Jandarma Genel Komutanı Çetin'den kritik açıklamalar: "PKK/KCK'nın Şah Damarı Kesilmiştir" - M5 Dergi
DergiGündemÖne Çıkan

Jandarma Genel Komutanı Çetin’den kritik açıklamalar: “PKK/KCK’nın Şah Damarı Kesilmiştir”

Abone Ol 

Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin, M5 Ulusal Güvenlik, Savunma ve Strateji dergisine yaptığı açıklamalarda, Türkiye’nin, Türk Silahlı Kuvvetleri-Jandarma Genel Komutanlığı-Emniyet Genel Müdürlüğü- Milli İstihbarat Teşkilatı eşgüdümünde ”ARA BUL YOK-ET” ve “ALAN HÂKİMİYETİ” stratejileri zemininde sürdürdüğü terörle mücadelenin bir “TÜRK DOKTRİNİ” olarak değerlendirilebileceğini vurguladı.

Orgeneral Çetin’in M5’e yaptığı detaylı açıklamadan öne çıkan görüşler şöyle:

“Jandarma Genel Komutanlığı birlikleri tarafından, PKK terör örgütüne karşı devam eden mücadele sürecinde; Terörle Mücadele Harekâtı alanında ileri seviyede bilgi ve tecrübe birikimi oluşmuştur. Bu bilgi ve tecrübe birikimine ilaveten son yıllarda yerli-milli teknolojinin kullanımı, İnsansız Hava Araçları (İHA) ve İnsanlı Keşif Uçakları (İKU) da Terörle Mücadele Harekâtında etkin bir şekilde kullanılmaya başlanmış, nokta istihbarata dayalı ayrıntılı planlanan etkili icra edilen operasyonlara ve terörle mücadeleye büyük katkı sağlamıştır.Jandarma Genel Komutanlığı terörle mücadelede elde ettiği bilgi ve tecrübe birikimi ile mücadeledeki ana stratejileri her zaman güncel bulundurmuştur. Bu kapsamda, terörle mücadelede ana strateji olarak “Terörü Kaynağında Ara-Bul-Yok Et” prensibi benimsenmiş, sığınak ve mağaralar ile ana barınma alanlarına 7 gün/24 saat kesintisiz, “Doğru yerde doğru zamanda olma” prensibiyle, yerli ve milli imkânları etkin kullanarak, süratli, sonuç alıcı, küçük çaplı nokta istihbarata dayalı operasyonlar icra edilmesi benimsenmiştir.”

 TERÖRLE MÜCADELEDE BÜYÜK KABİLİYET KAZANDIK…

“PKK/KCK terör örgütü, kuruluşundan itibaren örgütsel olarak devamlılığını, uluslararası sistem içinde kurduğu ilişkilerle sağlamış, dönem dönem bitme noktasına gelen örgüt, hayatta kalabilmek amacıyla; farklı ülke ve gruplarla ortaklık ve çıkar ilişkileri kurarak, içinde bulunduğu dönemlere göre ilişkilerini çeşitlendirmiştir.

Ancak ülkemiz; bu mücadeleyi beka sorunu olarak görmüş, devam eden kararlı mücadele ile büyük maliyetlere yol açmasına rağmen, dünya tarihinde örnek teşkil edecek boyutta büyük tecrübeler, kabiliyetler ve kazanımlar elde ederek, güvenlik güçlerimizin yüksek disiplin anlayışı, üstün teknolojisi ve uyguladığı stratejiler ile bölücü terör örgütünün gücünü kırmıştır.”

 FETÖ’NÜN TEMİZLENMESİ MÜCADELEDE BAŞARIYI GETİRDİ…

(15 Temmuz hain ve alçak saldırısı sonrası) “Gerek Jandarma, gerek Polis, gerekse Sahil Güvenlik Teşkilatlarımızın içerisindeki FETÖ’cülerin temizlenmesi ile birlikte terörle mücadelede büyük başarılar sağlanmıştır.

Türkiye, 15 Temmuz sonrası terör örgütleri ile mücadelede yeni bir konsepti hayata geçirmiş ve bunun meyvelerini kısa sürede toplamaya başlamıştır. Bu yeni konseptle birlikte terör kaynağında aranarak tespit edilmiş, neticesinde etkisiz hale getirilmeye başlanmıştır.”

TERÖRLE MÜCADELEDE ANA KAVRAMLAR ÖNEMLİDİR…

“Özellikle son dönemdeki ”ARA BUL YOK-ET” ve “ALAN HÂKİMİYETİ” stratejileri çerçevesinde, istihbarat faaliyetlerine ağırlık verilerek, yerli-milli teknolojinin kullanımı ve İHA/SİHA destekli ayrıntılı planlanan, şiddetli icra edilen operasyonlar neticesinde; PKK/KCK terör örgütüne büyük darbe vurulmuş ve kurulan amansız baskıyla yurt içindeki kırsal mevcudiyetinin çöküşü derinleştirilmiştir.

Sahada alınan başarılı sonuçlar akabinde dağılma sürecine giren terör örgütünden kaçışlar hızlanmış, terörist aktarımlarında sıkıntılar başlamış ve “ikna” yöntemiyle güvenlik güçlerine teslim olmalar artmıştır. İkna ile teslim olan teröristlerin yer gösterme ve işbirlikçileri deşifre etmeleri sonucunda; güvenlik güçleri tarafından sığınak/barınaklarda çok miktarda silah, mühimmat ve yaşam malzemesi ele geçirilmiştir. “

 MÜCADELE METODUNA “TÜRK DOKTRİNİ” DİYEBİLİRİZ…

“terörü kaynağında bularak yok etmeye, yaz ve kış aralıksız gerçekleştirilen operasyonlarla mücadeleye kesintisiz devam edilmesine dayanan terörle mücadele stratejimiz çok başarılı sonuçlar vermiştir. Kurumlar arası istihbarat paylaşımının güçlendirilmesi, insan istihbaratına dayalı nokta operasyonlar, SİHA-İHA’lar ile fotokapanların etkin kullanımı ile personelin özverili bir şekilde çalışmasının sonucu olarak terör örgütlerine büyük darbe vurulmuştur. Yine gerçekleştirilen ikna faaliyetleri, işbirlikçi ağlarının deşifre edilmesi, örgütün lojistik desteğinin kesilmesi, katılımların engellenmesi ile birlikte terör örgütlerinin yurt içinde hareket alanı daraltılmış, sadece varlığını sürdürmeyi amaçlamalarına yol açmıştır. Bu hususlarla birlikte yerli ve milli teknolojimizin geliştirilmesi de kuvvet çarpanı etkisi yaratmıştır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde terörle mücadele stratejimize kendine özgü “TÜRK DOKTRİNİ” demek doğru olacaktır.”

PKK MELEZ SAVAŞIN TAŞERON ÖRGÜTÜDÜR …

Bölücü terör örgütü, yıllardır devam eden sorunun çözümüne yönelik ortaya konulmuş “Çözüm Süreci”ni, kötüye kullanarak ülkemizin bazı bölgelerinde çukur/barikat eylemleri ile yurt içinde kaos çıkarmaya çalışmış ancak güvenlik güçlerimizin icra ettiği operasyonlarla emeline ulaşamamıştır. Artık terör örgütlerine kimlerin destek verdiği, hangi güç odaklarından beslendikleri, hangi alanlarda kendilerine rol modeller çizildiği gerek ülke kamuoyu gerekse dünya kamuoyu tarafından bilinmektedir.

Günümüzde savaşlar, ordular arasında doğrudan bir muharebe şeklinde değil, terör örgütleri ve hibrit savaş yöntemleriyle, vekâlet savaşları biçiminde yürütülmektedir. DEAŞ ve benzeri terör örgütlerine karşı mücadelenin, bazı dost ve müttefik devletler tarafından terör örgütü PKK ve onun Suriye uzantısı PYD/YPG terör şebekesinin desteklenmesi suretiyle yapılması da buna bir örnektir. Bölgesel istikrarsızlık ve çatışmaların yoğun şekilde yaşandığı bir coğrafyada yer alan ülkemiz, bunun doğal bir sonucu olarak olumsuz etkilere doğrudan maruz kalmaktadır.

PKK, DEAŞ ve FETÖ terör örgütlerinin taşeron örgüt olarak kullanıldığı çok açıktır. Bu örgütler özellikle küresel ölçekli projelerin bir piyonu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada, bazı terör örgütlerinin veya terör organizasyonlarının beklentileri, hedefleri ve menfaatleri ile küresel ölçekli bu projeleri gerçekleştirmek isteyenlerin amaçları arasında bir kesişme, bir örtüşme söz konusu olabilmektedir. Terör örgütleri de, bu çerçevede, bu amaca yönelik olarak hizmet eden, paravan organizasyonlardır. Bir kısmıyla, küresel ölçekteki hedefler ile kendi projeksiyonları arasında bir örtüşmenin, bir yerde bir çakışmanın olduğunu da söylemek mümkündür.

 

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close