Batılı ülkeler bölgedeki nüfuzunu tekrar sağlamlaştırma arayışında oldukları için son aylarda Ermenistan’a verdikleri desteği artırdılar.
2. Karabağ Savaşı sonrasında işgal altındaki topraklarını kurtarmayı başaran Azerbaycan, Eylül 2023’te bölgeye düzenlediği antiterör operasyonuyla tüm ülkenin kontrolünü yeniden sağladı. Nikol Paşinyan liderliğindeki Ermenistan, yenilgiyi kabul ederek bölgedeki statükonun değiştiğini kabul etti. Bu önemli gelişmelerin ardından Güney Kafkasya’da kalıcı bir barış ve istikrar için tarihi bir fırsat ortaya çıktı. Bakü ve Erivan’ın yeni müzakerelere dair pozitif tutumlarına rağmen, bölge dışı aktörlerin süreci etkileyebilecek politikalar izlemesi çeşitli soru işaretlerini gündeme getiriyor.
Karabağ’daki gelişmelerin ardından Fransa’nın Ermenistan’a verdiği yoğun destek ve bölgeye artan ilgisi, Azerbaycan ile ilişkilerinin gerilmesine neden olarak gündeme gelmişti. 5 Nisan’da AB ve ABD’nin Ermenistan ile gerçekleştirdiği üçlü toplantı ise Batı’nın bölgedeki amacı konusunda daha fazla şüphe uyandırdı. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Brüksel’de gerçekleştirdiği toplantı, Azerbaycan ve Türkiye’nin tepkisini çekti. Bakü kendisini dışlayan bu üçlü toplantının yapılmasına itiraz ederken, Ankara ise üçüncü tarafların sürece tarafsız yaklaşmaları ve müzakerelere zarar vermekten kaçınmaları konusunda bir açıklama yaptı.
Paşinyan ve reformlar
Güney Kafkasya’daki yeni barış müzakerelerinin gündeme geldiği bir süreçte, Azerbaycan’ı dışlayarak gerçekleşen bu toplantıda görüşülen konular da dikkati çekicidir. Görüşmelerde AB ve ABD, Ermenistan ve Paşinyan’a desteklerini ilan ettiler. Toplantı metni incelendiğinde bu desteğin sadece Bakü-Erivan rekabetine değil içeride yoğun muhalefetle karşılaşan Paşinyan’a da sunulduğu görülüyor. Metinde, 2018 yılında “Kadife Devrim” olarak adlandırılan protestolarla iktidara gelen Paşinyan’ın bu tarihten itibaren gerçekleştirdiği demokrasi ve adalet reformlarıyla yolsuzlukla mücadelede ilerleme kaydettiği, bunların AB ve ABD tarafından oldukça önemli olarak değerlendirildiği belirtildi. Ayrıca von der Leyen ve Blinken, Paşinyan yönetiminin demokrasi ve hukukun üstünlüğünü daha fazla güçlendirmeye çabaladığını ve bu nedenle kendisini kararlılıkla desteklemeye devam edecekleri ifade etti.
Batılı ülkelerin politikaları, bölgenin jeopolitik bir rekabet alanına dönüştürülmeye çalışıldığı izlenimini veriyor.
Bu noktada AB ve ABD, Ermenistan’daki risklerin azaltılması, ticaretin çeşitlendirilmesi, ekonomik ve kurumsal dayanıklılığın güçlendirilmesi amacıyla bir yardım planı oluşturduklarını açıkladı. Özellikle Ermenistan’daki reformların daha hızlı ilerlemesi amacıyla AB-Ermenistan ortaklık gündemi konusunda çalışmalar yapılması oldukça önemli bir gelişmedir. Bu ortaklığı desteklemek amacıyla AB’nin Ermenistan için 2024-2027 yılları arasında 270 milyon avro tutarında bir dayanıklılık ve büyüme planı sunacağı ifade edildi. AB önümüzdeki 4 yıl boyunca vereceği bu hibeyle Ermenistan ekonomisini ve toplumunu daha dayanıklı hale getirmeyi amaçlıyor. Blinken da ABD Kongresi’nin Erivan’a 65 milyon doların üzerinde kalkınma yardımı sağlamayı planladığını belirtti.
Batı’nın Ermenistan’a siyasi ve ekonomik desteğinin arkasında, Moskova’nın bölgede zayıflayan nüfuzu da etkili oldu. Bağımsızlığın ardından Rusya’nın bir uydusu gibi hareket eden Ermeni yöneticilerin aksine Paşinyan, Erivan’ın Moskova’ya olan bağımlılığını azaltmaya çalışıyor. Rusya liderliğindeki Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’ne (KGAÖ) Ermenistan’ın katılımını askıya alan Paşinyan, ABD askerlerini ülkede eğitim vermeye davet etti ve Ukrayna’ya da yardım gönderdi. Nitekim bu gelişmeler Brüksel’deki basın toplantısında da gündeme gelirken, Ermenistan’ın Rusya’ya yönelik yaptırımların delinmesine karşı aldığı tedbirlerin AB tarafından memnuniyetle karşılandığı belirtildi. Bu gelişmelerle birlikte AB ile Ermenistan’ın değer ve çıkarlar açısından giderek daha uyumlu hale geldiği ifade edildi.
Ermeni mülteciler ve Güney Kafkasya’da rekabet
Bu noktada Brüksel’deki toplantıda, Karabağ Savaşı sonrası bölgeden göç eden Ermeni mülteciler de gündeme geldi. Bakü’nün topraklarını kurtarmasının ardından bölge halkına yönelik ılımlı politikalarına rağmen binlerce Ermeni Ermenistan’a göç etti. Von der Leyen ve Blinken, bu mültecilere barınma, istihdam, eğitim gibi olanaklar sunmakta zorlanan Erivan’a destek vereceğini açıkladı. Mültecilerin acil ihtiyaçları için Eylül 2020’den bugüne AB’nin 38 milyon avro ve ABD’nin ise 31 milyon dolar yardımda bulunduğu belirtildi. Her iki lider de bu yardımların artarak devam edeceğinin sözünü verdi. Ancak toplantı sırasında mültecilerin “yerinden edilmiş kişiler” olarak tanımlanması, Azerbaycan’ın politikalarını yansıtmadığı gibi Batı’nın taraflı tutumunu da gösterir nitelikte.
Ermenistan’ın uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Azerbaycan topraklarını yıllarca işgal ettiği dönemde, Rusya ile birlikte ABD ve Fransa da bölgedeki müzakerelerde arabulucu devletler olarak kabul ediliyordu. Ermeni diasporasının da etkin olduğu bu 3 devlet, Erivan’ı destekleyerek bölgedeki işgalin sürmesine neden oldu. 2020 yılında gerçekleşen 2. Karabağ Savaşı’yla Ermeni işgalinin sona ermesi ve Azerbaycan ile Türkiye’nin çabalarıyla bölgedeki statükonun değişmesi, Güney Kafkasya’daki dengeleri de değiştirdi. Batılı ülkeler bölgedeki nüfuzunu tekrar sağlamlaştırma arayışında oldukları için son aylarda Ermenistan’a verdikleri desteği artırdılar.
Bununla birlikte Paşinyan’ın Azerbaycan ve Türkiye ile ilişkilerinde normalleşme isteğini sürekli vurgulaması ve tüm muhalefete rağmen 1990’lardan itibaren Erivan kontrolündeki Azerbaycan toprağı olan 4 köyü tek taraflı olarak iade etmeye hazır olduklarını belirtmesi oldukça önemlidir. Bu gelişmeler yeni bir sınır anlaşmasını ve Güney Kafkasya’da kalıcı bir barış umudunu artırıyor. Ancak Batılı ülkelerin politikaları, bölgenin jeopolitik bir rekabet alanına dönüştürülmeye çalışıldığı izlenimini veriyor. Bütün bu girişimlere rağmen Azerbaycan ve Türkiye’nin Ermenistan ile gerçekleştirebileceği diplomatik hamleler, bölge dışı aktörlerin politikalarını etkisiz kılabilir.
Kaynak: AA / Burak Çalışkan