Analiz: Trump’ın Ukrayna stratejisinin sınırı ne olacak?
Trump’ın dönemsel sertleşen Ukrayna politikası, kalıcı barış için gerekli stratejik derinlikten yoksun. Ukrayna savaşını bitirme vaadiyle öne çıkan Trump, ne Moskova’yı masaya çekebildi ne de Biden’dan farklı ve etkili bir strateji geliştirebildi.
Başkanlık seçimi kampanya döneminde Ukrayna savaşını bitirme vaadiyle öne çıkan Trump, bunu başaracak bir strateji oluşturmakta zorlanıyor. O dönemde Ukrayna’ya yardıma karşı sıkı bir muhalefet yapan Trump, başkanlık döneminde de Biden döneminde verilen yardımları zaman zaman durdurarak Rusya’yı barışa ikna etmeye çalıştı. Biden yönetiminin Rusya’ya karşı izolasyon ve ‘Ukrayna savaştıkça yardıma devam’ politikasını değiştiren Trump, şu ana kadar başarılı olamadı.
Ukrayna lideri Zelenski’yle Beyaz Saray’da yaşadığı skandal tartışma sonrasında Ukrayna’yla değerli madenler anlaşması imzalayan Trump, savaşı bitirmek için yaptığı diplomatik girişimlerden sonuç alamadı. Son günlerde Putin aleyhine yaptığı sert yorumlar, Trump’ın Ukrayna stratejisini tekrar değiştirerek Rusya’ya baskıyı artırma yoluna gideceğine işaret ediyor. Ancak üç yıldan fazla süredir Putin’i barış masasına oturtmaya yetmeyen bu stratejinin kalıcı bir barış sağlaması düşük bir ihtimal.
Biden’ın Mirası
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi, Amerikan istihbaratının dünya kamuoyunu uyarması, Zelenski’nin ülkeyi terk etmemesi ve Rus ordusunun Kiev’i hızlıca ele geçirmekte zorlanması nedeniyle başarılı olamamıştı. Rusya’nın ülkeyi ele geçirme hedefine ulaşamayacağını anlayınca doğu cephesine odaklanmasıyla savaş uzun sürecek bir cephe savaşına dönüştü. ABD’nin Avrupalı müttefikleri bir araya getirerek Rusya’yı izole etme ve Ukrayna’ya destek politikası, ilk aşamada son derece başarılı oldu.
Ukrayna’ya maddi ve askeri yardımın temellerini 2014’teki Kırım’ın işgalinden sonra atmaya başladığı anlaşılan Amerika’nın milyarlarca dolar ve silah yardımı Ukrayna’nın direnmesinde en büyük etken oldu. Buna karşın Rusya’nın savaşı Avrupa’ya doğru genişletmesinden ve nükleer silah kullanmasından duyulan endişe, verilen yardımların Ukrayna’nın Rusya’ya karşı zafer kazanmasına değil de ‘kanatmasına’ odaklanmasına neden oldu.
Biden liderliğinde Rusya’ya karşı mobilize olan Batı ittifakının en büyük diplomatik sorunu, Rusya’nın küresel anlamda izole edilememesiydi. Çin ve küresel güney ülkelerinin Rusya’ya karşı tavır almaktan kaçınması ve Biden’ın da sadece Avrupalı müttefiklerin desteğini sağlamaya odaklanması, savaşı NATO’yla Rusya arasında Ukrayna üzerinden bir vekalet mücadelesine dönüştürdü.
Biden’ın Rusya’yı provoke etmemek gerekçesiyle bazı gelişmiş savunma ve saldırı sistemlerini vermekte gecikmesi de savaşın uzamasına neden oldu. Amerikan iç siyasetinde Cumhuriyetçilerin bir kısmının verilen yardımlara muhalefetine ikna edici bir cevap üretemeyen Biden, yardımların geleceğini de adeta riske atmış oldu. Biden’ın en zorlandığı nokta ise Batı’nın stratejisinin nihai hedefini tanımlayamaması oldu. Diğer bir deyişle, Putin’i barışa zorlayacak formülü net bir şekilde ortaya koyamayan Biden, Zelenski’nin mücadelesine ucu açık destek sözü vererek savaşı bitirecek bir strateji oluşturamadı.
Ukrayna’ya Yardım Siyaseti
Biden’ın sürekli Kongre’den Ukrayna’ya yardım paketi çıkarıp net bir nihai hedef ortaya koyamaması, Ukrayna’ya yardımı giderek siyasi polarizasyon ortamının malzemesi haline getirdi. Trump’ın Meksika sınırını koruyamayan Amerika’nın Ukrayna’nın sınırını neden koruması gerektiği şeklindeki sorusuna cevap veremeyen Biden, yardımların bir yıllık geleceğini garanti altına almaya çalışan adımlar atsa da büyük bir belirsizlik oluşmasına engel olamadı.
Trump gelir gelmez Ukrayna’ya yardımın durdurulduğu şeklindeki haberler, Rusya’nın zamana oynama stratejisine yardım etti. Trump’ın Zelenski’yle Beyaz Saray’da yaşadığı tartışma anları, Batı’nın Ukrayna’ya desteğinin zayıflayacağını hesap eden Moskova’nın daha da cesaretlenmesine neden oldu.
Trump’ın Ukrayna yardımına karşı derin şüpheci yaklaşımına karşın yapılan değerli madenler anlaşması, Amerikan başkanını Zelenski’yle makul anlaşma yapabileceğine ikna etmiş görünüyor. Öte yandan Putin’i müzakere masasına oturmaya ikna etmekte zorlanan Trump, son günlerdeki sertleşen retoriğiyle Ukrayna’ya yardım üzerinden Rusya’yı baskılama politikasına dönüş işareti verdi. Şimdiye kadar Biden döneminde verilen yardımların akışına izin vermekle yetinen ve Kongre’den yeni yardım paketi geçirmeye çalışmayan Trump’ın bu söylemleri Putin’i zorlamaya yetmeyecektir.
Rusya’yla ciddi bir tırmanmayı göze almadan Rus liderin masaya getirilmesi pek mümkün görünmüyor. Daha da önemlisi, tırmanmanın Rusya’nın kabul edebileceği bir çıkış yolu haritasıyla birlikte gelmesi gerekiyor ki Washington savaşın başından beri böyle bir formül üretemedi. Bunda elbette Putin’in maksimalist talepleri en büyük etken zira Rus lider Ukrayna’daki kazanımlarının tanınmadığı ve Ukrayna’nın NATO’dan kesin biçimde uzaklaşmadığı bir senaryoyu kabul edecek görünmüyor.
Trump’ın Ukrayna stratejisi dönemsel sertleşme işaretleri verse de bunun kapsamlı bir strateji oluşturmaya yetmeyeceği açık. Ayrıca Biden politikasının devamı da sonuç getirmeyecektir zira ne Ukrayna’ya ucu açık yardıma iştahı olan bir ABD yönetimi ne de Rusya’yı tamamen izole etmeye hazır bir Batı ittifakı mevcut. Trump gerçekten Putin’i barışa zorlamak istiyorsa, Rusya’nın talepleriyle Ukrayna’nın kabul edebilecekleri arasındaki derin uçurumu görmesi ve buna uygun strateji üretmesi gerekecek.
Bu kadar maliyeti ödemiş bir Rusya’nın sırf Washington baskısı artacak diye masaya gelmesi gerçekçi görünmüyor. Amerika’nın Ukrayna stratejisindeki iç çelişkiler ve kararsızlıklar, iki tarafı bir araya getirecek diplomatik baskıyı uygulaması için en büyük engel olarak öne çıkıyor. Trump’ın barışı sağlamak için bu dinamiği değiştirecek bir strateji üretmesi gerekecek.
Kaynak: SETAV / Kadir Üstün