ABD'nin Eski Suriye Büyükelçisi: ABD Suriye'de SDG/YPG'den Vazgeçerek Türkiye ve Rusya'ya Güvenmelidir - M5 Dergi
DünyaStrateji Analiz

ABD’nin Eski Suriye Büyükelçisi: ABD Suriye’de SDG/YPG’den Vazgeçerek Türkiye ve Rusya’ya Güvenmelidir

Abone Ol 

ABD Başkanı Donald Trump görevde olduğu 4 yıllık süre boyunca sürekli olarak ABD’yi “ülke yada ulus inşa eden” politikalardan çıkaracağına dair söz verdi. Trump; ABD’nin ihtilaflar sonrası toplumları yeniden inşa etme ve istikrara kavuşturma amaçlı uzun vadeli çabalarının yanlış yönlendirildiğini ve başarısız olduğunu savundu. Trump bu süre boyunca Irak ve Afganistan’daki asker sayısını azalttı ve ABD’nin demokrasi destek fonunu yaklaşık 1 milyar dolar azalttı.

Foreign Affairs’de Robert Ford imzasıyla yayımlanan analiz M5 tarafından çevrilmiştir.

Ancak Trump yönetimi, bu “ulus inşa etmeme politikası”ndan Suriye’de uzaklaştı ve uzun vadeli olarak bu çabayı sürdürdü. ABD, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı, ülkenin kuzeydoğusundaki anayasal reformları ve bir Kürt özerk bölgesini kabul etmeye zorlamak için askeri güç ve mali baskı altına almaya çalıştı. Bu bölgede; Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Kürt Askeri Birlikleri (YPG) ve Demokratik Birlik Partisi (PYD) yerleşik olarak bir yarı devlet haline geldi.

Bu yapı; özellikle son altı yıl boyunca ABD tarafından askeri olarak ve aşağı yukarı 2,6 milyar dolar kadar maddi olarak desteklenmiş, komşu düşman güçlerden korunmuş ve ABD’nin ‘bebeği’ olarak bölgede yer edinmiştir. Kendi kendini yetemeyen bu “özerk” bölge, öngörülebilir bir gelecekte ABD’ye tamamen bağımlı olacaktır.

Suriye hiçbir zaman ABD için büyük bir ulusal güvenlik sorunu olmadı. Trump ile birlikte mevcut olan ABD politikası, burada çeşitli hedefler gerçekleştirmek ve sonuca varmak için çok az şey yaptı. Aynı zamanda Şam’daki siyasi reform sürecini de güvence altına almadı, ülkeye istikrar getirmedi ve IŞİD olarak da bilinen İslami örgütünün geriye bıraktıkları ile ilgilenmedi.

Başkan Joe Biden’ın artık, halihazırda Suriye’de konuşlandırılmış yüzlerce ABD askerini geri çekerek ve IŞİD’i kontrol altına almak için Rusya ve Türkiye’ye güveneceği şekilde yöntem değiştirmesi iyi olacaktır.

ABD’nin Stratejisi Çıkmaza Saplanmış

ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda uyguladığı strateji, IŞİD’in bölgedeki son emarelerini temizlemek ve yeniden saldırılara başlamasına neden olacak güvenli ortamı ortadan kaldırmak üzerine kurulu. Yıllarca süren uluslararası askeri harekatlar sonucu terör örgütü IŞID büyük ölçüde yıkılmasına rağmen, geri kalan üyeleri hala Suriye ve Irak’ta ara sıra düşük seviyeli saldırılar gerçekleştiriyor. Amerikan destekli SDG’ye ve YPG’nin IŞİD’i tam ölçekli bir ABD konuşlanmasına gerek kalmadan kontrol altına alması gerekiyor.

Siyasi açıdan çekici olmasına rağmen bu strateji ciddi bir şekilde sorunludur. ABD’nin Suriyeli Kürt müttefikleri, bölgedeki Araplar ve Kürtler arasında uzun zamandır devam eden bölgesel gerginlikleri yeniden alevlendirdi. Özellikle Arap toplumları arasında, ABD’nin petrol alanlarında etkin kıldığı bu gruplar konusunda yaygın bir hayal kırıklığı var. Arap halkı SDG’nin idari yolsuzluk ve askere alma uygulamalarını da protesto etti.

Kürt güçleri ise, Türk askeri kontrolü altındaki Arap kentlerine bombalı araba saldırıları düzenlediler. Etnik gerginlikler ve kabile anlaşmazlıklarla mücadele eden bu tür bir ortamda IŞİD, yerel toplumların taktikleriyle faaliyet gösterip kendisine alan bulabilir. ABD politikaları, doğu Suriye’de Kürt nüfusun yoğunlukta olduğu bir devleti desteklerse bu sorunla her zaman karşı karşıya olacak.

ABD stratejisinin başka bir temel kusuru daha var: IŞİD, ABD ve SDG kontrolü altındaki alanlarda değil. IŞID, Fırat Nehri’nin neredeyse 200 mil batısına uzanan bir bölgede faaliyet gösteriyor. Amaç IŞİD’in kendini yeniden yapılandırmasını veya Suriye’yi başka yerlerdeki saldırılar için bir merkez olarak kullanmasını engellemekse, ABD desteklediği grupları ülkenin doğusunda sınırlandırmak ile bu sorunu çözemez. Ayrıca Esad hükümetine yaptırım uygulamak, Suriye hükümet güçlerinin bu konudaki mücadelesini de zaafa uğratmaktadır.

Mevcut ABD yaklaşımının ulaşılabilir bir sonu yok. ABD’nin diplomatik ve askeri kılıfı olmadan, YPG ve SDG muhtemelen hem Türkiye’ye hem de Suriye hükümetine karşı mücadele edecek ve IŞİD’le birlikte üç cepheli bir savaşla karşı karşıya kalacak. Bu sonucu önlemek için ABD’nin süresiz olarak Suriye’nin doğusunda kalması gerekecek. Ayrıca Rusya, Türkiye, İran veya Suriye hükümeti Kürt güçleri üzerindeki askeri baskıyı artırırsa, ABD bu soruna daha fazla kaynak ayırmak zorunda kalacak. Bu dinamik, önümüzdeki yıllarda muhtemelen daha da kötüye gidecek.

RUSYA VE TÜRKİYE’YE GÜVENMEK

Trump’ın Suriye politikasındaki bu kusurlar göz önüne alındığında, yeni yönetimin farklı bir yaklaşıma ihtiyacı var. ABD ordusunu sonsuza dek bölgeye bağlamadan IŞİD’e karşı mücadele edecek bir anlayış. ABD, mevcut stratejisini sürdürmek yerine, diplomasi üzerine hareket etmeli ve Rusya ile Türkiye’ye güvenmelidir. Kulağa hoş gelmeyen bu iki ülkenin Suriye’deki çıkarlarını kabul etmek bu mücadelede daha iyi sonuçlar doğurabilir.

Rusya mükemmel bir ortak olmaktan çok uzak ancak Esad’a verdiği destek, onu IŞİD’e karşı mücadeleyi devralacak doğru güç yapıyor. Moskova, Suriye hükümetinin hayatta kalmasını sağlamaya kararlı ve yeniden dirilen bir IŞİD, Esad’ı ciddi bir şekilde tehdit edecek. Biden yönetimi, Fırat’ın her iki tarafındaki IŞİD güçlerine karşı Moskova ile bir anlaşma yapmalıdır. Bu durum tabiki kaçınılmaz olarak, Suriye’nin doğusundaki Rus askeri varlığının artmasını da gerektirecek ve ABD’nin kuvvetlerini aşamalı olarak geri çekmek için bir müzakere sürecini gerektirecektir.

Fakat sadece bu hamle, Suriye’nin doğusundaki IŞİD’in,Suriye’yi ABD müttefiklerine veya çıkarlarına saldırmak için bir üs olarak kullanmasını engellemesi için yeterli olmayacaktır. Bu tehdidi hafifletmek için ABD’nin Türkiye’yi de ikna etmesi gerekiyor. Moskova gibi Ankara’nın da işbirliği için sebepleri var; IŞİD, Türkiye içinde de terör saldırıları başlattı.Yaklaşık 600 mil uzunluğundaki sınırı tamamen kapatmak zor olacak, bu nedenle Washington Türkiye’ye, terör trafiğini izlemek için teknolojik ve istihbarat desteği sağlamak zorunda kalacak. Böyle bir çaba yoğun bir işbirliği gerektirecek. Bu olasılıkta; ABD’nin artık Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü Kürt güçlerine yardım etmeyecek olması nedeni ile işbirliği daha kolay olacak. Türkiye’nin öncelikli hedefi ise bu grupların Suriye’de özerk bir varlık kurmasını engellemek.

DOĞRU ÇÖZÜM

Biden, bu yeni stratejiyle ABD’nin Kürt ortaklarını şaşırtmaktan kaçınmalı ve yaklaşan ABD adımları hakkında onları erken bilgilendirmelidir. SDG ve YPG, IŞİD ile mücadelede iyi ortaklar oldu. Rusların da bu yeni bir düzenlemede onlarla çalışmaya devam etmeleri akıllıca olacaktır. Moskova’nın bu alanda deneyimi var: Moskova, Suriye hükümetiyle birlikte, Rus komutasındaki SDG üyelerinden oluşan yeni bir “Altıncı Kolordu” oluşturabilir.

Rusya’nın ayrı ayrı PYD ve YPG’nin kontrol ettikleri bölgelerin siyasi statüsü konusunda Şam ile müzakere etmesi gerekecek. PYD’nin Suriye hükümeti ile uzun süredir devam eden ilişkisi bu süreci kolaylaştırabilir.

Washington’da, ABD’nin YPG ve SDG’ye borçlu olduğu konusunda ısrar eden bazı ABD’li siyasetçiler ve analistlerden hiç şüphesiz protesto sesleri gelecektir. Ancak IŞİD ile mücadelede Kürtlerin değerli yardımına rağmen, Amerika Birleşik Devletleri bu gruplara sınırsız bir askeri koruma yapmak konusunda borçlu değil. Amerika Birleşik Devletleri’nin ulusal çıkarı, Suriye’nin doğusundaki yönetim şeklini garanti etmek değil, terörist tehditleri kontrol altına almaktır.

ABD SINIRLARINI KABUL ETMEK

Nihayetinde Biden yönetiminin, ABD’nin Suriye’de siyasi tavizler alma kabiliyeti konusunda gerçekçi olması gerekiyor. Trump yönetimi, Şam’a davranışını değiştirmeye zorlamak için mali yaptırımlar uyguladı ve Suriye’nin petrol sahalarını kontrol altına almaya çalıştı. Fakat Esad neredeyse hiç politika değiştirmedi. Cenevre’deki BM görüşmeleri de çıkmaza girdi.

Diğer analistler, ABD’nin geri çekilmesinin İran ve Rusya’ya Suriye’yi serbest bırakacağını iddia ediyor. Fakat bu argüman, iki ülkenin de Şam ile yıllardır siyasi ve askeri bağlarını görmezden geliyor. Rusya ve Suriye Soğuk Savaş’tan bu yana yakın bir ilişki sürdürdü ve Rusya 2011’den bu yana Suriye’de faaliyetlerine devam etti. İran’ın durumu da benzer bir şekilde. İran’ın İslam Devrim Muhafızları Birliği yaklaşık 20 yıldır Suriye’de faaliyetlerine devam ediyor. Yani doğu Suriye’deki ara sıra yapılan küçük ABD devriyeleri bu ikili ilişkileri değiştirmeyecek ve İran’ın füze sevkiyatını engelleyemeyecek.

Elbette Biden, Trump yönetiminin stratejisini sürdürebilir. Ancak bunu yapmak, toplumlar arası gerilimleri şiddetlendirirken, IŞİD’i kontrol altına almamakla birlikte milyarlarca doları boşa harcamak anlamına gelir. Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye’de çok daha ucuza mal olması gereken hedefleri var. Harcanacak paralar mülteci sorununa gitmelidir. Rusya ve Türkiye’nin IŞİD karşıtı yükü üstlenerek ulusal çıkarlarını güvence altına almalarına izin vermek daha iyi bir çözüm olacaktır.

Kaynak: M5 Özel İçerğidir. Kaynak Göstererek Kullanılabilir. 

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close