İsrail hükümeti, güvenlik kabinesinin Cuma günü anlaşmaya onay vermesinin ardından, Cumartesi günü erken saatlerde Hamas ile rehin alma anlaşmasının onaylanması lehinde oy kullandı.
Başbakanlık Ofisi, saat 01.00’de yaptığı kısa açıklamada, hükümetin yedi saatten fazla süren toplantının ardından anlaşmayı onayladığını doğruladı. İbranice medya kuruluşları, anlaşmaya 24 bakanın evet, sekiz bakanın ise hayır oyu verdiğini bildirdi.
Açıklamada, anlaşmanın ilk üç İsrailli rehinenin serbest bırakılacağı Pazar günü yürürlüğe gireceği belirtildi. Anlaşmanın ilk 42 günlük aşamasında otuz üç rehine serbest bırakılacak .
Anlaşmaya karşı oy kullanan bakanlar arasında Başbakan Benjamin Netanyahu’nun Likud partisinin üyeleri olan David Amsalem ve Amichai Chikli de vardı. Bir diğer Likud üyesi olan İletişim Bakanı Shlomi Karhi toplantıda yoktu.
Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir, aşırı milliyetçi Yahudi Gücü partisinin kabine üyeleri Yitzhak Wasserlauf ve Amichai Eliyahu ile birlikte anlaşmaya karşı oy kullandı. Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve aşırı sağcı Dinci Siyonist partisinin üyeleri Orit Strock ve Ofer Sofer de anlaşmaya karşı çıktı.
Yahudi Gücü lideri Itamar Ben-Gvir, daha önce yapmış olduğu açıklamada, anlaşmanın onaylanması halinde hükümetten ayrılacağını fakat hükümetin sandalya sayısında azalma sonucu düşmesine izin vermeyeceğini duyurmuştu.
Başbakan Benyamin Netanyahu’nun, Dinci Siyonist partisi lideri Bezalel Smotrich’i hükümette kalması için ikna ettiği de belirtiliyor. İsrail kabinesinde görevli aşırı dinci partilerin temsilcilerinin Yahudiler’in cumartesi günleri çalışmasını yasaklayan Şabat’ın başlamasından önce kabine genel sekreterliğine “onay oylarını” not olarak teslim ederek toplantıdan çıktıkları da belirtildi.
HAKİM OLAN GÖRÜŞ: YENİLDİK
İsrail, 15 aylık kanlı bir savaş sonrası gelen anlaşmayı içine sindirmekte zorluk yaşıyor. Anlaşmaya onay veren Likud Partisi ve aşırı sağcı partiler dahil, sağ kanat siyaseti bu anlaşmanın bir başarı olmadığını, aksine, bu kadar büyük bir savaştan sonra ulaşılması gereken hedeflerin çok gerisinde kalındığına inanıyorlar.
İsrail kamuoyunun büyük bölümünün de özellikle Hamas’ı kökten yok etmeyen, aksine yakın gelecekte yeniden bölgede aktör haline getirebilecek bu anlaşmayı onaylamadığı izleniyor. Hamas’ın varlığını koruması, Gazze’nin yeniden bir Filistin yönetimine teslim edileceği ve bu topraklardaki İsrail askerinin çekileceği gerçeği genel anlamda “yenilgi” ruh hali yaratmış durumda…
İsrail Hayom gazetesinde Ariel Kahane imzası ve “Ah Bibi. Ah Trump: ‘Tam Zafer’den teslimiyete” başlığıyla yer alan yorum bu ruh halini sembolleştiriyor:
“Egemen İsrail’de bir günlük katliam, eşi benzeri görülmemiş dehşet verici vahşetlerle dolu.
Ülke tarihinin en uzun ve en yıpratıcı savaşı yaşandı, yaklaşık 1.800 İsrailli hayatını kaybetti.
İsrail’in açıkladığı hedeflerin hiçbirinin tam olarak gerçekleştirilemediği 15 zorlu ay.
Yaklaşık 250 rehinenin bir kısmı geri döndü, bir kısmından ise haber alınamıyor ve kaderlerinin asla bilinemeyeceği belirtiliyor.
Hamas’ı askeri ve sivil bir güç olarak olduğu gibi bırakan, onun Gazze üzerindeki yönetimini bir şekilde sürdürmesine olanak tanıyan kötü bir ateşkes anlaşması.
Ehud Olmert, İkinci Lübnan Savaşı’ndan sonra çok daha azı için istifa etti. Benjamin Netanyahu da er ya da geç aynı kaderle yüzleşmek zorunda. Açıklamalar yapıldı, bahaneler sunuldu ve kaçamak cevaplar tükendi. Gerçeklerin dünyasında, özellikle en üst düzeyde, özellikle de lider ulusal güvenlik gerçekliğini en başından şekillendirdiğinde ve “bebek bakıcısı” ve “İsrail’in koruyucusu” olmaya söz verdiğinde, sorumluluk almanın bir değeri vardır.
(…)
Şimdi ya da daha sonra, sonuç aynı: İsrail halkı dipten yükselmeli ve bizi oraya getiren kişi bizi tekrar yukarı kaldıracak kişi olamaz. Bu kadar basit. “Onun yerine kim geçecek?” diye sormayın. Birisi bu zorluğun üstesinden gelecektir. İsrail yetenekli liderlerden yoksun değildir. Lider harika olsa bile, halk daha büyüktür.
(…)
Netanyahu, Hamas’ın yeniden inşasını sağlayabilecek tavizleri kabul etti. Kuzey Gazze’ye dönen Gazzeliler için taramayı kaldırdı ve bu da Hamas’ın geçen yıl İsrail askerlerinin kanıyla lekelenmiş bölgelerde yeniden toplanmasına etkili bir şekilde izin verdi. Netanyahu ayrıca muhtemelen Netzarim ve Philadelphi Koridoru gibi büyük yerleşim yerlerinden İsrail güçlerinin daha kapsamlı bir şekilde çekilmesini kabul etti.
Ancak Trump’ın Beyaz Saray’a geri dönmesinin İsrail’in konumunu güçlendirmesi gerektiği bir zamanda, tam tersi oldu. Savaş zamanı bir İsrail başbakanı ile İsrail yanlısı bir ABD başkanı arasındaki normal ilişkilerde, Netanyahu Trump’a şunu söyleyebilirdi: “Sayın Başkan, Hamas’ı ezmek için bana iki ay verin. Biden’ın Gazze’ye girmeme izin vermeye zorladığı gereksiz kaynakları durduracağım, Hamas’ın finansmanını keseceğim ve onu sivil halktan ayırmak için daha fazla adım atacağım. Sonra, daha iyi bir rehine anlaşması için pazarlık yapacağız. Bu, nihai ‘anlaşma sanatı’ olacak. Bana güvenin.”
Ancak Trump, Netanyahu ve İsrail’in savaşına karşı sabrını yitirdi. İsrail’in İran’a karşı eylemleri prestijinin bir kısmını geri kazandırsa da Trump uzun zamandır Gazze çatışmasının çözülmesini istiyordu. Yaklaşık bir yıl önce bunu Israel Hayom ile yaptığı bir röportajda dile getirmişti . Şimdi, sözü politika haline gelirken, yoluna kim çıkarsa çıksın, uygulanmasını sağlıyor.”
Kaynak: M5