[Analiz] Trump-Putin Zirvesi: "Tarihi" buluşmadan ne çıktı? - M5 Dergi
Genel

[Analiz] Trump-Putin Zirvesi: “Tarihi” buluşmadan ne çıktı?

Abone Ol 

15 Ağustos Cuma günü ABD’nin Alaska Eyaleti’nde ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bir araya geldi. Bu seviyedeki görüşmelerin hazırlıkları normal şartlarda birkaç ayı alması gerekirken iki lider arasındaki zirve bir hafta gibi çok kısa sürede organize edildi. Her ne kadar başta Türkiye olmak üzere her iki ülkeyle iyi ilişkiler içerisinde olan ülkeler ev sahipliği için teklifte bulunsalar da ABD tarafının Alaska teklifine Kremlin karşı çıkmadı. Böylece taraflar kendi aralarında üçüncü bir ülkenin katkısı olmadan görüşebileceklerini göstermiş oldular. Toplantının hızlı bir şekilde düzenlenmesi, bir taraftan yeni ABD yönetiminin çalışma üslubuyla, diğer taraftan Trump’ın kendisini dünyanın dört bir tarafına barış ve istikrar getiren bir lider olarak yansıtma siyasetiyle ilgilidir. Kaldı ki Kafkasya örneğinde görüldüğü üzere, Trump yönetiminin “sorunu çözmekle” övündüğü meselelerin bir kısmı zaten çözülmüş, asıl felaketin yaşandığı Gazze’de ise durum her geçen gün daha da kötüye gitmektedir.

Görüşmenin arka planı

Tüm bunlara ve Moskova’nın ABD’nin bu rolünden ki, -Rusya’nın çıkarlarına terstir- memnun olmamasına rağmen Kremlin, ABD Başkanı Trump ile görüşmenin daha fazla ertelenmemesi gerektiği kanısındaydı.

ABD’nin tehdit ettiği yeni yaptırım paketleri ve bu yaptırımların Moskova’nın enerji alanındaki ortaklarını da hedef alması, Rusya üzerinde ciddi baskı oluşturdu. Barış istemeyen taraf olarak görünmekten kaçınması, bunun kendi çıkarlarına hizmet etmemesi, Ukrayna dosyasını kapatarak dikkatini diğer bölgesel meselelere yöneltme isteği ve bu krizden çıkmak için karşı cephede sadece ABD ile anlaşma şansının yüksek olduğuna inanması, tarafları Alaska’da bir araya getirdi.

Görüşmenin yapıldığı Anchorage’deki askeri üssün yanında, İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD’den uçak taşımacılığı yaparken ölen 13 Sovyet askerinin mezarı bulunmaktadır. Bu sebeple Rus tarafı, bir zamanlar Rusya İmparatorluğu içerisinde yer alan, 19. yüzyılın ikinci yarısında ise Amerika’ya satılan Alaska’daki görüşme yerine de büyük anlam yüklemiştir.

Görüşme gerçekten de “tarihi” mi?

Rus ve ABD liderleri son altı yılda ilk kez bir araya geldiler. Bundan ve görüşmenin gündeminden dolayı gerek taraflar gerekse dünyadaki birçok ülke bu görüşmeyi “tarihi” olarak nitelendirmekten çekinmedi. Peki gerçekten de bu görüşme “tarihi” olarak adlandırmayı hak ediyor mu? Aslında bunun cevabı doğrudan beklentilerle ilgili. Üç yıldan fazla bir süredir devam eden savaşın bir görüşmeyle sonlandırılması ve tüm konularda anlaşılması, aslında beklenmiyordu. Kaldı ki daha zirve öncesi Kremlin ikinci görüşme için Trump’ı Rusya’ya davet etmişti. Diğer taraftan yine ilginç bir şekilde ABD dahil olmak üzere tüm dünya zirvenin gündemi olarak yalnızca Rusya-Ukrayna krizini görürken Moskova baştan beri Rusya-ABD ilişkilerinin geliştirilmesi konusunu da ön plana çıkardı.

Nitekim seyahati sırasında Putin’e Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un yanı sıra Devlet Başkanı Yardımcısı Yuriy Uşakov, Savunma Bakanı Andrey Belousov, Maliye Bakanı Anton Siluanov, Devlet Başkanının Yurt Dışında Yatırım ve Ekonomik İş Birliği’nden Sorumlu özel temsilcisi Kiril Dmitriev’in de refakat etmesi, bunun bir göstergesidir.

Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, görüşmeden somut bir sonucun çıkmaması, tarafların ayrıntıları açıklamaması ve herhangi bir anlaşmanın imzalanmaması (ki taraflar bunu önceden beyan etmişti), zirvenin “tarihi” olarak nitelendirilmesini sorgulatmış olsa da, bu görüşme hem ikili ilişkiler hem de Ukrayna’da barışın sağlanması açısından şüphesiz büyük önem taşımaktadır.

Bu durumu da birkaç hususla açıklamak mümkün. En başta her ne kadar cephede savaş Rusya ile Ukrayna arasında yürütülse de savaşın kendisi de çıkış sebebi de Rusya-Batı, Rusya-NATO ilişkilerinin mücadelesinin bir sonucudur. Ayrıca özellikle eski ABD yönetiminin bu süreçteki tüm yönlü katkısı da bilinmektedir ki, Ukrayna’nın ayakta kalması da ABD ve Avrupa Birliği (AB) desteğiyle mümkün olmuştur. Bundan dolayıdır ki Kremlin, baştan beri bu sorunu Ukrayna yetkilileriyle değil, ABD yönetimiyle çözülmesi ve Rus yetkililerinin deyimiyle “sorunun kendisini değil, sebeplerin ortadan kaldırılması” gerektiğini savunmaktadır.

Yine daha dün uluslararası kamuoyu Üçüncü Dünya Savaşı’ndan bahsederken nükleer potansiyele sahip ülkelerinin liderlerinin uzun bir aradan sonra bir araya gelmeleri, önemli bir gelişmedir. Görüşme sırasında Vladimir Putin’in “Trump olsaydı, bu savaş çıkmazdı”, “2020’deki seçimlerin kazananı da Trump”, “Trump’ın ekonomi alanındaki siyaseti, top atışı gibi hızlı bir sonuç verdi” şeklindeki açıklamaları da Trump’ın hoşuna gitmiş olmalı ki Trump görüşme sonrasında hem bunları dile getirdi hem de Putin ile ilgili çok olumlu değerlendirmelerde bulundu.

Dolayısıyla uzun aradan sonra Rusya ve ABD liderlerinin bir araya gelmesi, ikili ilişkileri diplomatik ve ticari geliştirme konusunda hemfikir olmalarını beyan etmeleri, birbirlerinin yaklaşımlarını anladıklarını ifade etmeleri, beklenildiği gibi Rusya-Ukrayna Savaşı’nı kısa sürede sonlandırmasa da daha büyük felaketlerin engellenmesi ve Ukrayna Savaşı dahil olmak üzere pek çok konuda çok yönlü görüşmelerin devamlılığı açısından önemlidir.

Rusya’nın kazancı

Diğer taraftan her ne kadar Trump görüşmeyi “10 üzerinden 10 olarak değerlendirse” ve “Rusya ile anlaşmaya yakınım. Ukrayna’nın bunu kabul etmesi gerekiyor. Taraflar üçlü görüşmeyi gerçekleştirme hazırlıklarına başlıyor” şeklindeki açıklamalarda bulunsa da Rus yetkililer daha temkinli değerlendirmelerde bulundular. Gerçi bunun Rus siyasi ve diplomatlarının her zamanki üsluplarıyla da değerlendirmek mümkün. Trump’ın açıklamalarının Rus yetkililerinden daha farklı olmasının sebeplerinden biri de şüphesiz Trump’ın kendisine atfettiği rol dolayısıyla bu görüşmenin “başarısız” olma şansının olmamasıdır.

Trump zirveyi çok başarılı olarak değerlendirirken asıl kazançlı çıkanın Rusya olduğunu söylemek gerekmektedir. Putin ve heyetinin ABD ziyaretiyle Rusya’nın izolasyonuna önemli bir darbe vuruldu. Ayrıca daha bu hafta Rusya’ya yeni yaptırımların uygulanması konusu gündemdeyken bunların olmayacağı duyuruldu. Putin, Trump’ın “altı ayda altı savaşı bitirme ve Nobel alma hedefi”nden de istifade ederek ABD Başkanı’nı bu sürece daha fazla çekmeyi başardı, hatta yine açıklamalardan anlaşılacağı üzere kendi aralarında vardıkları anlaşma konusunda AB’yi ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’i ikna etme görevini Trump’a yüklemiş oldu.

Bu görev şüphesiz hiç de kolay değildir. Zira Trump-Putin zirvesinden dahi rahatsız olan AB ülkeleri de Zelenskiy de şimdilik savaşmayı sürdürme konusunda kararlılar. Bu bağlamda, Trump’ın Zelenskiy ve özellikle de AB üzerindeki etkisinin ne kadar güçlü olduğu önemlidir. Yine Alaska’daki görüşmenin tüm artılarına ve Trump’ın tüm olumlu değerlendirmelerine rağmen ABD Başkanı’nın hızla değişken tutumu da daha somut değerlendirmelerin yapılmasını engellemektedir.

Öyle anlaşılıyor ki cephede savaş devam ederken taraflar barış yolunu da aramaya sürdürecekler. Her ne kadar barış masada sağlansa da barış şartlarını belirleyen ise cephedeki kazanımlar olacak. Diğer taraftan görüşmeden hemen sonra Trump’ın Zelenski’yi ve NATO yetkilileriyle görüşeceğini beyan etmesi ve açıklamalar sırasında AB’ye atıfta bulunulması, bundan sonraki süreçte Ukrayna barış görüşmelerinin çok daha geniş katılımla gerçekleşeceğine işaret etmektedir.

Kaynak: AA / Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close