Suriye’nin toprak bütünlüğü arayışını, Beşar Esed rejiminin çöktüğü gün itibariyle ülkenin güneyinde başlattığı “süresiz” işgal ile engelleme kararı gösteren İsrail, sınırındaki Dürzi toplumu üzerinden parçalanma sürecini de başlattı.
Suriye’de 430 bin, Suriye’nin Golan bölgesinde 150 bin Venezuela’da ise 60 bin olmak üzere toplam 660 bin kişilik nüfusa sahip olan Dürzi toplumu, Suriye direnişinin başladığı 2011 yılından günümüze kadar İsrail sınırındaki varlığını Esed rejimi ordusunu bölgesine sokmayarak direndi. Daraa ve Suveyda, “güney muhalefet direnişinin” önemli iki kenti olarak anıldı.
Heyet Tahrir ül-Şam’ın (HTŞ) Halep Harekatı’nın başlaması, kısa bir zaman diliminde de Hama’nın kuşatılmasıyla birlikte güneydeki muhalefet milislerinin “Güney Harekat Odası”nı kurması ve HTŞ Şam’a ilerlerken benzer şekilde güneyden başkente harekat başlatması dikkat çekti.
Güney Harekat Odası’nı oluşturan ve ABD-İsrail ittifakı tarafından desteklenen milis grupları, silah bırakmadan, İsrail ordusunun de varlık gösterdiği alanda nöbeti sürdürüyorlar.
HTŞ’Yİ SUVEYDA’YA SOKMADILAR
Suriye’nin geleceği açısından kritik gelişme, 1 Ocak 2025 itibariyle Dürzi milislerin hakim olduğu Suveyda kentinde yaşandı.
Şam’da kurulu “emanetçi hükümetin” aldığı kararlar doğrultusunda çok sayıda zırhlı araçtan oluşan bir HTŞ birliği Suveyda’da kontrolü ele geçirmek üzere kente geldi fakat bölgedeki Dürzi milislerin direnişi ile karşılaştı. Bölge milisleri, kendileri haricinde hiçbir silahlı güce bölgeye girme izni vermeyeceklerini belirterek HTŞ askeri konvoyundan geri çekilmelerini ve bölgeye gizlice sızmaya kalkışmamalarını bildirdi.
HTŞ güçlerinin yeni bir iç çatışmaya izin vermemek için Suveyda’dan çekildiği fakat kente yakın bir noktada mevzilendiği belirtiliyor.
Suveyda halen Dürzi milis teşkilatı Rijal al-Karama’nın (Şerefli Erkekler) kontrolünde bulunuyor.
Bölgedeki Dürzi toplumunun dine lideri Hikmet Salman el-Hicri Erbil’den yayın yapan Rudaw TV’ye şu açıklamayı yaptı:
“Dürzi toplumu, herkesin kabul ettiği demokratik anayasa yapılana, adil bir seçim sonucunda ülkenin siyasi otoritesi tam olarak belli olana ve federal kimlik taşıyan Suriye devleti yapılanana kadar silah bırakmayacaktır. Biz Beşar Esed rejimine ve İŞİD’in saldırılarına karşı bu kararlılık ile direndik. Özellikle anayasal haklarımız tam anlamıyla garanti altına alınana kadar asla silah bırakılmayacak, milis örgütümüz dağıtılmayacaktır.
Biz büyük bir iyi niyetle Şam’daki yeni yönetimle görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Fakat buraya bir askeri konvoyun gönderilmesi öncelikli bir konu değildir. Ülkenin karşılaştığı zorluklar bellidir. Öncelikle Suriye halkının ortak sorunlarının çözülmesi gerekir.
Suriye yönetiminin federalleşmesi Suveyda halkının meşru talebidir. Yıllar boyu dışlanmışlık ve zulüm yaşandı. Merkezi otoritenin güçlü olduğu bir Suriye’nin nelere mal olabileceğini en iyi Dürziler biliyorlar. Böyle bir Suriye’de azınlık görülen tüm unsurlar, devlet kurumlarından ve özellikle de ekonomik yaşamdan dışarı itiliyorlar, biz yeni dönemde bunları bir daha yaşamak istemiyoruz…”
FEDERAL SİSTEMDE KARARLILIK AÇIKLAMASI
Suveyda’daki Dürzi milis teşkilatı komutanı Şeyh Baha el-Cemal HTŞ konvoyu ile yaşanılan gerginlik konusunda şu açıklamayı yaptı:
“Heyet Tahrir ül-Şam konvoyunun Suveyda’ya gelişi ne zamanlama ne de tarz açısından kabul edilebilir bir konu değildi. Buradaki halk yeni yıl kutlamalarını yaşarken birden bire ve hiçbir ön bilgi vermeden kente geldiler. Bir tür kumpasçı, oyunbaz görüntü sahnelediler.
Eğer HTŞ’den bir saldırı ile karşılaşacaksak veya bize, asla kabul etmeyeceğimiz şartlar kabul ettirilmeye çalışılacaksa, federalizm konusundaki kararlılığımız güçlenir. Bize ne yapacağı belli olmayan yeni bir rejimin otoritesi altına girmeyi düşünmüyoruz.”
Suriye’nin Dürzi toplumu, ülkede yaşanılan derin istikrarsızlık ortamında son olarak İsrail’e çağrı çıkarmış ve bölgenin bu ülkeye ilhakını talep etmişti. Beşar Esed rejiminin yıkılmasından hemen sonra İsrail ordusu, Dürzi toplumun yaşadığı işgal etmesiyle dikkat çekti.
İSRAİL’İN GÜNEYDEKİ AĞIRLIĞI TIRMANIYOR
Suriye devletinin “federal” kimlikle yapılanması öncelikli olarak İsrail’in talebi… İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, son açıklamasında İsrail’in Suriye’deki Dürzi ve Kürt toplumları ile çok özel ve stratejik değerde güvenlik ilişkileri olduğunu belirterek, “Dürzi ve Kürt toplumlarının meşru haklarının korunması için Suriye’nin federal yapıda olması gerekmektedir” demişti.
İsrail’in Suriye’de federal yapı istemesinin temelinde ise, gerek ülkenin güneyinde silahlandırılmış Dürzi milislerin ve ağırlıklı olarak da Amerika tarafından eğitilip donatılmış PKKYPG askeri varlığının “anayasal kimlik” kazanmasını ve Irak anayasasında yer alan Şii milisler ile Peşmerge güçleri gibi ülke güvenlik sistemi içinde yer alması düşüncesi yatıyor.
Suriye’nin fiili lideri Ahmet eş-Şara, yeniden yapılanan Suriye Savunma Bakanlığı’na bağlı ordu haricinde kimsenin elinde silah olmayacağını ve ülkenin federal kimlik taşımayacağını açıklamıştı.
Ahmet eş-Şara, Ankara’nın yakından izlediği bir süreçte, PKKYPG unsurları ile Şam’da bir toplantı yaptı fakat bu toplantının sadece bir tanışma toplantısı olduğu ve geleceğe dönük görüşmelerin ilerleyen haftalarda ele alınacağı duyuruldu.
Amerikan desteğindeki PKKYPG elindeki silahı bırakmamakta kararlılık gösteriyor ve halen, Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu ile çatışıyor.
LÜBNANLI DÜRZİ LİDER VELİD CANBOLAT FARKLI ROTADA
Lübnan’daki Dürzi toplumunun lideri Velid Canbolat’ın Suriye’deki toplumdan farklı düşündüğü biliniyor. Canbolat Suriye’deki Beşar Esed rejimi kadar İsrail’in özellikle Lübnan’a dönük saldırgan politikalarına karşı olan bir karakter olarak tanınıyor.
Velid Canbolat 22 Aralık 2024 günü Şam’da Suriye lideri Ahmet eş-Şara ile bir araya gelmiş ve Dürzi toplumunu Beşar Esed rejiminden kurtardığı için teşekkür etmiş, “İsrail yayılmacılığına karşı vereceğimiz ortak mücadele önemlidir” demişti.
Canbolat bu görüşmeden iki gün sonra Ankara’ya gelerek içeriği açıklanmayan bir görüşmeyi de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile gerçekleştirmişti.
Kaynak: M5