"Çin, 1 Numaralı Ulusal Güvenlik Tehdididir" - M5 Dergi
DünyaÖne Çıkan

“Çin, 1 Numaralı Ulusal Güvenlik Tehdididir”

Abone Ol 

“Pekin’in dünyayı yeniden şekillendirme ve dünyaya hükmetme girişimine direnmek bizim neslimizin mücadelesidir.”

Bu yazı, ABD Ulusal İstihbarat Direktörü John Ratcliffe’nin Wall Street Journal gazetesinin görüş köşesinde yayımlanan “China Is National Security Threat No. 1” makalesinin Türkçe çevirisidir.

“Ulusal İstihbarat Direktörü olarak, ABD hükümetinin Başkan dışındaki herhangi bir üyesinden daha fazla istihbarata erişim yetkisine sahibim. İstihbarat teşkilatlarını denetliyorum ve ofisim ülkenin karşı karşıya olduğu tehditleri detaylandıran Başkanın Günlük Özetini hazırlıyor. Bu eşsiz bakış açısıyla Amerikan halkına bir şey aktarabilirsem bu, Çin Halk Cumhuriyeti’nin bugün Amerika için en büyük ve 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana dünya çapında demokrasi ve özgürlük için en büyük tehdidi oluşturduğudur.

İstihbarat net: Pekin, ABD’ye ve gezegenin geri kalanına ekonomik, askeri ve teknolojik olarak hükmetme niyetinde. Çin’in başlıca kamu girişimlerinin ve önde gelen şirketlerinin çoğu, Çin Komünist Partisi’nin faaliyetlerine yalnızca bir kamuflaj.
Ben Çin’in ekonomik casusluk yaklaşımına “soy, kopyala ve değiştir” diyorum. Çin, ABD şirketlerinin fikri mülkiyetlerini ellerinden alır, teknolojiyi kopyalar ve ardından küresel pazardaki ABD şirketlerinin yerini alır.

Sinovel’i ele alalım. 2018’de federal jüri, Çinli rüzgar türbini üreticisini American Superconductor’dan ticari sırları çalmaktan suçlu buldu. Cezalar verildi ancak ülkemize hasar çoktan verildi. Hırsızlık, ABD şirketinin hisse senedi değerlerinde 1 milyar dolardan fazla kayba ve 700 kişinin işten çıkarılmasına neden oldu. Bugün Sinovel, dünya çapında rüzgar türbinlerini ‘hırsızlıktan çok ustalık ve sıkı çalışma yoluyla meşru bir iş kurmuş gibi’ satıyor.
FBI, araştırma ve geliştirme sırlarını çalmaktan dolayı sık sık Çin vatandaşlarını tutuklamakta. Harvard Kimya Bölümü başkanı bu yılın başlarında tutuklanana kadar, iddiaya göre Çin, en iyi bilim insanlarını cezbetme ve bilgi çaldıkları için onları ödüllendirme planının bir parçası olarak ona ayda 50.000 dolar ödüyordu. Profesör, ABD makamlarına yanlış beyanda bulunmaktan suçsuz olduğunu iddia etti.

2019’da üç bilim insanı, Çin için kanser araştırmalarına dair hırsızlık yaptıklarına ilişkin şüphelerden dolayı Houston’daki MD Anderson Kanser Merkezi’nden ihraç edildi. ABD hükümeti, Çin’in fikri mülkiyet hırsızlığının Amerika’ya yılda 500 milyar $ veya ABD hane halkı başına 4.000 ila 6.000 $’a mal olduğunu tahmin ediyor.
Çin ayrıca, Başkan Şi Cinping’in Çin’i dünyanın en önde gelen askeri gücü haline getirmeye yönelik agresif planını desteklemek için hassas ABD savunma teknolojisini çaldı. ABD istihbaratı, Çin’in biyolojik olarak geliştirilmiş yeteneklere sahip askerler geliştirme umuduyla Halk Kurtuluş Ordusu üyeleri üzerinde insan testleri bile yaptığını gösteriyor. Pekin’in iktidar arayışında etik sınırlar yok.

Çin ayrıca gelişen teknolojilerde birinci sınıf yetenekler geliştiriyor. İstihbarat servisleri, güvenlik açıklarının yazılım ve ekipmana dahil edilmesi dahil olmak üzere kötü niyetli faaliyetleri hayata geçirmek için Huawei gibi teknoloji firmalarına erişimlerini kullanıyor. Huawei ve diğer Çinli firmalar bunu reddediyor, ancak Çin’in 5G telekomünikasyonuna hakim olma çabaları, Pekin’in istihbarat toplama, iletişimi engelleme ve dünya çapında kullanıcı gizliliğini tehdit etme fırsatlarını yalnızca artıracak. Ben şahsen ABD müttefiklerine Çin’in sahip olduğu böyle bir teknolojiyi kullanmanın Amerika’nın hayati istihbaratını onlarla paylaşma olasılığını ciddi şekilde sınırlayacağını söyledim. Çin ayrıca gelişen teknolojilerde birinci sınıf yetenekler geliştiriyor.

Çin, Komünist Partinin ideolojik kontrolünü tehdit eden ABD web içeriğini zaten baskı altına alıyor ve ABD anavatanına karşı saldırgan siber yetenekler geliştiriyor. Bu yıl Çin, birkaç düzine Kongre üyesini ve Kongre personelini hedef alan büyük bir etki kampanyası yürüttü.
Şu senaryoyu bir düşünün: ABD’de Çin’e ait bir üretim tesisi birkaç bin Amerikalı istihdam ediyor. Bir gün, fabrikanın sendika liderine Çinli firmanın bir temsilcisi geliyor. İşadamı, yerel Kongre üyesinin, şirketin dahil olduğu sektörle hiçbir ilgisi olmamasına rağmen, Pekin’in çıkarlarına ters düşen yasalar konusunda katı bir tutum aldığını ve sendika liderinin onu pozisyon değiştirmeye teşvik etmesi gerektiğini söylüyor. Aksi takdirde ise fabrika ve tüm işlerin yok olacağını söylüyor.

Sendika lideri, Kongre üyesiyle temas kuruyor ve kendi sendikasının üyelerinin onun duruşunda değişiklik olmadan onun yeniden seçilmesini desteklemeyeceğini belirtiyor. Sendika lideri kendi kendine üyelerini koruduğunu söylüyor ama o anda Çin’in emrini yerine getiriyor ve Kongre üyesi, farkına varmasa da Çin’den etkileniyor.
İstihbaratımız, Pekin’in ABD’de bu tür bir nüfuz operasyonunu düzenli olarak yönettiğini gösteriyor. Meclis ve Senato İstihbarat komitelerine, Çin’in Rusya’nın 6 katı ve İran’ın 12 katı sıklıkta Kongre üyelerini hedeflediği bilgisini verdim.

Bu tehditleri ve daha fazlasına karşı koymak için, Çin’e odaklanmayı artırmak için kaynakları 85 milyar dolarlık yıllık istihbarat bütçesine kaydırdım. Bu değişim, ABD istihbaratının politika yapıcılara Çin’in niyetleri ve faaliyetleri hakkında net bir görüş vermesi için ihtiyaç duyduğu olanaklara sahip olmasını sağlamaya devam etmelidir.

İstihbarat teşkilatları içerisinde sağlıklı bir tartışma ve düşünce kayması halihazırda devam etmekte. Soğuk Savaş sırasında ortaya çıkan yetenekli istihbarat analistleri ve operatörleri için Sovyetler Birliği ve Rusya her zaman odak noktası olmuştur. Bu yüzyılın başında saflarda yükselen diğerleri için, terörle mücadele akla ilk gelen şeydi. Ancak bugün önümüzde duran gerçeklere net gözlerle bakmalıyız, bu da Çin’in ileriye dönük Amerika’nın birincil ulusal güvenlik odağı olması gerektiğini açıkça ortaya koyuyor.
Diğer milletler de bunun kendileri için geçerli olduğunu anlamalıdır. Dünyaya, tamamen uyumsuz iki ideoloji arasında bir seçim sunuluyor. Çin’in liderleri, bireyin haklarını Komünist Partinin iradesine tabi kılmaya çalışıyor. Otoriter bir gözetim devleti ile şirketler üzerinde hükümet kontrolü uyguluyor ve vatandaşlarının mahremiyetini ve özgürlüğünü ihlal ediyor.

Pekin’in dünyayı tekrar karanlığa sürükleme çabalarının, modern zamanlarda iyi güçlerin daha önce zafer kazanmış olması nedeniyle başarısız olacağını varsaymamalıyız. Çin, zirvede kendisinin olmadığı küresel bir düzenin tarihsel bir dalalet olduğuna inanıyor. Bunu değiştirmeyi ve dünya çapında özgürlüğün yayılmasını tersine çevirmeyi hedefliyor.
Pekin, ABD ile açık uçlu bir çatışma dönemine hazırlanıyor. Washington da hazırlıklı olmalı. Liderler, tehdidi anlamak için beraber çalışmalı, Çin hakkında açıkça konuşmalı ve Çin’i ele almak için harekete geçmelidir.

Bu bizim neslimizde bir kez karşılaştığımız bir mücadele. Amerikalılar her zaman faşizmin belasını yenmekten, Demir Perde’yi yıkmaya kadar her zaman ana ayak uydurmuştur. Bu nesil, Çin’in dünyayı kendi suretinde yeniden şekillendirme ve baskın süper güç olarak Amerika’nın yerini alma çabalarına verdiği tepkiyle değerlendirilecek. İstihbarat açık ve net. Cevabımız da öyle olmalı.”

Bu yazı Kamer Kurunç tarafından çevrilmiştir.

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close