Gulf State Analytics: “İsrail’in İran’a Saldırıları İran’ı Motive Ediyor ve Varlığını Güçlendiriyor” (Çeviri/Analiz)
“İsrail’in düşmanlıkları Tahran’ın Doğu Akdeniz’deki sözde “direniş” gündemini sürdürme kararlılığını güçlendirmeye hizmet ediyor.”
Gulf State Analytics’de Brett Sudetic tarafından kaleme alınan analiz M5 tarafından çevrilmiştir.
İran için Esad rejimini iktidarda tutmak, kilit bir ulusal güvenlik çıkarıdır ve İran’ın bölgesel müttefiklerinden birinin hayatta kalmasını sağlamak için kritiktir. Tahran’daki yetkililer, böyle bir gelişmenin İran’ın bölgesel nüfuzunu ve stratejik derinliğini ciddi şekilde tehdit edeceğine inanıyor. Bu algı, Tahran’ın neden Suriye’deki hem “ılımlı isyancılar”, hem DEAŞ hem de El Kaide bağlantılı gruplar gibi daha aşırı aktörler karşısında Esad hükümetine yardım ettiğini açıklıyor.
İsrail, İran’ın Suriye’de artan varlığını kabul edilemez olarak görüyor. Suriye iç savaşında resmi olarak “tarafsız” olsa da, ülkede İran’ın artan faaliyeti, Tel Aviv’i kendi ” kırmızı çizgilerini ” çizmeye ve İran ve Suriye’deki müttefiklerine karşı koymayı hedefleyen askeri eylemler gerçekleştirmeye sevk etti.
İsrail, iç savaş boyunca Suriye’de İran bağlantılı hedefleri binlerce kez bombaladı . Tel Aviv, İslam Devrim Muhafızları (IRGC) savaşçılarına ve Lübnan Hizbullahı ve Fatemiyun Tugayı gibi Tahran destekli çeşitli Şii milislere sürekli hava saldırıları düzenleyerek İran’ın elini zayıflatmak için sert bir strateji benimsedi .
İsrailliler bu eylemleri Washington’un desteğiyle gerçekleştirdi . Donald Trump’ın başkanlığından başlayıp Joe Biden ile devam eden süreçte ABD, Tel Aviv ile Suriye merkezli hedefler hakkında istihbarat paylaştı ve ayrıca Suriye’deki İran bağlantılı varlıklara yönelik operasyonlar gerçekleştirdi. Yeni yönetimin ilk askeri güç kullanımı, 25 Şubat’ta ABD ordusunun Irak sınırına yakın Ebu Kamal’da Kata’ib Hizbullah ve Kata’ib Seyyid al Shuhada’ya ait tesislere hava saldırısı düzenlemesi ile meydana geldi .
2013’te başlayan İsrail baskınları, Suriye’deki İran hareketlerini etkiledi ve Tahran’ın silah depolarını ve diğer lojistik altyapılarını hedef alarak Lübnan ve Suriye’deki vekillerine silah ve teknoloji aktarmasını engelledi . Raporlar İsrail’in İran petrol kaçakçılığına karşı, Suriye’ye kaçak petrol taşıyan yaklaşık bir düzine İran gemisini vurmak için limpet mayınları kullanmak da dahil olmak üzere geniş operasyonel bir süreç yürüttüğünü gösteriyor.
Fakat; bu operasyonlar İran’ın Suriye’deki temel çıkarlarına önemli ölçüde zarar vermekte başarısız oldu.
İran Güçleniyor mu?
Uluslararası İran uzmanları, İsrail saldırılarının İran’ın kararlılığını zayıflattığına veya Suriye’deki operasyonel yeteneklerini ciddi şekilde engellediğina dair hiçbir kanıt olmadığını dile getiriyor.
Ulusal İran Amerikan Konseyi’nden Sina Toossi;
“İsrail bu sınırlı taktiksel harekatla bazı kazanımlar elde ederken, İran’ın Suriye’de uzun bir oyun oynadığını ve stratejik olarak bölgesel konumunu güçlendirdiğini” savundu.
Uluslararası Kriz Grubu’nun Orta Doğu ve Kuzey Afrika Programı’na danışmanlık yapan Dina Esfandiary;
“İsrail’in Suriye’deki İran pozisyonlarına saldırması Tahran için sıkıntı ve sorun yaratıyor. Ancak çok fazla etki yaratmıyor.” tespitinde bulundu.
İsveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nün Orta Doğu ve Kuzey Afrika programı başkanı Rouzbeh Parsi;
“İsrail’in İran askeri personeline ve Suriye’deki çıkarlarına yönelik düşmanlıkları Tahran’ın Doğu Akdeniz’deki sözde “direniş” gündemini sürdürme kararlılığını güçlendirmeye hizmet edebilir. İsrail saldırıları, İranlılara “İsrailliler gibi savaşan güçlere karşı durmak için bölgedeki bahsi yükseltmeye devam etmeleri için neden” verdi diyor.
Suriye rejimi gücünü pekiştirmeye devam ederken, İsrail’in Suriye’de İran bağlantılı hedefleri vurma yeteneğinin zayıflamasını beklemek için nedenler var. Toossi , Şam’da İran, Rusya ve Türk desteğiyle güç paylaşımı anlaşmasına dayanan yeni bir siyasi düzenin ortaya çıkmasıyla Astana formatının ilerlemesi durumunda durumunda bu durum muhtemel görünüyor.
İran’ın Kalıcı Gücü
On yıl süren Suriye çatışmasının bir sonucu muhtemelen İran’ın savaşın harap ettiği ülkede daha güçlü nüfuzu olacak.
İran’ın Suriye’deki ekonomik etkisi, özellikle yeni ABD yönetiminin Şam ile ilgili “Sezar Yasası”nı sürdürmesi ile daha da genişleyebilir. Trump’ın başkanlığının son yılında başlayan yaptırımlar, Suriye’yi uluslararası ekonominin büyük bir kısmından izole ediyor.
Yaptırımlardan büyük ölçüde etkilenen ve küresel ekonomiden büyük ölçüde kopuk olan Tahran, özellikle Suriye yeniden yapılanma aşamasına girerken, Suriye’nin İran’a artan ekonomik bağımlılığından yararlanmak için güçlü bir konumda olacak. Cihad al-Bina (IRGC’nin inşaat kolu) halihazırda Suriye genelinde, konut birimleri geliştirmek ve iddiaya göre ülkenin telekomünikasyonunu kurmak ve işletmek de dahil olmak üzere altyapı projeleriyle meşgul.
Washington ile Tahran arasındaki sürtüşmeyi muhtemelen hafifletebilecek potansiyel bir ABD’nin İran nükleer anlaşmasına dönüşü karşısında İsrail, Suriye’ye yönelik politikalarını yeniden düzenleme ihtiyacı duyabilir. Bu bağlamda, Tel Aviv’in İsrail’in Suriye’ye karşı uzun vadeli güvenlik çıkarlarını korumak için daha gerçekçi yollar düşünmesi gerekir ki bu, sonsuza kadar yıpratmaya dayalı saldırı stratejisine dayanamaz…
Kaynak/Çeviri: M5 ( Gulf State Analytics’de yayımlanan analiz M5 editöryel politikasını yansıtmamaktadır)