Analiz: Avrupa ABD'nin savunma şemsiyesi olmadan kendini koruyabilir mi? - M5 Dergi
DünyaÖne Çıkan

Analiz: Avrupa ABD’nin savunma şemsiyesi olmadan kendini koruyabilir mi?

Abone Ol 

Bugün Avrupa artık güçlü liderler tarafından yönetilmiyor ve kıtanın uyumunu tehlikeye atan zorluklarla boğuşan dağınık bir koroyu çağrıştırıyor.

Avrupa yeniden belirsizliğin eşiğinde. Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın Amerikan başkanlığına muhtemel dönüşü kıtayı daha önce hiç olmadığı kadar tedirgin edebilir. Bugün Avrupa artık güçlü liderler tarafından yönetilmiyor ve kıtanın uyumunu tehlikeye atan zorluklarla boğuşan dağınık bir koroyu çağrıştırıyor.

Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan sadece 3 ay önce siyaset sahnesinden çekilmesi örneğinde de gördüğümüz gibi Avrupa’nın kendi içinde kararlı bir liderliğin yokluğuna dair endişeler artıyor. Birleşik Krallık, Norveç ve Türkiye gibi liderlik sağlayabilecek birçok Avrupa Birliği (AB) stratejik ortağı NATO üyesi olmasına rağmen birliğin dışında kalıyor.

Dahası, AB’nin gücü etkin bir şekilde işbirliği yapma kapasitesine dayanır ve bu iç yapılanma, her konuda hızlı bir şekilde uzlaşmaya varılmasını gerektirir. Ancak AB’nin mevcut durumu pek güven vermiyor. Ukrayna’nın desteklenmesi, göç konusunun ele alınması ve İsrail’in Gazze Savaşı’na karşılık verilmesi gibi kritik konularda fikir birliği sağlamakta zorlanan Avrupalı liderler, Trump’ın seçilmesi halinde daha da zorlu sınavlarla karşı karşıya kalacaktır.

AB’nin yükü: Rusya-Ukrayna Savaşı

Soğuk Savaş sonrası dönemde NATO’nun etkinliğine ilişkin hararetli tartışmaların ortasında, Rusya-Ukrayna Savaşı’na NATO üyesi ülkelerin verdiği destek ittifaka yeni bir soluk getirmişti. Bu noktada NATO ülkeleri birlik ve transatlantik işbirliği sergilediler. Norveç ve İsveç gibi tarihsel olarak tarafsız ülkeler bile NATO’ya katılmaya ilgi duyduklarını ifade ettiler.

Trump kazanırsa bu, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Avrupa’dan ziyade Asya-Pasifik bölgesine odaklanacağı anlamına geliyor. Trump NATO’dan çekilmeyecek ancak 5. Maddeyi uygulamaktan kaçınacak ve bu da NATO’nun uyumu ve birlikteliği konusunda endişelere yol açacaktır. Trump AB ülkelerini NATO’nun mali yüklerine yeterince destek vermedikleri nedeniyle eleştiriyor.

Son 79 yıldır savunmasını NATO’ya dayandıran AB için Amerika’nın desteğinin azalması bir felaket olacaktır. Trump’ın Ukrayna ile Rusya arasındaki kanlı savaşı tek bir günde çözme sözü vermesi daha da endişe vericidir ki bu da Ukrayna’nın toprak kaybetmesiyle sonuçlanması muhtemel bir anlaşmayı gerektirecektir. Bu senaryo, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü kararlılıkla savunan AB için küçük düşürücü olacaktır. Avrupa yine de Ukrayna’ya yardım etmeye çalışırsa da, bu tür çabalar muhtemelen Trump ile çatışmaya neden olacaktır.

Bazı Avrupa hükümetleri Ukrayna’ya desteğin devam etmesini savunurken, diğerleri Trump’ın tutumuyla çelişmekten kaçınabilir. Ukrayna’ya destek veren 3 büyük Avrupa ülkesinin Almanya, Birleşik Krallık ve Norveç’in hepsi NATO üyesidir ve sadece Almanya AB üyesidir. Almanya ekonomik bir dev olsa da askeri bir cüce ve bu nedenle ABD’nin bıraktığı boşluğu telafi edemez. Ukrayna toprak kaybını kabul etmek zorunda kalırsa, AB’nin bu yeni gerçekliğe uyum sağlaması biraz zaman alabilir.

Rusya ise yıpranmış ordusunu ve ekonomisini yeniden inşa etmeye odaklanacak ve bu süre zarfında AB için daha az doğrudan tehdit oluşturarak AB’ye savunmasını güçlendirmek için zaman kazandıracaktır. Uzun süredir savaş ekonomisi sistemine dayanan Rusya’nın aksine AB farklı bir ekonomik manzarayla karşı karşıya. Avrupa’nın artık fonlarını sosyal refahtan savunma sanayine doğru kaydırması gerektiğini gözlemliyoruz. Bu aynı zamanda Avrupa’da son yıllarda zaten yükselişte olan aşırı sağcılığın haziran ayında yapılacak Avrupa seçimlerinde daha da güçlenebileceğine işaret ediyor.

“Avrupalılar kaderlerine sahip çıkmalı”

Biden yönetimi Brexit sonrasında AB’yi destekleyerek Almanya ve İtalya’daki aşırı sağcı partilerin ilerlemesini geciktirdi. Ancak Trump’ın yeniden seçilme ihtimali muhtemelen tam tersi bir etki yaratacaktır. Merkel’in yerinde bir şekilde ifade ettiği gibi, Avrupalılar kaderlerine sahip çıkmalıdır. Temelde bir Avrupa meselesi olan Ukrayna ihtilafı, pasif değil proaktif tedbirler gerektiriyor.

Trump yönetiminde ABD’nin savunma şemsiyesinin azalmasından kaynaklanabilecek olası güvenlik açıklarının giderilmesi atılması gereken hızlı adımlar arasında yer alıyor. Amerikalı seçmenler Ukrayna’dan bıkmış olsa da Avrupalıların böyle bir lüksü olamaz. Bu gerçek, yaşlı kıtanın kolektif güvenliğini Amerikalı seçmenlerin kaprislerine emanet edemeyeceği konusunda Avrupa için bir başka uyanış çağrısıdır. Kasım seçimlerinden önce bağımsız bir savunma politikası geliştirmek öncelikli olmalıdır.

Avrupa, Brexit’te ve Trump’ın önceki başkanlığında olduğu gibi gündeme yeniden hazırlıksız yakalanmayı göze alamaz. Kıtanın sorumluluk alarak ve hızlı, stratejik politikalar uygulayarak önündeki belirsizlikleri aşması, güvenlik ve istikrarını sağlaması gerekiyor. Ancak bunu başarmak için elzem olan güçlü Avrupalı liderleri bugün Avrupa siyasetinde göremiyoruz.

Kaynak: AA / Hüseyin Özdemir

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close