Türkiye'nin Kadın Askerleri - M5 Dergi
Kapak

Türkiye’nin Kadın Askerleri

Abone Ol 

Gelişmiş ülkelerin ordularındaki kadın personel oranı giderek yükseliyor. Ancak Türkiye’deki oranlar henüz hak ettiği yerde değil. Birçok NATO ülkesinden daha önce kadın personel istihdamını Türkiye’de gördük. Ne var ki, bizden sonra kadın personel istihdamına başlayan diğer ülkeler, kadın oranlarında bizi geçtiler. Artık bizde de oranları arttırmanın zamanı gelmiştir.

Silah Arkadaşınız Bir “Kadın” Olsa…

Kadından ‘asker’ olur mu? Tabi ki olur.  Peki, ‘muharip’ olabilir mi? Yoksa kadınlar, doğaları ve karakteristik yapıları sebebiyle askeriyede sadece masabaşı işlere mi uygunlar? Kadınların, cephe hattında savaşma arzu ve talepleri var mı? Türkiye, kadın personel alımı ve sınıfları konusunda dünyanın neresinde?

Bu sorular, yalnız Türk Silahlı Kuvvetleri mekanizması içerisinde yer alanlar için değil bir bütün olarak Türk toplumunun geleneksel algısı itibarıyla, son derece tartışmalı ve reaksiyoner cevaplara gebedir. Kuşkusuz kadın fıtratına atfedilen ‘anne’ rolü ve bunun bir uzantısı olarak duygusallık, hassasiyet, vicdan, tez canlılık, kırılganlık gibi kadınsal özellikler, itirazlara cevap teşkil eden birincil gerekçeler arasında. Bu anlamda, kadınların kendilerine özgü ‘kutsal’  bir yerde konumlandırılmaları, ‘kadın şehit’ kavramının çok daha can yakıcı ve kabullenilemez bir olgu olarak tanımlanmasına yol açıyor.  Diğer taraftan, günümüzün son derece sert ve acımasız çatışma ortamında ayakta kalabilmek için azami düzeyde ‘güç, katı kurallara adaptasyon, kararlılık, mutlak itaat ve adanmışlık’ gerekiyor. Bu yönüyle kadınların mesleki koşulları karşılamaktan yoksun oldukları savı, gerek duygusal gerek fiziksel yetersizlikleriyle ilişkilendiriliyor. İşin bir diğer boyutu daha var; toplumun kadınlara uygun meslek (öğretmen, mimar, psikolog, insan kaynakları uzmanı vb.) tercihlerinde sabit fikirliliğin devam etmesi. Örneğin savaş pilotu ya da topçu olma arzusuyla yanıp tutuşan genç bir kadına, “elin silah değil, iğne iplik tutsun,” dediğinizde sönen hevesini ve kırılan cesaretini düşünün.

Aslında biraz hafızalarımızı zorlarsak, kadın askerlerin bize pek de uzak olmadığını fark ederiz. Kurtuluş Savaşı’nda ‘Anadolu Kadını’ denilince aklınıza ne gelmektedir? Sırtında kundaktaki bebeği ile cepheye silah, malzeme, erzak taşımadı mı bizim kadınımız? Kurtuluş Savaşının kahramanları arasında olan Onbaşı Halide, Kara Fatma, Gördesli Makbule, Şerife Bacı, Emir Ayşe silahını alıp savaşmadı mı? Dünyanın ilk kadın savaş pilotunu bu topraklardan çıkardık. ‘Muharip kadın asker’ fikri aslında bize çok da uzak olan bir kavram değil. Öyleyse bir kadının Hava Kuvvetleri’nden uzaya gitmesi de Deniz Kuvvetleri’nde denizaltı komutanı olması da Kara Kuvvetleri’nde zırhlı birlik komutanı olması da mümkündür. Türk kadınının azim ve kararlılığı, bunları başarmasına yeter.

Ancak meselenin özünü kavrayabilmek adına mevzubahis geleneksel sav ve söylemleri bir kenara bırakıp; makro perspektiften ‘arz-talep’ dengesine bakmakta fayda vardır. Şöyle ki, askeri ve güvenlik bürokrasinin kadın subay alımı konusundaki tavrı nedir? Buna mukabil, kadınların arzı karşılayan ya da ötesine geçen başvuru talepleri söz konusu mudur?

Devamı M5 Dergisi Kasım Sayısında…

Dr.Merve SEREN
Serkan BALKAN

Etiketler
Abone Ol 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close