Karanlık maddenin varlığı sorgulanıyor: “Kozmik bir illüzyondan ibaret olabilir”
Evrenin neredeyse yüzde 95’ini gözle göremediğimiz iki gizemli bileşenin, karanlık madde ve karanlık enerjinin oluşturduğu inanışı uzun süredir bilim dünyasında kabul görüyor.
Bu iki kozmik güç, evrenin yalnızca yüzde 5’lik kısmını oluşturan “normal madde”yi açıklamakta yetersiz kalan gözlemleri anlamlandırmak için bilim insanlarının başvurduğu temel çerçeveyi oluşturuyor. Örneğin evrenin hızlanan genişlemesini açıklamak için, bundan karanlık enerjinin sorumlu olduğu varsayılıyor. Ancak son dönemde yapılan araştırmalar, uzun süredir geçerli kabul edilen bu anlayışı yeniden sorgulamaya açıyor.
Ottawa Üniversitesi’nde görevli fizikçi Rajendra Gupta, bu hafta yayımlanan çalışmasında, gökbilimcilerin uzun süredir karanlık maddeye ve karanlık enerjiye atfettikleri etkilerin, aslında evren yaşlandıkça doğal kuvvetlerin zayıflamasından kaynaklanıyor olabileceğini öne sürdü. Gupta tarafından öne sürülen alternatif model, bu kozmik gizemlerin aslında “evrenin kuvvetlerini belirleyen sabitlerin zamanla değişiminden ortaya çıkan illüzyonlar” olabileceğini öne sürüyor.
Gupta’nın yeni kozmoloji modeli, yerçekimi gibi evrendeki temel kuvvetlerin ortalama etkilerinin zaman içinde azalabileceği önermesine dayanıyor. Gupta’ya göre bu durum, galaksilerin dönme hızları ve evrenin hızlanan genişlemesi gibi gözlemleri, sanki görünmez bir karanlık madde veya karanlık enerji varmış gibi gösteriyor. Gupta, “Evren genişledikçe kuvvetlerin ortalama etkisi azalıyor ve bu da sanki evrenin hızla genişlemesini sağlayan gizemli bir güç varmış gibi görünmesine neden oluyor,” diyerek teorisini özetliyor.
Model, hem galaksi ölçeğindeki hareketleri hem de evrenin genel genişlemesini tek bir çerçevede açıklamayı hedefliyor. Bunu yaparken de uzun süredir kabul gören karanlık madde-karanlık enerji anlayışına alternatif sunuyor. Gupta, “Gökyüzünde gördüklerimizi açıklıyor: galaksi dönüşleri, galaksi kümelenmeleri ve hatta ışığın büyük kütleler etrafında bükülmesini, gizemli bir maddeye ihtiyaç duymadan anlatabiliyoruz,” diyor.
Karanlık Madde ve Karanlık Enerjiyi Sorgulayan Çalışmalar Üst Üste Geliyor
Rajendra Gupta’nın çalışması, karanlık madde ve karanlık enerjiyi sorgulayan tek araştırma değil. Yeni Zelanda Canterbury Üniversitesi’nden Profesör David Wiltshire liderliğindeki ekip, Aralık 2024’te yayımladıkları “timescape” modeli ile evrenin hızlanan genişlemesini karanlık enerjiye başvurmadan açıklayabileceklerini gösterdi. Bu model, yoğun galaksi bölgelerinde zamanın daha yavaş akması ile geniş boşluklarda daha hızlı akması arasındaki farkın, evrenin sanki hızla genişliyormuş gibi görünmesine neden olduğunu öne sürüyor. Wiltshire ve ekibi, Pantheon+ veri setindeki 1.500 süpernovayı analiz ederek, timescape modelini destekleyen güçlü kanıtlar bulduklarını öne sürüyor.
Benzer şekilde, Mart 2025’te yayımlanan Dark Energy Spectroscopic Instrument (DESI) araştırması, karanlık enerjinin evrendeki etkisinin zaman içinde değişiyor olabileceğini ortaya koyuyor. Araştırmacılar, yaklaşık 15 milyon galaksiyi analiz ederek, karanlık enerjinin daha önce varsayıldığı gibi sabit bir kuvvet olmadığını, aksine giderek zayıflayabileceğini öne sürdü. Bu bulgu, evrenin hızlanan genişlemesini açıklamak için uzun süredir kullanılan klasik Lambda-CDM modelinde yer alan sabit karanlık enerji anlayışına doğrudan bir meydan okuma olarak değerlendiriliyor ve alternatif kozmoloji modellerinin önemini artırıyor.
Ek olarak, Case Western Reserve Üniversitesi’nden araştırmacılar, galaksilerin dönüş eğrilerinin milyonlarca ışık yılı boyunca sabit kaldığını raporlayarak, karanlık madde açıklamalarına alternatif olarak modifiye edilmiş yerçekimi teorilerini destekleyen veriler sundu. Tüm bu çalışmalar, evrenin gözlemlenen davranışlarını açıklamak için karanlık madde veya karanlık enerjiye başvurmadan, kuvvetlerin değişkenliği ve zamanın farklı bölgelerde farklı akışı gibi mekanizmaların geçerli olabileceğini ortaya koyuyor.
Son dönemde üst üste gelen bu çalışmalar, uzun süredir bilim dünyasında kabul gören karanlık madde ve karanlık enerji anlayışını doğrudan sorguluyor ve evrenin temel işleyişine dair bakış açımızı yeniden tartışmaya açıyor. Geleneksel modeller, gözlemleri açıklamak için görünmez ve ölçülemeyen bileşenlere başvururken, Gupta, Wiltshire, DESI gibi araştırmalar, gözlemlenen fenomenleri daha önce göz ardı edilen doğal mekanizmalar üzerinden açıklamaya çalışıyor. Doğru olup olmadıklarından bağımsız olarak, ortaya çıkan bu alternatif modeller, bilim dünyasının karanlık madde ve karanlık enerji konusunda ikna olmadığını gösteriyor.
Kaynak: Donanım Haber / Erdem Çınar