ABD Medyası: "2023'de üçüncü bir Dünya savaşının başlayabileceği 5 kritik yer" - M5 Dergi
Öne ÇıkanStrateji Analiz

ABD Medyası: “2023’de üçüncü bir Dünya savaşının başlayabileceği 5 kritik yer”

Abone Ol 

Rusya 2022 yılının başlarında Ukrayna’ya tam ölçekli bir işgal girişimi başlattı ve bu saldırı neredeyse dünyadaki tüm askeri dengeleri yeniden şekillendirdi.

ABD merkezli 19FortyFive’da yayımlanan analiz M5 tarafından çevrilmiştir.

Rusya’nın 2022 yılının başlarında Ukrayna’ya karşı başlattığı işgal girişimi, neredeyse tüm istihbarat teşkilatları ve askeri uzmanlar tarafından kısa sürecek bir çatışma noktası olarak görülüyordu. Fakat tarihler 2023 yılını göstermesine rağmen bu savaş henüz sona erecek bir aşamaya girmiş gibi görünmüyor.

Savaşın başlamasının ardından ABD ve müttefikleri, öncelikli olarak Rus askeri teçhizatının imhası ve uzun vadede Rus ekonomisinin bozulmasıyla sonuçlanacak politikalar izliyorlardı. Ancak savaşın süresi uzadıkça ABD ve batılı müttefikleri Ukrayna’nın kendini savunabilmesi için daha fazla askeri destek vermeye, bu sırada da özellikle Avrupa kıtasındaki ülkelerin askeri yapılarını güçlendirmeye odaklandılar.

Savaşın dünya sahnesinde dalgalı bir etkisi oldu ve onlarca yıldır için sessizce bekleyen çok sayıda ihtilaf noktasının risklerini de önemli ölçüde artırdı.

Bütün bu dengelerin ortasında aşağıda belirteceğimiz bu beş alan, “Üçüncü Dünya Savaşı” olarak adlandırma eğiliminde olabileceğimiz sürecin başlamasında en büyük riski oluşturan alanlar olarak görünüyor.

1- Ukrayna

Rusya’nın Ukrayna’da zayıflayan itibarını geri kazanmak için nükleer silah kullanabileceğine dair endişeler, savaşın son dönemde adeta “bir çıkmaza girmesiyle” azalmış gibi görünüyor.

Ancak, Rusya’nın yenilgiyi kabul etmeyeceği yönündeki anlayışı, savaşın tırmanması konusunda endişe kaynağı olmaya devam ediyor.

Rusya’nın ilerleme kaydedememesi, Putin hükümetinin istikrarını tehdit ederek Moskova’yı tehlikeli tırmanışları düşünmeye yöneltebilir. Ukrayna’nın uzun vadede savaşı sürdürme kabiliyetine ilişkin endişeler de Kiev’i riskli adımlarını atmaya zorlayabilir.

Savaşın NATO’ya yayılması pek olası görülmese de mümkün. Çünkü Rusya’nın nükleer silah kullanması düşünülemez ama imkansız da değil.

Biden yönetimi ve Avrupa’daki müttefikleri, çatışmanın bir Rusya-NATO çatışmasına dönüşmemesi için dikkatli bir politika izlemeye çalıştılar. Ancak tüm kartlar şüphesiz ki Washington’da değil ve Kiev ya da Moskova daha geniş bir çatışma riskini göze almaya  istekli olabilir.

Ve böyle bir çatışma yüksek olasılıkla Üçüncü Dünya Savaşı olarak adlandırabileceğimiz bir çatışma olacaktır.

2- Tayvan

Tayvan ile Çin arasında yaşanacak olan bir savaşa ilişkin endişeler, büyük ölçüde Çin’in yıkıcı covid deneyimi nedeniyle geçtiğimiz aylarda biraz azaldı.

Ancak bununla birlikte, Güney Çin Denizi ve Tayvan boğazı ile ilgili gerilimlerin önemli olmaya devam ettiğine dair hiç şüphe yok.

Biden yönetiminin Tayvan’ın savunması konusunda riskli retorik pozisyonlar almaya istekli olması, Washington’ın bir Çin saldırısı olasılığı konusunda gerçek endişeleri olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan ziyareti gibi hamleler Çin’in Tayvan konusundaki emellerini tetikleme riskini artırıyor.

Ukrayna sınırında Rusya’nın yaptığı gibi, Çin’in de bir çatışmaya dair yapacağı hazırlıklar yüksek olasılıkla herkes tarafından açıkça görülebilir.

Burada ortaya çıkacak olan herhangi bir çatışma, Amerika Birleşik Devletleri’ni ve büyük olasılıkla bölgedeki müttefiki olan Japonya’nın da işin içerisine gireceği şekilde gelişecektir. Bu nedenle, Çin ve Tayvan arasındaki olası bir çatışma, bir büyük güç savaşı haline dönüşebilir ve Üçüncü Dünya Savaşı’na neden olabilir.

3- Yunanistan-Türkiye

Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline yanıt olarak NATO’nun yeniden canlandırılması ve güçlendirilmesi tartışmaları, ittifakın güney kanadında kaynayan bir kriz nedeniyle gölgede kaldı.

Geçtiğimiz yıl boyunca Yunanistan ile Türkiye arasındaki gerilim, büyük ölçüde Türkiye’nin iddialı dış politika dönüşü nedeniyle önemli ölçüde arttı . Atina ile Ankara arasında Ege’de enerji arama çalışmaları konusundaki anlaşmazlıklar mevcut gerilimi daha da artırdı. Ancak bu tartışmanın altında yatan bölgesel anlaşmazlıklar aslında on yıllardır var.

Bir NATO müttefikinin başka bir NATO müttefikine açıkça saldırması pek olası görünmese de, geçmiş anlaşmazlıklar ve karşılıklı iddialar iki ülkeyi defalarca savaşın eşiğine getirdi.

Türkiye ile Yunanistan arasındaki herhangi bir çatışmaın, NATO’yu da içine alacağı neredeyse kesin. Ve bu durum Rusya’nın bir dereceye kadar oportünist müdahalesiyle sonuçlanarak Üçüncü Dünya Savaşı olarak adlandırılabilecek büyük savaşı ortaya çıkarabilir.

4- Kore Yarımadası

Geçtiğimiz birkaç ay boyunca Seul ve Pyongyang arasındaki gerilimler,  çoğunlukla Kim rejiminin uluslararası ortama ilişkin kendine has üstü örtülü tehditlerine Güney’den saldırgan retorik tepkiler almasıyla istikrarlı bir şekilde arttı.

İki taraf arasındaki artan gerilim ve dinamik, sabırsızlıktan kaynaklanıyor gibi görünüyor. Kuzey Kore’nin dünyanın “en güçlü nükleer silahlarına” sahip olmasına rağmen ciddiye alınmaması ve Güney Kore’nin bu konuda duyduğu rahatsızlığın en kısa zamanda çözülmesini istemesi ile ilgili sabırsızlık, iki taraf arasındaki gerilimi artırıyor.

Bu gerilimler yeni değil. Ancak tarihsel olarak Soğuk Savaş ve Soğuk Savaş sonrası liberal uluslararası düzen tarafından bastırıldı. Fakat gelinen noktada Pyongyang’ın bir anı varmış gibi hissedebilir ve Seul komşusunun tehditkar yaklaşımana tahammül edecek sabrı bulmakta zorlanabilir.

Savaş patlak verirse, konvansiyonel ve nükleer silahların her iki tarafta da korkunç kayıplar vermesiyle hızla Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan daha yıkıcı hale gelebilir ve çok sayıda ülkeyi taraf olmaya zorlayarak Üçüncü Dünya Savaşı denilebilecek bir noktaya taşıyabilir.

5- Çin-Hindistan

Çin ve Hindistan arasındaki ara sıra yaşanan çatışmalar on yıllardır devam ediyor. Neredeyse yaşanmaz halde olan dağlık arazide küçük toprak şeritleri üzerinde kontrol noktaları kuran iki ülke uzun zamandır çatışmalar yaşıyor ve  ne Çin ne de Hindistan şimdiye kadar adım atmadı.

Çatışma şimdiye kadar oldukça sınırlı kalsa da, ulusal prestiji koruma arzusu en bilge ve en duyarlı liderler için bile hızla bir zehir haline gelebilir.

Modi ve Xi’nin böyle bir tanıma uyup uymadığı konusunda tartışmaya girmeye çok gerek yok. Zaten uzun süredir liderlik ettikleri hükümetler de çatışmayı çözmenin bir yolunu bulmayı başaramadı.

Bir noktada Hindistanlılar ya da Çinliler sorunu tırmandırma yoluyla çözmenin cazibesine kapılabilirler ve küçük çatışmalar bir anda genel bir çatışma haline dönüşebilir.

Böyle bir durum şüphesiz çok daha büyük ve daha yıkıcı bir çatışmaya kapı açabilecek potansiyele sahip ve Üçüncü Dünya Savaşı olarak adlandırılacak sürece giden yolu hazırlayabilir.

Sonuç:

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, hiçbir şey olmasa bile büyük savaşların hala olabileceğini gösterdi. Barışı korumak, dikkatli bir devlet adamlığı gerektirir ve savaş sırasında tırmanmayı yönetmek de olağanüstü bir beceri gerektirir. Bu noktaların da Rusya-Ukrayna savaşından ders alarak akılcı ve diplomatik yolları seçmesi mantıklı olacaktır.

Kaynak: M5
Çeviri/Analiz: Adem KILIÇ

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close