Çin’in Afrika Kıtasındaki Yeni Gücü: Kovid Diplomasisi - M5 Dergi
DünyaÖne Çıkan

Çin’in Afrika Kıtasındaki Yeni Gücü: Kovid Diplomasisi

Abone Ol 

Aralık 2019’un sonuna doğru, Çin’in Hubei Eyaleti’nin başkenti Wuhan şehrinde bir salgın olarak başlayan Kovid-19 krizi sonrası Çin, kamu diplomasisini değiştirmesi açışından bu durumu bir fırsat olarak görüyor.

Dünyada devam eden korona virüs krizinin ortasında Çin’in uyguladığı sağlık diplomasisi ve kendini virüse karşı son derece başarılı bir ülke görüntüsü vererek dünyadaki birçok ülkede olumlu algı oluşturmak ve küresel konumunu yükseltmek istiyor. Çin devlet medyası tarafından yürütülen propagandalar ile Çin dünyaya bir model olarak sunulmak isteniyor. Çin bu yönüyle uluslararası toplumda işbirliğini teşvik edebilecek algıları şekillendirmede vazgeçilmez uygun maliyetli bir araç olarak sağlık diplomasisini son derece profesyonel şekilde kullanıyor. Bu süreçte Çin’in sağlık diplomasisi yumuşak güç stratejisinin önemli bir parçası olarak güven ve etki oluşturmasını ve böylece dış politikada hedeflerini daha etkin bir şekilde yönlendirmesini sağlayacak. Bu bir anlamda, yumuşak gücün bir ülkenin etkisini ve uluslararası duruşunu geliştirmede nasıl olabileceğinin altını da çiziyor. Yumuşak güç, uluslararası diplomaside artık her zamankinden daha önemli bir bileşen. Bugün bir ülkenin uluslararası konumu, askeri ve ekonomik gücünün yanında nasıl algılandığı konusu önemli bir yer tutmaktadır. Kovid-19 salgını ile birlikte uluslararası ilişkilerde “Sağlık Diplomasisi” nin çok önemli olduğu Çin’in Afrika kıtası ve diğer kıta ülkelerine yaptığı yardımlarda görüldü.  Çin, Kovid-19 salgını ile birlikte ekonomik ve tıbbi diplomatlar aracılığıyla, esas olarak Afrika kıtasındaki ülkelere yumuşak gücün öncüsü olarak kendisini sunmaya başlamıştır.

Çin’in Sağlık Diplomasisi

Çin’den tüm dünyaya yayılan ve dünyada büyük endişeye neden olan Kovid-19 virüsünün Çin’in yavaş tepki vermesi, ve olayları örtbas etme girişimleri nedeniyle eleştirilmişti. Ancak virüsün kontrol altına alınmasıyla birlikte fabrikalar tekrar çalışmaya başladı ve Çin, birçok ülkeye hayati malzemeler göndererek kendini küresel bir sağlık lideri olarak yeniden konumlandırmaya çalışıyor. Çin devleti liderliğini ve gücünü sınırlarının ötesine yansıtması açısından diğer ülkelere yardım sağlaması konusunda batıya göre avantajlı bir konumda yer alıyor. Batı’nın bir dönem yaptığı gibi bu kez Çin kendini yardımlar noktasında küresel ilişkilerini değiştirebilecek benzersiz bir liderlik pozisyonu benimsiyor. Aynı zamanda korona virüs pandemisinde ABD ve Batı’nın boşluğundan yararlanarak “Sağlık İpek Yolu” inşa etmek için dikkatli bir strateji uyguluyor.[1]

Çin’in sağlık diplomasinin diğer bir özelliği ise, uzun vadeli bağımlılık ilişkileri ve patronaj ağlarının kurulmasına verdiği önemden kaynaklanıyor.Çin, Kovid-19 salgını da dahil olmak üzere doğal afetler ve halk krizleri gibi kritik durumlarda acil yardım sağlayarak Afrika kıtasındaki devlet yönetim kadrosuna ve bürokratlara erişim kazanma fırsatı sağlayarak ilişkilerini derinleştirmeye çalışıyor. Bu amaçla Çin, küresel sağlık diplomasisinde, özellikle Afrika’da kilit bir aktör haline gelmeyi amaçlıyor. Çinliler, Kovid-19 sürecinde Afrika kıtasına yalnızca kendilerinin yardım edebilecekleri inancını inşa ederek fırsat olarak Batı ve ABD’nin yerini alma düşüncesini taşıyor. Salgından dolayı büyük ölçüde etkilenmesi düşünülen Afrika ekonomisi dış yardımlara ihtiyaç duyabilir. Çin bu süreçte bu durumu bir fırsat olarak görüp kendi Marshall planını hayatta geçirebilir.[2] Çin’in “borç diplomasisi” ile birlikte eğemenliği daraltılan Afrika ülkeleri, Çin’in muhtemelen uygulayacağı bir Marshall modeli ile Çin kıtada merkezi bir oyuncu haline gelecektir.

Afrika kıtasında Kovid-19 Salgını

Afrika, daha büyük ölçekte yaşam kaybına neden olan derin sağlık zorluklarıyla karşı karşıyadır. AIDS, tüberküloz ve sıtma gibi birçok durumda ölümcül olan hastalıklarla savaşıyor. 2018’de, kolera, sarı humma, kızamık ve Ebola dahil olmak üzere Afrika’daki 36 ülkede 96 yeni bulaşıcı hastalık salgını teyit edildi.[3]

Kıta tüm bunlarla uğraşırken ilk olarak Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinde tespit edilen ve tüm dünyaya yayılan Kovid-19 virüsü ile mücadelenin içinde buldu. Kovid-19’un sağlık hizmetleri üzerindeki yükü, bu diğer hastalıkların tedavisini engelleyebileceğinden kıta ülkelerinin yükü daha da ağır görünüyor. Avrupa ülkelerinden gelen kişiler aracılığıyla Afrika kıtasına ulaşan Kovid-19, ilk olarak Mısır’da görüldü. Virüsün kıtaya ulaştığı şubat ortasından bu yana Güney Afrika, Nijerya, Kamerun, Kenya, Senegal ve Fas da dahil olmak üzere 52 ülke bugüne kadar etkilendi. Çoğu Afrika ülkesindeki, sınırlı laboratuvar kapasitesi salgın tespitini zorlaştırdığından ciddi bir tehdit oluşturmakta ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ)  “Afrika en kötüye hazırlanmalı” söylemi sıkıntılı bir dönemin sinyalini vermektedir.[4] Hem tıbbi personel ve ekipman hem de özellikle bu virüsün bulaştığı hastaları tedavi etmek için özel olarak ihtiyaç duyulan ekipman bakımından kaynaklardan yoksun olması Afrika’daki vaka-ölüm oranlarının başka yerlerden daha yüksek olabileceği endişelerini doğurmaktadır.

Etki Aracı Olarak Yardımlar

Afrika, küresel jeopolitik ve ekonomik arenada önemli bir oyuncu olarak ortaya çıktığından bu yana küresel güç merkezlerinden olan Çin’in dış politika ve büyüme stratejilerinde belirgin bir şekilde yer almaktadır. Tarihsel olarak batı ülkeleri, özellikle ABD, sağlık alanında küresel kamu mallarının lider sağlayıcısı olarak kıtada hakim konumda bulunuyordu. Kıtada bulunan ABD, İngiltere ve AB ülkelerinin Çin yardım kuruluşlarından daha fazla özel ve devlet destekli yardım kuruluşları bulunuyor. Ancak son Kovid-19 salgınıyla birlikte ABD ve Batı ülkeleri salgınla boğuşurken Çin, Avrupa, Afrika ve Ortadoğu’daki boşluğu doldurmak için hızla hareket ederek, Çinli yardım ve sağlık çalışanları ile salgınla mücadelede ülkeleri destekleyerek küresel bir güç olduğunu ispat etmeye çalışıyor. Çin, kendini Afrika’nın daha iyi kalkınma ortağı olarak sunmaya çalışırken, Kovid-19 salgının ciddi bir sağlık riski oluşturması ve Afrika ekonomisine zarar vermesi, ABD ve Batı hükümetlerinin yerine Çin hükümetinin kıtaya liderlik ettiği görüntüsü veriyor. Bu durum, Çin’in muazzam ekonomik nüfuzunun kullanımının yanında kamuflaj olarak kullandığı “yumuşak güç” modeli yurt dışında iyi niyet ve yayılma etkisi kazanma fırsatını ele geçirmek için kullandığını ortaya koymaktadır. Çin hükümeti Birleşmiş Milletler ve Dünya Ticaret Örgütü de dahil olmak üzere Afrika ülkelerinin Çin’i uluslararası sahnede destekleme şeklini yıllardır etkilemeye çalışıyor.

Çin’in dış politika stratejisinin az bilinen bir yönü Afrika’ya gerçekleştirdiği sağlık yardımlarıdır. Çin, Afrika hükümetleri ile bağlarını güçlendirmek için yumuşak bir güç stratejisi olarak uzun süredir Afrika ülkelerine çok ihtiyaç duyulan tıbbi yardım sunuyor. Çin’in sağladığı tıbbi yardım, yurtdışında doktorların personel kliniklerine gönderilmesini, hastanelerin ve kliniklerin inşasını ve Çin’deki Afrika sağlık personelinin eğitimini içermektedir. Çin’in, çokuluslu şirketlerin ve küresel zengin vakıfların kıtada yoğunlaştığı sıtma, tüberküloz, AIDS, anne ve çocuk sağlığı ve diğer hastalıklara odaklanması ise dikkat çekici bir konu.[5]

Çin tıbbi yardım programının bir başka yönü de, Çinli şirketlerin tıbbi görevlere kendileri sponsor olmaya başlamış olmasıdır. Tıbbi yardım, Çin’in Afrika’daki yumuşak güç stratejisinin hayati bir bileşeni olduğundan, Çinli işletmelerin dünyadaki en kazançlı pazarlardan birinde genişleme yolunu açmak için kendisini çok etkili bir araç olarak gösteriyor. Örneğin, Çinli milyarder ve Alibaba Grup’un kurucusu Jack Ma tarafında kurulan Jack Ma Vakfı (JMF) tarafından milyonlarca yüz maskesi, test kiti ve binlerce korucuyu kıyafet dağıtılmak üzere 54 Afrika ülkesine gönderildi.[6] Yardımın arkasındaki kişi olan Jack Ma Çin hükümetiyle yakın bağlara sahip ve kurduğu şirket olan Alibaba, Afrika’nın gelişen e-ticaret sektörüne büyük ilgi gösteriyor. Aynı zamanda Cezayir ve Nijerya’ya gönderilen sağlık personeli ve tıbbi malzemelerinin maliyetleri her iki ülkede faaliyet gösteren Çinli şirketler tarafından karşılandı. Ancak, Çin’in Nijerya’ya sağlık ekibi göndermesi, Nijeryalı siyasetçileri, doktorların ve gazetecilerin şiddetli tepkisine yol açtı. Çinli tıp uzmanlarının İtalya’ya gidişinden sonra vaka ve ölümlerin artığını bu nedenden dolayı Çinli ekibin Nijerya’ya gelmesine karşı çıktılar.[7] Çin’in yardım gönderdiği bazı Avrupa ülkelerinde tıbbi ekipmanların ve maskelerin hatalı ve kusurlu çıkması, Çin’in, özellikle Afrika’da, sahte ve düşük kaliteli ürünler ihraç etme konusundaki itibarı, tüm “sağlık diplomasisi” girişimini zayıflatmakla tehdit ediyor. Çin’in gönderdiği tıbbi yardımlardan ve maskelerden dolayı ölümlerin oluşması sonucu ise Çin’in gerçekleştirdiği “sağlık diplomasisi” geri tepebilir.

Her ne kadar bazı ülkeler Çin’e çeşitli nedenlerden dolayı tepki gösterseler de Çin hiç çekinmeden politik sistemini geliştirmek için “virüse karşı zaferden” yararlanmaya çalışıyor. Çin bu süreçte, yumuşak güç potansiyelini bütün kurumları ile birlikte uygulayarak siyasi ve ekonomik hedeflerine ulaşmayı amaçlıyor. Çin, “yumuşak gücünü” Afrika, Avrupa ve diğer kıtalardaki ülkelerle ilişkilerini güçlendirmek için kullansa da, asıl gaye salgının yönetiminde küresel bir rol oynama izlenimi verdiği görülüyor.

Kıtada Yeni Güç Dengesi

Aslında bir süredir devam eden “kayıt dışı Soğuk Savaş”, gerçek yüzünü Kovid-19’un sert ışığı altında gösterirken, Afrika kıtası ülkelerinin süreçten sonra kendisine sorması gereken en önemli soru şu olmalı.[8] Yenidünya yapım aşamasındayken krizden ne gibi dersler çıkarılabilir ve kriz sonrası için ne gibi çalışmalar yapabilir? Bu salgın krizi ile birlikte tüm dünyada olacağı gibi Afrika kıtasında da, politik ve ekonomik,  yeni sonuçlar doğuracak bir döneme geçiş olacak. Tam ekonomik, döngüsel ve yapısal etkiler henüz tam olarak görülmese de Afrika Birliği virüsün Afrika kıtasındaki politika ve ekonomi üzerindeki olası etkilerini düşünmeye başlamalıdır. Kıta hala büyük ölçüde krizler sırasında dış tıbbi yardıma bağlıdır. Bununla birlikte, Afrika Birliği ve alt bölge örgütlerinin kıtadaki salgın ve tıbbi krizleri ele almak için çabalarını pekiştirmeleri ve tıbbi ve mali olarak koordine olmaları zorunludur. Bu sadece sağlık sektörüne hizmet etmekle kalmaz, aynı zamanda Afrika entegrasyonunda, şirketlerin, sosyo-politik dayanışmasında, kendine güvenmesi ve daha önemlisi birçok bürokratik süreç gerektiren küresel katılımdan önce sağlık sorunlarına daha hızlı yanıt verilmesinde hayati bir rol oynar. Afrika içi diplomasi salgına karşı ekonomik ve yardımlar noktasında cevap vermede kıta için çok önemlidir.

Son yıllarda, yeni güç dengesinin ağırlık merkezinde genel olarak Çin ve Asya’ya doğru bir kayma yaşanırken, bu kıta için yeni bir sömürge döneminin başlangıcı olmamalıdır. Salgın sonrası yaralı bir şekilde ayakta olacak olan Avrupa ve ABD gibi ülkelerin kıtada eskisi gibi hareket edemeyeceği düşünüldüğünde Çin ve diğer devletlerle işbirliği yapmaya daha çok ihtiyaç duyacaktır. Bu yönüyle Afrika hükümetleri, Çin ve benzeri ülkelerin ekonomik hegemonyasına esir olmamak için kıtaya uygun ekonomik büyüme modellerini araştırmaya ve geliştirmeye yönelmelidir.

Yeni korona virüs, uluslararası ilişkilerde ve işbirliğinde oyun değiştirici bir etkiye sahip olabilir. Gelişen dünyada Çin, bir zamanlar ABD’nin sahip olduğu rol olan uluslararası alanda yardımcı olabilecek bir güç olarak ortaya çıkabilir. Dünyayı etkisi altına alan görünmez bir düşman olan Kovid-19, dünyadaki milyonlarca insanın hayatını etkiledi ve etkilemeye devam ediyor.

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close