Uluslararsı kriz yönetimi ve müdahalesi - M5 Dergi
DergiMakalelerSayı 347 Haziran 2020Son sayı

Uluslararsı kriz yönetimi ve müdahalesi

Abone Ol 

Kriz yönetiminde esas, ulusal çıkar ve hedeflerin savaşa gerek kalmadan korunmasıdır. Kriz yönetimi sürecinde; kriz veya gerginlik kontrol altına alınarak normale dönülür ya da kriz tırmandırılarak savaşın veya çatışmanın yönetimine dönüşür.

Kriz yönetimi, olası bir kriz durumuna karşılık, kriz belirtilerinin elde edilerek değerlendirilmesi ve örgütün kriz durumunu en az kayıpla atlatabilmesi için gerekli önlemlerin alınması ve uygulanması süreci olarak ifade edilebilir. Kriz yönetimi, hızlı ve etkin karar almayı ve uygulanan kararlarda ortaya çıkan sapmaların bir an önce düzeltilmesini zorunlu kılar. Kriz yönetiminde örgütün, varlığını tehdit eden, faaliyetlerini olumsuz yönde etkileyen durumlara karşı, etkin ve hızlı hareket etme yeteneği önemlidir. Bu nedenle, kriz yönetiminde, örgütün faaliyet alanı, çevresel şartlar, mali olanaklar, örgütsel yapı, yönetim anlayışı, iletişimin etkinliği, örgüt iklimi vb. pek çok unsur belirleyici olabilmektedir.

Kriz yönetim sürecinin temel aşamalarını; önce bilgi toplayarak durumu analiz etmek, buradan hareketle ulaşılacak (siyasi, askeri vb.) hedefleri ve seçenekleri tespit etmek, seçeneklerin içinden en uygun olanı (karar) uygulamak ve bu döngüyü geri besleme ile devam ettirmek oluşturmaktadır. Tüm bunların zaman baskısı altında yapıldığı da unutulmamalıdır. Kriz yönetiminde esas, ulusal çıkar ve hedeflerin savaşa gerek kalmadan korunmasıdır. Kriz yönetimi sürecinde; kriz veya gerginlik kontrol altına alınarak normale dönülür ya da kriz tırmandırılarak savaşın veya çatışmanın yönetimine dönüşür.

Kriz yönetiminde başarının faktörlerini şunlar oluşturur: Krizi önceden sezmek, önleyici tedbirler konusunda süratle karar alarak yürürlüğe koymak, krizi büyümeden önlemek veya krizi ulusal çıkarlar doğrultusunda kabul edilebilir bir risk seviyesine kadar kontrollü olarak tırmandırmak suretiyle isteklerimizi kabul ettirmek.

Kriz yönetiminde başarının faktörlerini şunlar oluşturur: Krizi önceden sezmek, önleyici tedbirler konusunda süratle karar alarak yürürlüğe koymak, krizi büyümeden önlemek veya krizi ulusal çıkarlar doğrultusunda kabul edilebilir bir risk seviyesine kadar kontrollü olarak tırmandırmak suretiyle isteklerimizi kabul ettirmek. Önceden fark edebilme, gerçekleşen bir olayın veya durumun karar vericiler tarafından önceden bilinebilme derecesidir. Kriz yönetimi, kriz yönetim sistemi, vasıtaları ve prosedürlerinin yer aldığı bir kurgunun gerektiğinde kullanılmak üzere hazır halde bulundurulmasını gerektirir. Kriz yönetimi kurgusu şu unsurlardan oluşur: Fiziki tesisler ve kadrolar, önceden belirlenmiş düzenlemeler ve süreçler, krizi önlemek ve karşılık vermek için önceden belirlenmiş tedbirler. Söz konusu tesisler içinde Kriz Yönetim Merkezleri; politik, ekonomik ve askeri istihbarat ve bilginin alınması, değişimi ve dağıtımı yanında brifingler ve personelin çalışması için gerekli altyapıyı sağlar. Önceden belirlenmiş süreçler ve düzenlemeler içinde şu hususlar sağlanır:

• Krizin tanımlanması ve izlenmesi

• İstihbarat ve bilginin paylaşımı

• Değerlendirmelerin üretim ve dağıtımı

• Medya ve kamuoyunun bilgilendirilmesi

• Sivil acil durum konuları Uluslararası siyaset alanında müdahale, uluslararası bir aktörün bir diğerini etkileme sürecinde, belirli bir süre için, mevcut alışılagelmiş biçimlerden belirgin bir şekilde ayrılan, farklı bir tutuma yönelmesi ve esas olarak hedefin siyasal otorite yapısını değiştirme veya korumayı amaçlayan bir nitelik taşımaktadır.

Müdahalelerin geleneksel olarak dört çeşidi bulunmaktadır:

• İnsani müdahale.
• Önleyici müdahale (önleyici diplomasi vb.).

• Reaktif veya güç kullanmaksızın müdahale (yumuşak güç kapsamında ekonomik, diplomatik veya psikolojik yöntemler).

• Klasik askeri müdahale veya doğrudan müdahale (askeri güç kullanımı, yasak bölgeler oluşturma vb.).

• Geleneksel müdahalelerin bugünkü sivil savaşlar, demokrasi geliştirme, self-determinasyon desteği veya kendini savunma gibi pek çok güvenlik sorununu çözmekte yetersiz kaldığı görülmektedir. Yeni müdahale anlayışı müdahalenin başarısı için en azından şu hususların yerine getirilmesinin avantaj sağladığını göstermektedir: • Siyasi meşruluk (uluslararası hukuka uygunluk).

• Birleşmiş Milletlerin müdahalede liderlik rolü.

• Uluslararası aktörlerin (devletler, medya, NGO’lar, uluslararası örgütler vb.) müdahalenin doğru ve kabul edilebilir olmasına ikna edilmesi.

• Müdahale ile ilgili ulusal çıkarların uluslararası toplumun çıkarları ile de uyumlu olması.

• Askeri müdahalenin bir zafer olmaktan çok, sivil kuruluşlar ve halk için uygun koşulların yaratılması ve kalıcı bir barışa yönelik olduğu imajının yaratılması.

Devletler, ulusal çıkarların ve bunlara yönelik risklerin devamlılığını göz önüne alarak döngüsel bir kriz yönetimi anlayışıyla fonksiyonlarını bilgi-eylem mekanizması içinde yapısal bir güç haline getirmelidir. Bir devletin ulusal güvenlik çıkarlarının zorunlu kıldığı haller de kuvvete başvurmaktan çekinmeyeceğini inandırıcı biçimde ortaya koyması çoğu zaman etkili olur. Bunun için o ülkenin yeterli güce ve gücü kullanma iradesine sahip olması gerekmektedir. Savunma gücünün barış zamanında en etkili biçimde kullanılması için diplomasi ile silahlı kuvvetlerin çok yakın bir uyum ve işbirliği içinde olmaları gereklidir. Askeri gücün dış politikada etkin bir unsur olabilmesi büyük ölçüde silahlı kuvvetlerin etkinliğine bağlıdır. Dünya politikasında önemli bir rol oynamak isteyen ülkeler, daima güçlü ordulara sahip olmaya önem vermiştir. Ancak, dış politika veya güvenlik politikasından anlaşılması gereken ise genelde savaşa varmayan yöntemlerle sonuç almayı gerektiren bir yaklaşımdır.

Geleneksel ve yeni müdahale anlayışı kapsamında geçmişteki tecrübelere bakılarak uygun bir müdahale ortamı için gerekli kriterler şu şekilde sıralanabilir:

• Müdahale; BM Şartnamesi, Cenevre Sözleşmesi, bunların protokolleri ve devletlerarası silahlı çatışmalar ile ilgili diğer uluslararası anlaşmalara uygun olarak icra edilmelidir.

• Daha fazla destek ve daha az şüphe için çokuluslu müdahaleler tercih edilmelidir.

• Müdahale eden en çabuk şekilde amaç birliğini ve açık maksadını göstermelidir. Bunun için daha karar aşamasında ön istişare ile uzlaşma sağlanması önemlidir.

• Krizler daha çok siyasi ve acil durum kapsamında olduğundan askeri olmayan yöntemler askeri operasyonlardan önce gelmelidir.

• Askeri operasyonların başarısında muharip kuvvetlerin kabiliyetleri önem kazanmaktadır.

• Etkili askeri müdahaleler; uluslar arası, hükümetler arası kuruluşlar, bölgesel kuruluşlar, NGO’lar gibi pek çok aktörün koordineli katkısını gerektirmektedir

• Müdahale sonrası stratejileri; normalleşmeyi ve askeri müdahaleleri tekrar gerekli kılmayacak şartları sağlamalıdır. Başarısız bir devlete yapılan müdahalede ‘ülke inşası’ nihai hedef olmalıdır.

Uluslararası krizler devletler tarafından belirsizlik içermesi, ani reaksiyon gerektirmesi ve varsayılan temel değerler üzerine tehdit oluşturması nedeniyle doğru biçimde değerlendirilmeli ve süratle çözüme kavuşturulmalıdır. Krizin çözümünde gerekli olan süreyi azaltmak için bazı durumlarda orta düzeydeki karar vericilerin devreden çıkarılarak krizin niteliğine bağlı olarak en üst seviyede bulunan karar vericilerin doğrudan rol alması gerekebilmektedir. Bununla birlikte karar verme zamanının kısa olması nedeniyle önceden muhtemel kriz senaryoları üretilmeli ve bu senaryolara göre alternatifli çözümler belirlenmelidir. Mümkünse hazırlanan senaryolara dayalı küçük simülasyonlar oynanmalıdır. Netice itibarıyla yapılan hazırlık seviyesi ne kadar yüksek olursa meydana gelecek bir kriz anında verilecek reaksiyon en doğru çözüme ulaşılmasını çok daha kolaylaştıracaktır.

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close