’ndaki Türkiye-İsrail Savaşı senaryosu da yakın gelecekte Şam yönetiminin Golan’daki işgali sonlandırma kararı alması ve Türkiye’nin de bu yöndeki politika askeri destek vermesine dayanıyordu.
- “BUGÜN İRAN YARIN TÜRKİYE” SLOGANI ÖNCEDEN ATILDI…
Bugüne kadar varlığının ana stratejisini “bölgesel düşman” yaratma üzerinde şekillendiren 1979’a kadar Araplar, 1980’den günümüze kadar da İran düşmanlığı ile her istediğini ABD liderliğindeki Batı dünyasına kabul ettiren İsrail, artık Türkiye düşmanlığı üzerinden beslenmeye hazırlanıyor.
Bu ülkeyi yakından takip edenler açısından bu bir sürpriz değil! 15 Temmuz 2016 gşgal amaçlı FETÖ/CIA/PENTAGON kalkışmasının ezilmesinden sonra küresel Siyonist lobiden yaşanılan şokun ardından, “Bugün İran, yarın Türkiye” fikri 2018 yılı itibariyle dile getirilmeye başlandı.
Bu satırların yazarı için de gelişme şaşırtıcı değildir. 24 Eylül 2018 tarihli “Bizi düşman ilan eden tek devlet: İSRAİL” başlıklı yazımda şöyle demiştim:
(Washington’daki Siyonist Lobi Middle East Forum yöneticisi) Gregg Roman’ın son itirafı, MEF’te düzenlenen İsrail sempozyumunda yaptığı açılış konuşmasında geldi. Hepsini özetleyecek değilim, bizi ilgilendiren bölümü şöyle: Artık Netanyahu’nun Kudüs’te Suudi yetkililer ile bir dizi toplantı yaptığı bir dönem yaşıyoruz (…) Bütün bunlar, İsrail’in en büyük düşmanları İran ve Türkiye’nin oluşturduğu vahşi ormanın bağlamında yaşanıyor. İsrail için İran, bugünkü tehdittir, Türkiye ise yarının tehdidir (…) Bu gelişmeden çıkaracağımız iki yönlü bir sonuç vardır: Birincisi, İsrail stratejik olarak şu anda çok iyi bir yerdedir, buna karşılık ikinci olarak, yarın şekillenecek tehditlere karşı uyanık olmak, yalnız İran tehdidine takılıp kalmamak zorundayız.”
Türkiye-İsrail ilişkisine yön veren ana fikir her zaman bu oldu…
- ANKARA’NIN SAVAŞMA GİBİ BİR PLANI YOK…
Türkiye, geleneksel olarak, “savaş” kavramını milli bekasına dönük bir saldırı olması halinde kullanan bir devlet, bölgedeki güçlerin aksine, “düşman yaratma” politikası bulunmuyor.
Son dönemde BAE-Suudi ittifakı, Mısır, Yunanistan hatta 2023 yılındaki Erdoğan-Netanyahu buluşması dönemsel olarak İsrail politikası, yumuşamayı ve barış/istikrar zemininde güçlü ekonomik ilişkileri öne çıkarmayı tercih ettiğini gösteriyor.
Türkiye-İsrail ilişkisinin büyük bir gerginlik yaşadığı bu dönemde de Ankara’da bu ülkeye karşı çatışmacı ve savaşa kadar uzanacak kriz kimlikli bir yapı görülmüyor.
Türkiye’nin Ortadoğu’da büyük jeopolitik kırılmalar ve yeniden yapılanmalar yaşandığı bir dönemde İsrail başta kimseyle savaşmak gibi hedefi olmadığı, temas edilen bütün yetkililer tarafından kararlı bir şekilde ifade ediliyor.
- Türkiye Suriye Devrimi’nin ilk günlerinde İsrail’in Baas rejimi askeri yapıları ve depolarına karşı gerçekleştirdiği saldırılara ses çıkarmadı
- Amerikalılar ile yapılan temaslarda İsrail kadar Türkiye’nin de rejimin üretmiş olduğu kimyasal silahların yanlış ellerine geçmesinden büyük endişe duyduğu aktarıldı
- Suriye’de yönetimi ele geçiren Heyet Tahrir ül-Şam yöneticilerinin hızla sivil kıyafete geçmesi, askeri çatışma peşinde olmadıklarının sergilenmesi, özellikle bu aşamada İsrail ile hiçbir çatışma düşünmedikleri açıklamaları, Türkiye’nin girişimiyle gerçekleşti.
- Türkiye, Suriye ordusunun yeniden yapılanmasında aktif görev alacak, bu kesinleşti fakat bu sürecin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin danışmanlarının ve eğitim alanlarının nerede yapılandırılacağı konusu çok önemli. Ankara kaynakları, Türk ordusunun görev yapacağı Suriye topraklarının İsrail’e yakın bir alan olmayacağını ifade ediyor.
- TÜRKİYE’NİN KIRMIZI ÇİZGİSİ FEDERALİZM…
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın son açıklamalarından görülen, Türkiye’nin Suriye üzerinden Filistin meselesine doğrudan müdahil olmayacağı, büyük bir yıkım devralmış Şam’daki yönetimin de bu cephede yer almak gibi bir niyetinin olmadığı yönünde…
Ankara-Şam İttifakı; önceliği Suriye’nin ekonomik/sosyal açıdan ayağa kalkmasına vermiş durumda…
Türkiye’nin kırmızı çizgisi, İsrail’in de içinde yer aldığı küresel koalisyonun Suriye’yi kuzeydoğudaki yasadışı rejimi ayakta tutmak için bölgeye kalkması, federalizmi zorlaması.
Kaynaklar, bu tür bir planın zorlaması halinde hem Şam yönetiminin hem de Türkiye’nin İsrail ile yeni bir hesaplaşma sürecini paylaşabileceklerini ifade ediyorlar.