Analiz: Netanyahu'nun Washington ziyareti ve Gazze'de ateşkes olasığı - M5 Dergi
DünyaÖne Çıkan

Analiz: Netanyahu’nun Washington ziyareti ve Gazze’de ateşkes olasığı

Abone Ol 

Trump’ın baskılarıyla Gazze’de ateşkes sağlansa dahi İsrail’in nihai hedefleriyle çelişen bir içeriğin kalıcı ateşkes yolunu aralaması neredeyse imkansız.

ABD Başkanı Donald Trump’ın seçimleri kazanmasının ardından üçüncü defa Washington’a ziyaret gerçekleştiren İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze ve İran meselelerinde siyasi hedeflerine ulaşmak için Beyaz Saray’ın desteğini almaya çalışmaktadır.

Öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Trump’ın Orta Doğu özel temsilcisi Steve Witkoff ile görüşen Netanyahu’nun Beyaz Saray’daki en dikkati çekici hamlesi ise Trump’ı, Nobel barış ödülüne aday gösterdiği mektubu paylaşması oldu. Öte yandan ateşkes ihtimalinin ve barış planı müzakerelerinin belirdiği her süreçte olduğu gibi Gazze’de son 24 saatte İsrail yine saldırılarını yoğunlaştırdı. Doha’da devam eden müzakerelerde ise henüz tam mutabakat sağlanmış değil.

Gazze’de ateşkes planı

Beyaz Saray’daki görüşmede ana konuların başında Gazze’de ateşkes planı ve müzakereler vardı. Trump son derece olumlu bir tablo çizerek bu hafta içerisinde bir anlaşmanın yakın olduğunu belirtti. 4 Temmuz’da Hamas’ın ABD’nin teklifine olumlu yanıt vermesinin ardından Doha’da devam eden müzakerelerin başarıyla tamamlanmasına yönelik güçlü bir beklenti olduğu söylenebilir.

Mısır ve Katar arabuluculuğunda devam eden müzakereler, ölen İsraillilerin ve hala hayatta olan rehinelerin iadesi, İsrail’in Gazze’den askeri olarak çekileceği alanlar, Gazze’ye insani yardımın girişi ve İsrail hapishanelerindeki Filistinlilerin serbest bırakılması gibi maddeler etrafında yoğunlaşmış durumda. İsrailli rehinelerin serbest kalması durumunda İsrail saldırganlığının devam etmeyeceğine dair “güvence” ise Trump’ın kişisel “garantörlüğüne” dayandırılmaktadır. Hamas’ın ateşkes metnindeki revizyon talepleri, Netanyahu hükümeti tarafından kabul edilemez olarak nitelendirildi ve kalıcı ateşkes için müzakere sürecinin 60 gün olacağı basına yansıdı.

ABD ile İsrail arasındaki ittifak ilişkisinin Orta Doğu’da meydana getirdiği istikrarsızlık bölgenin en büyük problemlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. İsrail’in güvenliği ve saldırganlığı söz konusu olduğunda ABD’nin kayıtsız şartsız Tel Aviv’in arkasında konumlanması bölgedeki dengeyi alt üst etmiştir. İsrail gündeme geldiğinde ABD başkanlarının gerek medya gerek bürokrasi ve lobiler aracılığıyla büyük bir baskıya maruz kaldıkları aşikar. Ancak ABD ile İsrail çıkarlarının da taban tabana uyumlu olduğu inancının da bir o kadar hatalı olduğunu vurgulamak gerekir.

ABD dış politikasında İsrail istisnacılığı bilinen bir gerçek olmasına rağmen zaman zaman bu iki aktör arasında da farklılaşmaların yaşandığını söylemek mümkündür. Çoğu zaman kapalı kapılar ardında kalan bu ayrışmaların gün yüzüne çıktığı süreçler de olduğu muhakkaktır. Özellikle Trump döneminde İsrail-ABD hattında farklı yaklaşımların oluştuğunu gözlemlemek mümkün.

Bu farklılaşma alanlarından biri Gazze’deki ateşkes sürecidir. İki aktörün temel hedefleri birbirinden oldukça farklı ancak bu farklılığı törpülemek için attıkları taktiksel adımlar bazen yakınlaşma bazen gerilim üretebiliyor. İsrail’in temel hedefi, Hamas’ın tamamen elemine edildiği bir Gazze’yi mümkün olduğu kadar nüfustan arındırmak ve güvenlik endişelerini giderecek düzeyde Gazze üzerinde tam bir kontrol sağlamak olarak belirtilebilir. Trump ise İsrail’in maksimalist beklentilerinden farklı olarak ateşkes üzerinden bir barış mimarı olarak konumlanmak istiyor. Kalan başkanlık süresinde büyük bir Orta Doğu barış antlaşması sağlamak öncelikli hedefi değil.

Trump’ın asıl dikkat ettiği husus İsrail’in ABD’yi peşinden sürüklemesine fırsat vermeyecek bir ilişki dinamiğini meydana getirmek. İsrail-İran çatışmasındaki cerrahi müdahalesi de bu yaklaşımın bir tezahürüdür. Dolayısıyla Trump’ın baskılarıyla Gazze’de ateşkes sağlansa dahi İsrail’in nihai hedefleriyle çelişen bir içeriğin kalıcı ateşkes yolunu aralaması neredeyse imkansız. Daha önceki ateşkes sürecini defalarca ihlal eden Tel Aviv yönetiminin yeni süreci de akamete uğratması bu anlamda sürpriz olmayacaktır. Burada Hamas’a bir parantez açmak gerekir. Son dönemde Gazze içinde İsrail tarafından desteklenen farklı güç odaklarının ortaya çıkması, bir taraftan Hamas’ı müzakerelerde taviz vermeye zorlamaya, diğer taraftan Hamas’ın Gazze’deki direncinde kırılganlıklar meydan getirmeyi amaçlamaktadır.

İran meselesi

İran konusunda da benzer bir bakış açısının olduğunu söylemek mümkündür. Trump’ın görüşmede altını çizdiği noktalardan biri de İran ile yakın bir tarihte görüşme olacağına dair verdiği sinyal oldu. İran tarafının görüşmek istediğini ve büyük bir darbe aldıklarını belirten Trump, İran’a yönelik başka bir saldırının olup olmayacağı ile ilgili “Umarım bunu yapmak zorunda kalmayız.” ifadelerini kullandı. Dolayısıyla İran ile de yeni sürecin diplomasi alanında ilerleyeceğini bizzat Netanyahu karşısında belirtmiş oldu. Hatta zamanı geldiğinde İran’a yönelik yaptırımların da kaldırılmasından yana olduğu belirterek, İran’da ciddi bir değişim olduğunu sözlerine ekledi.

Tıpkı Gazze meselesinde olduğu gibi İran konusunda da İsrail’in maksimalist hedefler doğrultusunda topyekun saldırganlık yaklaşımı ile Trump’ın palyatif çözüm mantığı arasında bir ayrışma olduğunu belirtmek gerekir. Ancak bu farklılıklar taktiksel düzlemdeki adımlarla karıştırılmamalıdır. Söylem düzeyinde verilen güçlü mesajlar ve verilen fotoğraflar taktiksel adımların bir parçasıdır ancak stratejik hedefler konusunda benzer bir görüntünün olmadığı söylenebilir.

İsrail bölgedeki güç dengesinin farkında olarak hareket etmekte ve bulduğu fırsatı değerlendirerek İran’ın askeri ve nükleer kapasitesini tamamen ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Bunun için de ABD’nin desteğine ihtiyacı vardır. Saldırı ve savunma konusunda birçok bakımdan ABD’ye olan bağımlılığı bir yana siyasi düzlemde de İsrail, güçlü ABD desteğinin belirleyici olduğunun farkındadır.

Trump ise ABD’nin sadece gerilimden ortaya çıkacak fırsatları kolladığı bir politik tutum içinde hareket etmektedir. Bu bakımdan müzakerelerin başlaması ve İran-ABD normalleşme ihtimalinin belirmesi durumunda, İsrail saldırganlığının artması söz konusu olabilir.

Kaynak: AA / Dr. Abdullah Erboğa

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close